Savaş, milli duyguları uyandıran en etkili araçtır. Savaş'ın bir başka yönü de muhalefeti zayıflatıp iktidarı güçlendirmesidir. Savaş hali, toplum nezdinde eleştirilerin bırakılmasına, ihtilafların ertelenmesine neden olur. Bu nedenle güç kaybeden iktidarların saltanatlarını uzatmak için baş vurdukları yollardan biri savaş veya toplumda savaş beklentisi yaratacak hamlelerdir.

Trump'ın Irak'ta Süleymani'ye dönük operasyonu biraz da bu beklenti ile ilişkilidir. ABD'de bu yıl seçim var, Trump'la ilgili kimi iddiaların iktidarı yıprattığı, seçim kazanma ihtimalini az da olsa zayıflattığı biliniyor. Süleymani'nin öldürülmesi ile birlikte ABD kamuoyunda Tump'ın itibarında belli bir yükselme oldu. Nitekim, bunun farkında olan Trump Süleymani ile ilgili her gün yeni bir açıklama yapıyor. En son Süleymani'nin son anları ile ilgili paylaşımda bulundu.

Savaşı milli duyguların uyanışı, iktidarın devamı için bir kaldıraç olarak kullanmak ahlak dışı olarak görülse de bugünün siyasetinin bir gerçeği. Ne yazık ki, o gerilim ortamında kimse bu gerçeği göremiyor. Görebilenler de şiddetle takbih edilip susturuluyor. Söz konusunun vatan mı, iktidar mı olduğu sorgulanmıyor. Savaş psikolojisi, içeride her türlü eleştiriyi düşmana destek olarak görür. Askerin dış düşmana açtığı cepheye karşılı içeride de iç düşmana karşı bir cephe açılır. Bu cephenin askerleri savaşı destekleyen halktır. Düşmanları da savaşı eleştiren veya yanlış bulanlardır. Bu psikoloji her türlü muhalefeti susturmaya yaradığı için en çok iktidarda olanların emellerine hizmet eder.

Elbette ki her savaş için böyle bir analiz yapmak mümkün değildir. Savaş bazen bir mecburiyet halini alabilir, ülke bir saldırı ile karşılaşabilir, bu gibi kaçınılmaz durumlar istisnadır. Savaşı iç siyasetin bir parçası haline getirmek ancak savaşın bir zorunluluk değil tercih olduğu durumlarda ortaya çıkar. Küçük küçük hamlelerle toplumda bir savaş hali oluşturulur. Önemli olan savaşa girmek değil, bu psikolojinin yakalanmasıdır. Bu olduktan sonra toplum iktidarın politikalarını tartışmayı bırakarak ona hizmet etmeyi bir vatanseverlik olarak görmeye başlar.

Terör ve terör saldırısı da savaşın bir biçimidir ve toplum psikolojisinde aynı sonuçları yaratır. Terör tırmandıkça milli duygular da tırmanır. Bazı ülkelerde terörün bu yanından yararlanmak için kimi terör saldırıları bizzat devlet tarafından kurgulanmıştır. 2000'li yılların başında Rusya'da patlatılan ve yaklaşık 300 kişinin ölümüne neden olan bombaları Çeçen mücahitlerin attığı iddia edilmiş, bu gerekçe ile Putin Çeçenistan'a müdahale etmişti. Yıllar sonra bu bombaları Çeçenlerin değil, Putin'i güçlendirmek ve Çeçenistan'a müdahale zemini hazırlamak için Rus istihbaratının patlattığı ortaya çıktı. Keza, 80'li yıllarda yükselen Komünizmi durdurmak için İtalyan Gladyosu da benzer eylemler yapmış, bunu Komünistlerin üzerine atmıştı.Düşmana mal edilen her haksız saldırı milliyetçiliği harekete geçirerek uyuyan kitleleri uyandırır. Günümüzde uygulanan yöntemlerden biri budur. Savaş korkusu -devlete sahip çıkmayı- iktidara sahip çıkmakla karıştıran toplumlarda iktidarlara yarar. Onların politik hatalarını örter, -savaşta muhalefet olmaz- duygusu ile her türlü muhalefet düşmanlaştırılır. Aslında olan savaş değil, savaş halini iktidarın devamı için kullanmaktır.