Türkiye'nin dış siyaseti en üst seviyede yüksek tonla, parmak göstererek, diplomatik dilden uzak, yaptığı siyaset tam bir Ortadoğu siyasetçileri gibi.

Macron'a zihinsel sorunların var; Cumhurbaşkanı için "Macron denilen zatın İslam ile, Müslümanlarla derdi nedir? Macron'un zihinsel noktada bir tedaviye ihtiyacı var "

Almanya Şansölyesi Angela Merkel'e sık sık "NAZİ Almanya'sı " hatırlatması.

Avrupa Birliği ile ilgili; bunlar var ya bunlar, Müslüman düşmanı, Hıristiyan Birliği, ırkçı, yabancı düşmanı, onlara ihtiyacımız yok.

Bunların hepsi doğru, haklı olabilirsiniz, belki iç siyasette işinize yarayabilir.

Türkiye'den bakınca bunun size iktidara, muhalefete kazanım, oy olarak döndüğünü görebilirsiniz.

Dediğim gibi bu tam bir Ortadoğu siyaseti.

Doğu medeniyetinde siyaset kelime anlamı ile “seyis" yani at bakıcılığı, at terbiyecisi anlamına gelir.

Dolayısıyla doğu medeniyetinde siyasetçiler seçmenlerini, üyelerini, siyaset yaparken terbiye etmek, düzenleme içgüdüsü ile davranıyorlar.

Bu tür siyaset Avrupa'da iktidarlara, hükümetlere tesiri olmuyor.

Tam aksine Avrupalı, ABD’li vatandaşlara birebir yansıyor. Onlarda bu durumda Türkleri yabancıları, mültecileri hedef alıyor.

Nasıl mı?

Sokakta, eğitimde, iş hayatında, camii, cem evi derneklerine.

Esnaf özellikle bu durumdan mağdur oluyor.

Türklerin işyerlerine, ibadet yerlerine tehditler, saldırılar, tacizler, İslam karşıtı, yabancı karşıtı, ırkçı, eylem ve söylemler.

Hatta topluca katliamlar yapılıyor Frankfurt - Hanau'da olduğu gibi 11 insanı katlettiler.

Malum Fransa'nın son aldığı karar ile 40 yıllık Türk Federasyonu kapatma durumu.

Siyaset terbiye etmek olunca, politika Batı dünyasında yönetme idare etme anlamına geliyor.

Bu bir topluluk, belde, devlet olabilir. Yönetenler, idre edenler demokratik çoğulculuğa dayanarak bunu yaparlar.

Demek istediğim Avrupa ile politika yaparken Avrupa'da yaşayan 10 milyona yakın vatandaşın can güvenliği mal güvenliğini dikkate alarak ona göre politikalar geliştirmek gerekiyor.

Avrupa, Türkiye için , Kuba, Sambia, Peru veyahut bir muz Cumhuriyeti değil.

Nerede bir vatandaşı varsa çıkar ve menfaatlerini koruyup kollaması lazım.

Tabii 10 milyon Türkü hiçe sayıp giden gitmiş kalan sağlar bizim.

Türkiye yeter diyorsanız ona söyleyecek sözümüz yok.

O zaman bizde şunu söyleyelim, buraya gelip hamasi söylemler ile döviz talep edip, sonra oylarımızı alıp Türkiye'ye varınca bizi unutacaksınız, tabii ki söyleyeceğimiz bir şey yok.

Bunları yazarken Avrupa'nın tarihte ve bugünlerde ırkçılık, faşistlik, yabancı düşmanlığının en üst düzeylerde olduğunu iyi bilenlerden biri olarak yazdığımı bilmenizi isterim.

Türkiye haklı konumunda bu çıkışlar ile burada yaşayan Batı Avrupa Türklerinin Politik olarak ellerini zayıflatıyor.

Türkiye'nin bu üst perdeden haklı söylemlerini burada daha güçlü ifade edecek kurum ve kuruluşlar var, yetersiz olanlar geliştirilir.

Batı Avrupa Türkleri siyaset değil, kendileri muhatap alınıp, birlikte üzerlerinden siyasi oyunlar değil, kalıcı ve çözümleyici POLİTİKALAR geliştirilmesi arzusundalar.

Kalın sağlıcakla