Siyaset ve siyasetçiler boş işlerin merkezinde olmamalı?

İnsanlar görmek istedikleri pencereden bakarlar görmek istediklerine. Burada asıl mesele nereye nasıl baktığınız değil? Niçin ve nasıl baktığınızdır.

*2019 Mart ayında yapılacak olan yerel seçimlere çeyrek kala aday adayları ve adaylar, Projelerini hiç konuşmuyor, varsa yoksa sen onu dedin, sen bunu yaptın hep boş muhabbet. Birde bu yaşananlara çanak tutanlar var.

Karalama Kampanyalarıyla seçime hazırlanan partiler, basın sözcüleri ve yandaş medya alışagelmişin dışında bir yol izliyor.

Çanak tutanlar çoğaldı.

*Siyasi partilerin bilindiği üzere basın sözcüleri var. Ancak birde bugünlerde ayyuka çıkmış gözünü kapatmış siyasi parti ve sözcülerinin yapamadıklarını yapmak, yaranmak, yamanmak adına ellerinden geleni yapmaktan geri kalmayan, partilerin medyadaki basın sözcüleri var.

Peki bunlar ne yapıyorlar.

Algı yönetiyorlar, algı yaratıp karalama, kötüleme kampanyalarıyla başı çekiyorlar.

*Kendilerine yakın parti ve temsilcilerini eleştirmeyip bir tek kötü söz söylemeyip, karşı gördükleri partileri ve yetkililerini, belediyelerini yerden yere vurup adeta provokasyonlara imza atıyorlar. Karşı gördükleri partiler ve yetkilileri belediyeleri ile ilgili olarak kötü bir algı oluşturup insanların ve seçmenlerin duygularını ve düşüncelerini değiştirmeye gayret ediyorlar.

Bu yaptıkları kabul edilmez bu adaletsiz ve taraflı bir basın anlayışından başka bir şey değildir.

*Hele en çok izlenenlerden birisi olan bir haber kanalı var ki? Sanki basın danışmanı ve basın sözcüsü 7/24 karalama, aşağılama, hakaret ne ararsanız var. Ancak kendilerine yakın olan ve yandaşı oldukları partiye öyle methiyeler düzüyorlar ki sormayın gitsin.

İnsanın izledikçe YUH diyor.

*Bizim insanımız çabuk inanır, çabuk aldanır, kalbinde bulundurmadığı o kötülük masumluğunu yıllardır hep korumuştur. İnsanlarımızın duygularıyla ve hayalleriyle oynayan bir medya gurubu mevcut. Şimdi bunu yapanlar gece nasıl rahat uyuyorlar diye sormayacağım gayet güzel uyuyorlar çünkü bir elleri yağda bir elleri balda.

Benim milletim onu seçmiş bunu seçmiş onların pekte aslında umurunda değil.

*Onların tek derdi ayakta kalmak düzenlerinin bozulmaması, kim güçlüyse onun yanında yer almak onların tek dayanağı olmuş durumda ve aslında bir başka pencereden bakarsak da olmak zorunda.

Çünkü ‘’ya taraf olacaksınız yada bertaraf’’ sözü sonrası çokta karşı durabilen bir medya patronunu ben göremedim. Siz görebildiyseniz bana da söyleyin. Olması gereken medya ve basın yayın kuruluşların özgür olması gerekir ancak bu 2002 yılından sonra yavaş yavaş değişti.

Yukarıda yazılı söz sonrası tamamen tarafsızlık olayı ortadan kalktı.

Türkiye’de siyaset deyince sizin aklınıza ne geliyor çok merak ediyorum.

Yazımı bir hikaye ile sonlandırmak istiyorum.

Bir gün zengin bir baba oğlunu köye götürür.

*Bu yolculuğun tek amacı vardır; insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin evinde iki gün geçirirler. Köyden oturdukları kente dönerlerken baba oğluna sorar; Evlat "İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?"

"Evet!"

Anlat bakalım evlat ne gördün ve ne öğrendin?"

Çocuk cevap verir.

"Şunu öğrendim:
Bizim evde bir köpeğimiz var,
… onlarınsa üç.
Bizim bahçede çok büyük bir havuzumuz var,
… onlarınsa sonu olmayan bir dereleri.
Bizim birkaç halımız var,
… onların yemyeşil, göz alabildiğince uzanan çimenleri.
Bizim görüş alanımız karşı apartmana kadar,
… onlarsa bütün bir ufku görüyorlar.
Çocuk sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamaz.
Çocuk ekler;
Baba "Teşekkürler, Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!''

Sormak istiyorum biz Türkiye’de yaşanan olaylara nasıl bakıyoruz ve hangi gözle bakıyoruz?

Görmek istediğimiz pencereden mi?

Yoksa öylesine mi…

Yada; Gerçekten görmemiz gereken bir pencereden mi?

Şahsım adına konuşmam gerekirse ben bakılması gerektiği gibi her yönlü bakıyorum olaylara ve Türkiye’de yaşananlara.

Saygılarımla…