Geçtiğimiz gün akademisyenleri öldürmekle tehdit eden Sedat Peker, kendisini düelloya çağıran Mukavame Suriyyi Örgütü'nün lideri Mihraç Ural 'a yanıt vermişti.

Sedat Peker'in açıklamasına Mihraç Ural'dan hemen yanıt geldi. 

İşte Mukaveme Suriyyi Örgütü'nün lideri Mihraç Ural'ın Peker'i düelloya davet ettiği Türkmen Dağı'ndan sosyal medya hesabından verdiği yanıt: 

YAŞAMA BİR HAKTIR SEDAT,

ONU “BİR UMUT” HALİNE GETİREN EŞKİYALAR 

TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE ATILACAKTIR.

Sen değil ‘proje’ sağlıklı bir akıl bile yürütemezsin. Şimdi dinle beni çapsız Sedat!

Mafya bozuntusu Sedat Peker adlı ölüm kültürü, kan ve kıyım algılı kişinin ülkemizin aydınlık yüzü akademisyenlere yaptığı tehdidin arkasından yaptığım çağrı ve uyarıya lâfebeliği ve mugalâtalar dizisi bir uzun cevap yazmış. Cahilliğini konuşturmuş. Oysa beklenen cevap çok kısa ve basitti, Lazkiye Türkmen dağında (bu aptallara göre güney Çanakkale) buluşma davetimizin kabulü olmalıydı. Sedat’ın “işi varmış büyük projelerle ilgili” imiş, “bölge ölçeğindeki düzenlemeler nedeniyle kardeşlerini bu yüzleşmeye göndermiş” vb. Malum, herkesin kabul göreceği üzere buna U dönüşü derler. Üstelik bu dönüş devrimci katili bir ikiyüzlünün devrimcilere övgüleriyle süslenmiş.

Sedat bir cahil, üç kuşak devrimci sürecimizin tüm kesitleri ahlaki, erdemsel ve siyasal tüm verileriyle birbirine bağlıdır ve dünü bugüne bağlayan ilkeli bir duruş olarak tecelli etmiştir. 1968 kuşağı devrimci önderleri Denizlerden ve Mahir Çayanlardan devralınan ilkelerle benimde içinde büyüdüğüm ve aynı ilkelerle mücadele ettiğim 1974-80 kuşağının yaşamsal tavrı halklarımız için, 12 eylül faşist askeri diktatörlüğüne karşı ve onun beşinci kolu olan Sedat gibi faşist güruhların öğrencileri, yoksul halkı, masum insanları katletmelerine karşı devrimci mücadelede geçmiştir; bu süreçte işkencelere karşı direndik, zindanlara ve ülke ülke sürgünlere direndik. Ama hiç bir zaman teslim olmadık ve mücadelemizin ilkelerini, doğrularımızın arkasında duruşumuzu esnetmedik, halkımız ve ülkemiz için özgürlük ve demokrasi için özveriden kaçınmadık.

Bu ilkeli duruşun mantıki sonucu olarak bulunduğumuz ülkenin maruz kaldığı saldırılara karşı durma gibi yüksek ahlakı terk etmedik ve göğsümüzü direnen Suriye halkı için de siper ettik. Bir devrimci olarak II. dünya savaşı sırasında Hitler’in Fransa’yı işgalinde olsaydım Fransa’da olmam nedeniyle Hitler yayılmacılığına karşı özveriyle savaşırdım. Tıpkı dedem Albay Süreyya Ural’ın kurtuluş savaşında ülke savunmasına katıldığı gibi. Suriye benim anavatanımdır. Bir Suriyeli olarak olduğu kadar Türkiyeli bir devrimci olarak yapmam gereken şey, insanlık düşmanı tekfirci ve yeni Osmanlıcı terör şebekelerinin, diktatör Erdoğan’ın MİT’i ve devleti tarafından 80 ülkenin desteğiyle toplanıp Suriye’ye salınması karşısında direnmek en insani, en tarihsel, en görkemli duruştur. Bunu Sedat gibi bir mafya bozuntusunun anlamasını beklemek komik olurdu.

Dünyanın en borçsuz ülkesi, barış ve kardeşliğin diyarı, bağımsız ülkesi Suriye Siyonist İsrail’e karşı direnen tek Arap devleti, ülkemizle de kardeşlik için pazarlarını açan, ihalelerini Türk firmalarına veren, kuzey sınırı güvende olsun da İsrail’le savaşında güçlü olmayı düşünen bu kardeş ülkeye yapılan anlamsız, gerekçesiz ihanet, kardeşin kardeşi katletmesine uzanan bir senaryonun tecellisi olarak belirmiştir. Bu oyunda Amerika-İsrail- İngiliz-Fransız emperyalistleri bölgedeki kuklaları diktatör Erdoğan’ın Türkiye’si, Katar, Suud, Ürdün ve Haliç ülkeleri 80 ülkenin de yardımıyla açıkça tekfirci terörün tarafını tutarak Suriye’yi yıkmaya çalıştı. Bu kadar kapsamlı bir senaryonun dayatmalarına karşı dağlar bile dayanamazdı. Suriye halkının bağımsız iradesiyle tecelli ederek ortaya çıkan yönetimine, devletine verdiği destek ve sergilediği büyük direnişle bu oyun bozuldu ve şimdi Suriye ordusu önderliğinde Mukaveme Suriyyi güçleri ve diğer vatansever güçlerin mücadelesiyle zafer üzerine zafer kazanılarak sonuca gidilmektedir. Bu bir ahlaki duruşun sonucudur dünyanın tüm devrimci liderleri ve en sıradan militanlarının ahlakı da budur biz onların öğrencileri olarak bu yolu kendimize yol haritası yaptık. Bunun için kimseyi tehdit etmedik, kimseye saldırmadık, kimsenin ne ülkesine ne toprağına ne haklarına tecavüz etmedik, insan ilişkilerimizde de bu yüksek ahlak ve erdemi Kâbe saydık. Çünkü bizim Kâbe’miz insandır.

Laik bir devrimci olarak hayatım boyunca sivil oldum. Düşündüm, okudum, yazdım, tartıştım, eleştiriye açık oldum. Doğrunun tek olmadığını hatta doğruya giden yollarında tek olmadığını öğrendim, bunun için sorunların çözümünde en kestirme en maliyetsiz yolun diyalog olduğuna inandım. Düşmanlarımla bile diyaloga girmeye çekinmedim. MHP İstanbul İl başkan yardımcısı Kurtuluş Bozkır’la diyaloglarımı okuyun orada çok şey bulacaksınız.

Hayatımızın hiçbir döneminde ne etnik ne de inançsal etkiler altında siyasal irade beyanı yapmadık. 74-90 dönemi gibi Ortadoğu sürecinde Filistin davası uğruna İsrail’e karşı açık savaşta (Haziran 1982 savaşı) hiçbir mezhepsel hiçbir etnik kaygı taşımadan yer aldık, şehitler verdik. Sedat o zaman mafya çırağı olarak kim bilir kimlerin kucağında eğitim görüyordu.

Bu yüksek ahlakın mücadele mirası üzerine kurulan Mukaveme Suriyyi bir vatan savunma örgütü olarak her dinden ve mezhepten vatanseverlerle oluştu. Bunlar arasında Türkmen kardeşlerimiz de etkin yer almıştır. Bunu algılayacak kadar bir beyni olmayan saray beslemesi mafyacının birilerine yazdırdığı cevabında geçen her cümlenin demagoji olduğunu buradan anlamak güç değildir. Türkmen dağını (tarihsel Alevi dağlarını) terörden temizleme mücadelesi 19 Kasım 2015’de başladı. Kızıldağ ve Zahi dağının alınmasıyla noktalandı. Yaklaşık 20 gün süren bu savaşta bir tek sivilin kılına bile zarar gelmedi. Bir tek örnek bile gösterilemez. Eline silah almış tekfirci terör şebekelerinin safında her ne sebep ve düzeyde olursa olsun yer alan vatan haini terörist ise imha edildi. Bu bir savunma savaşıdır ve hiçbir yönüyle ne etnik ne inançsal yanı vardır.

Sedat adlı mafya çömezi Suriye savaşı hakkında bir bilgisi olabilir mi? Suriye üzerine yürütülen savaş bir petrol, gaz, yeraltı ve yer üstü servetler, ucuz iş gücü, tatlı su kaynakları üzerinde hüküm sürmek için bir pazar kapma mücadelesi olduğunu ne bilsin ki… Bu savaşın 1970 krizinden beri bölgemizle birlikte dünyanın beş bölgesin üzerine yürütülen hegemonya çabası, dünya emperyalist sistemin çarklarına bugüne kadar eklemlenmeyen ülkeleri bağlama mücadelesi olduğunu nereden anlasın ki. 1970 krizinin dolarla altın eşitliğini bozması ardından bu geri ülkelerin ekonomilerini askeri darbeler dahil her yolla hakim olma çabasının bölgemizde Lübnan iç savaşında anlam kazandığını nerden anlasın ki. Lübnan iç savaşını 1990 girişimiyle çözen Suriye’nin, 2000 haziranında bir gece ansızın Güney Lübnan’dan kaçmak zorunda kalan İsrail’in ve 12 Temmuz 2006’da İsrail’in Lübnan’a açtığı iç savaşın Direnişin lehine zaferle sonuçlanmasının etkilerini bu zavallı nerden bilsin ki. Bunun üzerine emperyalist güçlerin, bölgedeki kukla devletlerle birlikte ( diktatör Erdoğan Türkiye’si, Katar, Suudi) bölgenin tek direnen ve tüm direnişlere destek olan Suriye devletini yıkmak istediklerini ne anlasın ki.

Bu soytarıya artık hangi cemaatinin din bezirgânı, softa imamlarının vaizleri “bu bir Alevi Sünni savaşıdır” demiş ya o yeter de artar. Bilime, aydınlığa, tartışmaya, diyaloga ne gerek var? Bunun üzerinden bilim adamının sözden başka silahı olmamasına da güvenerek onları tehdit et, kan dökeceğini, bu kanla banyo yapacağını nara atarak dile getir. Ama karşına Mihrac Ural gibi bir devrimci çıkıp “er meydanı orası değil Türkmen dağıdır” deyince U dönüşü yap, devrimcilere düşman olduğun halde ucuz demagojiyle devrimcilere övgü diz, “bölgede büyük işlerim var” diyerek kaç. Yani yaptığın tehdidini, ettiğin tükürüğü yut. Bu öyle kolay mı sanıyorsan aptal. Bu halkın aydınlarını koruyacak kimsenin olmadığını mı sanıyorsunuz sen ve diktatörün.

Bir de arsızlık yaparak Suriye’deki mücadeleye ve mücadele eden vatansever militanlara dil uzatmaya kalkış. İpi kopmuş köpeklerin hali hep böyledir karşılarında dik duranları görünce tırsıp diz çökerler.

Kendi adıma askeri elbiseleri giymem dayatılan kirli savaşa karşı direniş ahlakımın gereğiydi. Sevenlerim beni komutan diye çağırır ama ben defalarca yazdım ve bir okurumun beni tanımladığı gibi “O Mir bir militandır”. Halkım, vicdanım, insanlıkla ilgili algılarımın gereği olarak doğrularımın arkasında bir devrimci militanım hepsi bu.

Vatan savunmasında asker elbisesi giymenin onurunu ise bu mafya çözmezi Sedat gibi asker kaçağı birinin anlamasını beklemek saflık olur.

Türkmen dağı artık geride kaldı. Orada Suriye ordusu ve aralarında Türkmen birliklerinin de olduğu vatansever güçler bulunmaktadır. Sedat birilerini ölüme maşa olarak göndereceğine çağrımda yer aldığı gibi sen gel de Suriye vatan hainleriyle birlikte mücadeleye adam gibi katıl, ölürsen belki adam yerine koyup şehit ilan ederler. Ölmeyi beceremez enselenirsen korkma beni göreceksin karşında. Tehditlerini o durumda yüz yüze sana uygun bir dille hatırlatırım. Yine-yeniden tekrarlıyorum; varsa yüreğin (ki olmadığını gösterdin) davete icap edersin.

Bu ahlaki ilkeler üzerinde insanlığa ve her türden inanca saldıran din örtülü terör şebeklerine karşı bağımsız irademiz ve bu ilkelere inanan Suriye’nin vatansever evlatlarıyla birlikte mücadele ediyoruz 5 yıldır. Bu ilkelerden sapmadan Mukaveme Suriyyi gücüyle yola çıktık. Bu sivil halk örgütü vatan savunmasında hiçbir resmi kurumdan hiçbir destek almadan VE hiçbir devlet ya da istihbarat teşkilatıyla dirsek bağı olmadan onurlu bir vatan savunması vermektedir. Cahil bir mafyacının bu derinlikleri bilmesi elbette beklenemez. Onun işi tetikçiliktir, kan dökmek, masum insanları gasp etmek, tehdit etmek, çek-senet mafyacılığı, ihale yolsuzlukları içinde debelenmektir. Aydınları ve akademisyenleri resmi kurumların emriyle kanlı kıyım yapacağı tehditleriyle sindirmektir. O kimsesiz turist kızlara eziyet ederek cinsel pazarlamacılık ve istismarla iştigaldir.

Devrimci katili güruhların finansörü olarak Sedat’ın devrimcileri ağzına alması çevresindeki arkadaşlarının haklı olarak “birileri görür, rezil oluruz” dedikleri gibi rezil bir ikiyüzlülüktür. Hem devrimci katili olacaksınız hem de devrimcilerin mezarına dua okuyacaksınız. Bu hal bugün benim çağrıma karşı Sedat’ın içine düştüğü hal gibidir. O kaypaklığının, ödlekliğinin etkisi altında devrimcilere övgü dizmeye çalışıyor çünkü yediği haltın işlediği abesin cevapsız kalmayacağını anladı. Çağrımın anlamı da budur.

Bu çabalar Sedat adlı mafya bozuntusunun anlayacağı ahlaksal duruşlar değildir. O, “benim tüm bölgeyle ilgili ileriye dönük daha önemli planlarım var. Bunların altyapısını hazırlayabilmek için biraz daha çalışma yapmam gerekiyor” dediği, büyük vurgun işleriyle, bölge çapında esrar, eroin, silah kaçakçılığı, kadın, partilerinin organize işleriyle, MİT ve emniyet teşkilatının ahlaksızlarıyla meşgul. Fırsatı olursa, Suriye’den çalınan petrollerin kaçırılıp pazarlanmasıyla diktatörün hırsız oğlu Bilal’dan arta kalan alanlarla iştigal ediyor. Türkmen dağlarında beslediği terör şebekelerine yardımdan bu nedenle imtina ediyor.

Türkmen dağına gel, dökmek istediğin kanı orada dök dökebilirsen, iç dünyanın kanlı iştahlarını orada ikame et edebilirsen yönündeki çağrıma, “bölge çapında büyük vurgun, ahlaksız, kirli ve karanlık işler” dolaysıyla gelemeyeceğini beyan ediyorsun. Seni anlıyorum Sedat, bay yiğit(!) adam. Seni mazur görüyorum, çok mühim(!) çabalarından dolayı Türkmen dağlarına kendin gelemiyorsun, temsilcilerini gönderiyorsun, akademisyenlere karşı sözlerini yutarak gösterdiğin bu U dönüşünü akademisyenlerin affına havale ediyorum. Onlar bu ülkenin aydınlık aklı ve yüzleridir. Seni affederlerse benim açımdan bir sorun kalmayacaktır.

İkiyüzlü, yalancı, kalleş ve arkadan hançerleyen türden yaratıklar olduğunuzu çok iyi biliyoruz. Sözlerinizin arkasında hiçbir zaman dik durmayan tiplersiniz tıpkı akademisyenlere yaptığınız tehdidi yutmanız gibi. Buna rağmen çağrımı bir uyarı, bir kulak çekme olarak ürettiği sonuçlar itibariyle hedefine varmış sayıyorum.

Sedat mafya pisliği, arkanda durduğunu sandığın diktatör Erdoğan ve yönetimi bu halkın başına musallat olmuş bir faşizan yönetimdir. Her birinizin üstlendiği rol bizim tarih okumalarımız ve siyasal algılarımız açısından çok açıktır. Sizinle mücadelemiz bir özgürlük ve demokrasi mücadelesidir. Bu mücadele karşısında mafya şebekeleri ve onu yöneten istihbarat teşkilatları içinde yuvalandıkları devletle birlikte yıkılacaktır. Bu yıkımda Sedat adlı bir pislik virgül olarak bile anılmayacaktır.

Ülkemiz arasında barış akademisyenlerin aydınlık akıllarının önermeleri ve programlarıyla ikame edilecektir. Tarih bu gerginlikleri aydınların, gazetecilerin, akademisyenlerin, devrimcilerin yol haritası doğrultusunda çözecektir. Halkımız bunu hak ediyor. Kürt halkının mücadelesi bu mücadelenin ayrılmaz bir parçasıdır savaşa karşı bunun için barış uğruna mücadele edilecektir.

CEVABIMIN SON NOTLARI

Bir piyonun bilmediği işlere karıştırılıyorsun, sonunda kaçacak delik arayacaksın Kitlelerin ayağa kalkan gücü karşısında kuklaların beş paralık kıymeti itibarı olmaz.

Yaşamak bir haktır doğuşla kazanılan onu “bir umut” haline getiren eşkıyalar bu dünyada silinip tarihin çöplüğüne atılacaktır

Palyaço Sedat, senin yerine cevap yazanların komikliğini bile fark edemiyorsun. “Bir Kızılderili öğretisi şöyle der; “ALLAH’ım…” Manitu ne zamandan beri Allah oldu. Söyler misin?

Bir asker kaçağı olarak mafya Sedat’ın asker elbisesinin vatanseverlikte ne anlama geldiğini bilmemesi normal, onu sünnet elbisesi sayması, algılarının sınırlarını göstermeye yeter. Sünnet yaşına gelmemiş bilgisiyle Mafya Sedatın söyleyeceği bir başka şey olmaması eşyanın tabiatına çok uygundur.

Editör: TE Bilişim