ŞİMDİ BİZ NE YAPALIM?

Doğru ve ya yanlış inandık. Uğruna dünyaları karşımıza aldık. Birçoğumuz gencecik yaşlarda darağaçlarına çekildi, birçoğu kahpe kurşunların hedefi oldu. Kalanlarımız zindanlarda onlarca yıl sürüm sürüm süründü. Başımıza gelmeyen kalmadı. Acının, kederin, çilenin en katmerlisi ile ömür sürdük. Hani, sizin tabiriniz ile “Ağır hasarlı nesildik.”

Devletimizin ömür boyu kamu hizmetlerinden men ettiği, sizin “Bunlar ağır hasarlı, bunlarla devlet yönetilmez” dediğiniz, küçümsediğiniz, görmezden geldiğiniz, çoğu zaman yok saydığınız, zaman zaman nefret ettiğiniz ülkücüler… Evet, şimdi biz ne yapalım?

Düne kadar her Salı salya sümük hakaretler ettiğiniz, vatan hainliği ile suçladığınız, “Hesap soracağım!” diyerek şerefsiz, haysiyetsiz, hırsız, yolsuz ilan ettiğiniz iktidar mensupları ile aynı Dümen suyunda nereye gidiyorsunuz? Ne oldu? Neden bir anda böylesine değiştiniz? Başınıza taş düştü, beyniniz hasar gördü, dostlar düşman-düşmanlar dost mu oldu?

“Üzüm üzüme baka baka kararır.” Atasözünde olduğu gibi benzeşlerinizle aynı telden, aynı nakaratları tekrar ederek nereye yol alıyorsunuz? Etrafınızda öbekleşmiş üç beş bilgisiz, görgüsüz, emrinize amade “Zavallı ittihatçı zabitler” gibi komitacılıktan  başka bir hüneri olmayan sözde siyasetçiler ile paranoyalarınıza ülkemizi ve koca ülkücü hareketi yok etmenize göz yumulacağını mı sanıyorsunuz?

Bu milletin en beceriksizleri ile en büyük davasını yönetebileceğiniz zehabına nasıl kapılırsınız? O yanınızda yürüyen “Yol arkadaşlarınıza” bir kez olsun soruverin; ülkenin hali ne olacak? Ekonomi nereye gidiyor. Terör nasıl biter? Kâğıda bakmadan iki dakika konuşabilecek kimsenin olmadığını göreceksiniz. Varlık içinde yokluğu yaşatarak bize bu zulmü neden yapıyorsunuz? Ülkücüler bütün bunları hak edecek ne günah işledi? Artık çekin gidin! Bir kenarda oturun. Onca emeği bu şekilde acımasızca gurur ve nefsinize feda etmeyin.

Komiteci ekibiniz ve yol arkadaşlarınız geçmişte Sayın Türkeş için “Bir ölse de kurtulsak.” Diyordunuz. Hatta şuanda çok yakınınızda olanlar Sayın Türkeş’i “Paçalarından tutup merdivenlerde sürükleyeceğini” söylüyorlardı. Bugün bu hastalıklı siyasi yapı, sizin için aynı şeyleri söylüyor. Bu kokuşmuş, fitne fesat ve komitacılıktan gayrı hiçbir hüneri olmayan örgütünüz sosyolojik sürecini doldurdu. Tasfiye ediliyorsunuz. Koca bir fikir hareketini üç beş komitacıya kurban etmeniz ve bu yolda kararlı olmanızın sizi ve ekibinizi kurtaracağını  mı sanıyorsunuz?

Bizim bilmediğimiz neyi biliyorsunuz? Ülke tehlikede diyerek saçma sapan davranışlarınıza kılıf mı arıyorsunuz? Türk milletine, Cumhuriyet’e aidiyet duymayan sizin tabirinizle “ İhanet şebekesine” bu ülkeyi siz teslim etmediniz mi? Madem beraber olacaktınız, madem beraber yürüyecektiniz zamanında hükümet ortaklığını niye kabul etmediniz?

Ülkemize ve halkımıza umut olamadığınızdan topyekûn hepimizi AKP’ye mecbur bırakmak; görevleriniz arasında mıydı? Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) kademeli olarak dayattıklarının en son aşaması olan ülkeyi bölmek, eyaletlere ayırmak, kantonlar oluşturmak planının alt yapısı olan “Başkanlık Sistemine” Türk milliyetçilerini ve Ülkücü’lerini nasıl ortak edersiniz? Böyle bir şeyi yaptıktan sonra bu ülkenin bırakın herhangi bir şehrinde, mezarlarında bile rahat kalabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Cehalete kuyruk sallayıp iktidar olanların kervanına su taşımak Ülkücülerin de Türk Milliyetçilerinin de yapabileceği bir şey değildir!
 

HÜSEYİN ÖZCİHAN