Milliyetçi, vatansever devlet memurlarının mensup olduğu Türkiye Kamu Sen, yerel seçimler için partiler düzeyinde kurulan "Cumhur İttifakı" sürecinde AKP'ye yakınlığı ile bilinen ve geçmişte on binlerce ülkücü memuru çeşitli usullerle yerinden eden Memur Sen ile birçok yerde seçim çalışmalarında aktif rol oynadı.

Öyle ki, sendikaların birçok şube ve temsilcilikleri cumhur ittifakının mahalle, ilçe ve il mitinglerine birlikte katılıp boy boy neşeli fotoğraf verdiler. Türkiye Kamu Sen Bursa İl Temsilciliği, Ensar Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti ve İHH gibi hepinizin malumu olaylarla anılan vakıf ve derneklerle Bursa Beka Platformu bildirisine imza atarak Cumhur İttifakına açıktan destek verdiler. Genel merkez yöneticileri bekâlı, cumhurlu paylaşımlar yaptılar. Hatta bekâ adına, kendilerine belki de ülkücülüğü öğreten rahmetli Ozan Arif için taziye yayınlamaya bile korktular. Hatta Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan'ın önce taziye yayınlayıp sonra sildiği iddia edildi. Yine Türk Eğitim Sen Genel Başkan Yardımcısı Musa Akkaş'ın taziye yayınlarken siyasilerden tepki çekmemek adına sosyal paylaşım sitesindeki mesajında yaptığı birçok düzenlemeyi herkes gördü. Defalarca yapılan düzeltme, ekleme ve çıkarma sonucunda siyasilerden tepki çekmeyecek hale getirdiği samimiyetsiz taziye mesajı yürekleri yaraladı. Bu vefasız ve korkak tavırlar, camiadan da büyük tepki gördü. Ayrıca Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı Önder Kahveci İzmir Sendika binasını, seçimin en hareketli zamanında Akp İzmir Belediye Başkan Adayı Nihat Zeybekçi'ye açtırarak da siyasete desteğini, üyelerinin hilafına da olsa, verdi.

Seçim sürecinde bunlar yaşanırken, 31 Mart sonrası seçim sonrasında Memur Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ile Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı Önder Kahveci'nin ilginç atışmasına şahit olduk. Ali Yalçın cumhur ittifakını benimsememiş olsa gerek, "Sendikacılığın icraat zemini olan toplu sözleşme masasında 3 konfederasyon bir arada oturuyor. Yetkili değil ama masada oturuyor. İmzaya yetkisi yok fakat ne hikmetse masada teklif sunuyor. Yetkili sendika ve konfederasyon olmak değerli ve önemi olmadığı gibi yetkili sendikanın üyesi olmanın da önemi ve değeri ne yazık ki yok." diyerek siyasi alandaki bu ittifakı sendikal alanda bir kalemde sildi attı ve toplu görüşmelere sadece yetkili sendikanın katılması, masada başka bir sendikanın olmaması gerektiğini beyan etti.

Seçim sürecinde Memur Sen ve Eğitim Bir Sen ile boy boy miting fotoğrafları paylaşan Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen yetkilileri ise bu çıkışa karşı tepki göstererek ; "Haddinizi bilin" dediler. Şimdi Sis Dağı'nın ardından gelen bazı sorular var; Türkiye Kamu Sen'in haddi nereye kadardı? Seçim sürecinde de haddi bildiren oldu mu? Veya o zaman ki haddimiz veya Memur Sen'in haddi neydi?

İzmit'te öğrencisi tarafından katledilen Necmettin Kuyucu için yapılan basın açıklamalarında dahi Memur Sen ve Türkiye Kamu Sen eğitim sendikaları bir araya gelemedi. Aksine Eğitim Sen ve Eğitim İş gibi bekâ tehdidi olarak görülen sendikalar ile Türk Eğitim Sen şube ve temsilcilikleri ortak açıklama yaptılar. Eğitim Bir Sen bu konuda dahi Türk Eğitim Sen ile bir araya gelemedi. Garip değil mi? Hem Türkiye Kamu Sen hem de Memur Sen açısından seçim öncesi ve sonrası değerlendirildiğinde çelişki içermiyor mu?

Seçimde bekâ diyen Memur Sen, sendikal alanda yine eskisi gibi "hep bana, rabbena" dedi. Seçimlerdeki ittifakın sendikal zemine yansımadığı böylece ortaya çıktı. Seçimde olan bekâ ittifakının yetkide de olması gerekmiyor mu? Yoksa bekâ sorunu sadece yerel seçim ile mi sınırlıydı? Şu anda bu tehdit ortadan kalktı mı? Yoksa devam ediyor mu? Tehdit devam ediyorsa Memur Sen kime ve neye hizmet ediyor? Dış güçler bu işin neresinde? Eğer tehdit ortadan kalktıysa cumhur ittifakı da sona mı erdi? Bu konuda siyasiler de açıklama yapacak mı? Evet Sis Dağı'ndan gelen sorular bunlar !

Bir de şu bekâ meselesine özde sahip çıkmayan ama sosyal medyada esip gürleyen sahte kahramanlara değinelim. İş yükünün az olduğu 24 Haziran seçimlerinde görev almak için çırpınan, parasını cebe indiren bir kısım kamu görevlisine, 31 Mart seçimlerinde büyükşehir, ilçe belediye, meclis üyesi, muhtar ve azalarının sayılması gibi işler, bekâ tehdidine rağmen, çok zor gelmiş olacak ki birçok sendika temsilcisi listelerle adliyeye koşup üyelerinin görevlerini iade ettirdiler. Şimdi de oylar çalındı diye feryat eden kesim de aynı kesim. E o zaman niye görev almadın veya verilen görevi aracılar koyup iade ettin?

Son olarak sandıkların tekrar tekrar açılması, görevlilerin güvenilirliğinin devletin üst düzeyinde tartışılması, seçimde görev alan kamu görevlileri üzerine bir şüphe doğmasına yol açmıştır. Bu çok tehlikelidir. Devletimizin yetkilileri bu konuda kamu görevlilerini rahatlatacak açıklamaları yapmalıdır. Aksi takdirde bundan sonra seçimlerde oy verme süresi bitince sandıklar kapatılıp, sayım için YSK'ya gönderilsin. İki kere sayıma gerek kalmasın. Hem devlet de boşuna ayrı ücret ödememiş olur.

Özetle siyasilerde ikileme alıştık ama siyasete angaje olan sendikalarda da bekâ ikilemini böylece görmüş olduk. Samimiyet önemli. Bir de bağımsız sendikacılık!