“Hüsn-i ta’lîllerin en güzeli hangisidir?” deseniz şu beyittir derim:

Duyunca makdem-i teşrîfin Âdem sulb-i pâkinden

Değişdi habbeye bağ-ı cinânı ya Resulallah

Şâir, demek istiyor ki Hz. Âdem, Efendimizin dünyâyı teşrif edeceği müjdesini alınca sırf dünyâya gelmek için cennet bahçelerini buğdaya değişti.

Ebubekir Kânî Efendi, bu beyiti 18. asırda yazdı. Kânî Efendi’den üç asır evvel bu zarâfette yazılmış bir beyit daha var.

Ölmeyip İsa göğe bulduğu yol

Ümmetinden olmak için idi ol

Süleyman Çelebi, “Hz. İsa’nın göğe yükselmesi, geriye dönüp son Peygamberin ümmeti olmak içindir” diyor.

Yukarıdak beyitin de yer aldığı Mevlid kasîdesi asırlardır okunuyor. Süleyman Çelebi, Mevlid’i, Peygamberimiz (S.A.V) Efendimiz’in diğer peygamberlerden üstün olduğunu anlatmak için yazdı.

Bursa’da bir vâiz, “Biz onun (Allâh’ın) peygamberlerinden hiçbirini öbürlerinin arasından ayırmayız hepsine inanırız.” (Bakara 285) âyetini, peygamberler arasında hiçbir fark olmadığı şeklinde tefsir edip Hz. Muhammed’i Hz. Îsâ’dan üstün görmediğini söyledi. Peygamber âşığı bir Arap, buna itiraz etti.

Bu tartışma cemaat arasında bölünmelere yol açtı ve İranlı vâizi tutanlar oldu. Cemaat içinde bulunan ve tartışmalardan incinen Süleyman Çelebi, Mevlid-i Şerif’i yazdı.

Gördüğünüz gibi, “Peygamberler arasında fark yoktur.” deyince o zaman da itibar edenler varmış.

1998’de Gülen, Papa’ya gönderdiği dialog mektubunda Peygamberimiz’den tek kelime bahsetmemişti. Aksiyon dergisinin “dinlerarası dialog” hakkındaki sayısının başyazısı şöyleydi: “Hz.İbrahim’de buluşalım” “Niye Hz. İbrahim’de buluşuyoruz? Niye Son Peygamberde, Efendimizde buluşmuyoruz?” diye soran bir ilâhiyatçı, bir Diyânet yetkilisi hatılıyor musunuz?

Ben hatırlamıyorum.

Çünkü kim güçlüyse onu seviyoruz. Kim güçlüyse ona itaat ediyoruz.

15. asırda Bursa’daki câmide bir İranlı ortalığı karıştırıyor. İran, hep böyle. Vatikan’ın truva atı.

Geçenlerde anlı şanlı ilâhiyatçımız Hayrettin Karaman, köşe yazısında hep ehl-i sünnet üzere hareket ettiğini ispata çalışıyordu. Onun da fetöye savaş açtığını hatırlamıyorum.

Ama Mecid Mecidî’nin Peygamberimiz hakkındaki hâin, fitne filmine “Sakınca yoktur” fetvâsı verdiğini çok iyi hatırlıyorum.

Yine İran fitnesi… Yine inanan gâfiller… Elbette işin gerisinde, Vatikan da var.

Bugün Mevlid Kandili

Diyânet İşleri Başkanı, kandil sebebiyle bir açıklama yaptı. Şu cümleler dikkatimi çekti:

"Bugün yeryüzü, onun getirdiği değerlerle buluşursa insanlık huzuru yaşayacaktır. Dünyâyı, İslâm'ın şefkat, merhamet, hakkâniyet, güzel ahlâk ve bir arada yaşama ilkeleriyle tanıştırmak ise son Peygambere ümmet olmanın onurunu yaşayan müminlerin iman ve kulluk sorumluluğudur."

"Kur'an-ı Kerim'e göre, Peygamber Efendimizi sevmek, Allah'a itaatin ölçüsüdür.”

Güzel açıklama değil mi?

Son Peygamber’e ümmet olmak, onurdur. Son Peygamber’i sevmek, Allah’ı sevmektir.

Peygamberini gerçekten seven adam, yolunu şaşırmaz. Dostunu düşmanını karıştırmaz.

Bugün Mevlid Kandili.

Sırf ikbâl uğruna “Peygambersiz İslâm Projesi”ne ses etmeyenlerin bugün çok mahcub olmaları lâzım.

Kandiliniz mübârek olsun.

Bizi, Peygamber Efendimize ümmet kılan Allah’a hamdolsun!

Kân’î Efendi’yle başladık; Şeyh Gâlib’le bitirelim:

Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammed'sin efendim

Hak'dan bize sultân-ı müeyyedsin efendim