Hem dış hem iç siyasetin tarafları artık ne yapacaklarsa göstere göstere yapıyorlar.

İnsanların örgütlü milli refleksi felç edildiği için gizlenmeye ve hedeflerini de gizlemeye hiç gerek duymuyorlar. Entrikalarını ve ihanete uzanan ittifaklarını masanın altında değil, artık üstünde, gizlenmeye ihtiyaç duymaksızın açık açık yapıyorlar!.. Arsızlık, utanmazlık ve ihanet meydanlarda çırılçıplak olarak artık gizlenmeye ihtiyaç duymadan geziniyor.

Tv’lerde, siyaset programlarında yarı cahil, sahibinin sesi “papağanların” akıl ürünü olmayan, işkembeyi Kübralarından savurdukları gündeme dair yorumları ise bu “çıplak siyasetin sosu” oluyor.

Savaş kapımızda.

İç siyasette dengeler bir kaç aya değişecek.

Ekonomide ibre düşüşte.

Türkiye, uluslararası güç odaklarının planlarının hedefinde !..

Muhalefet ise hala “iç siyasette”, “dış siyasi odaklarının” operasyonlarını görmezden gelerek kendi günlük siyasi kazançlarının hesabında.

İç siyasi dengeleri ve dış siyasi dengeleri değiştirecek hamlelerin 2020 yılına girmeden başlayacağı artık iyice gözüktü.

ABD, AB ve Rusya, Türkiye'de ki iç siyasetin taraflarının direk en direk arkasında ki güçler.

Şimdi oyuna yeni bir ülke, ABD ve AB’dan ayrılarak bağımsız olarak giriyor: İngiltere !..

Dünün üstünde “güneş batmayan imparatorluğu” İngiliz krallığı, Türkiye ve Türk Dünyası üzerinden yeniden sahneye çıkmayı planlamış ve son yıllarda da ciddi yol almış bulunmakta.

İngiltere uzun zamandır ABD’nin, kendisinin yüzyıllardır hakim olduğu yarı sömürge ve yönetimi alanında ki “İslam ülkelerinde” zücaciye dükkanında ki “fil” misali gezmesinden, ortalığı yakıp yıkmasından ve batıya karşı nefret bloğu oluşturmasından rahatsız. İngiliz'in daha teknik ve hesaplı “sömürge” politikalarının hakim olduğu coğrafyalara “üstünde oduncu gömleği, elinde balta ile” ormana girer gibi girmesi, “İngiliz asaletine (!) ve siyasetine” uymuyor.

İngilizler; Mısır, Irak ve Doğu Akdeniz de hakimiyetlerini ABD’ye kaptırmış durumda .Doğu Akdeniz de ki doğal kaynakların paylaşımında Fransa ve Yunanistan üzerinden AB var, fakat İngiltere yok.

Trump Alman kökenli.Baştan beri İngilizler ona muhalif.İngiltere'nin adayı Hillary idi.

Hatırlayın, ABD’nin 1600lerden itibaren aldığı göç en fazla İngiltere ve Almanya merkezliydi.

30 yıl mezhep savaşları sonrası Alman püritenlerin yani Protestanlarının ve İngiliz Protestanlarının Katolik zulmünden sığındığı topraklar yeni keşfedilen Amerika olmuştu.

Hatta ilginçtir ABD’nin resmi dili İngilizce mi yoksa Almanca mı olsun tartışmalarında, Temsilciler meclisi oylamasını Almanca sadece iki oyla kaybetmişti. Yani iki oy yer değiştirse bugün Dünya dili İngilizce değil Almanca olacaktı.ABD’de Alman kökenliler ile İngiliz kökenlilerin kavgası ve siyasi rekabeti hiç bitmemiştir.

İngiltere'nin İsrail ile de ilişkileri hiç iyi değil.ABD’nin bugünkü saldırgan stratejik aklında ki “virüsün” İsrail olduğunu biliyor.İlişkiler gergin ve dalgalı.İsrail de İngilizlere güvenmiyor.Filistin meselesinde İngiltere'nin duruşundan hiç memnun değil.

Rusya’ya gelince !.. Aralarında ki anlaşmazlıklar ve düşmanlığa varan politik duruşları daha net.

Karşılıklı elçilik görevlilerinin sınır dışı edilmeleri ve halen devam eden diplomatik krizler dünyanın gündeminde.Rusya'nın, Kırım ve Ukrayna işgalleri İngiltere tarafından ilk günden beri kabul edilmedi ve en sert açıklamalar İngilizler tarafından yapıldı.

İngiltere, Çin ile de dengeli bir mesafede.İngiltere’nin “Londra-Şangay” yeni ipek yolu projesi gerçekleşmesini istediği bir devlet projesi. Bu projede epey ciddi mesafede alınmış durumda.Balkanlardan Çin seddine kadar Türk Dünyasını bir baştan bir başa geçen bu projenin gerçekleşmesinde “Türkiye ve Türk Dünyası” önemli olmasının ötesinde vazgeçilmez ortak olmak konumunda.

Farkında iseniz İngiltere'nin hasım ve rahatsız olduğu ülkelerle Türkiye’de benzer anlaşmazlıklar içinde ve hasım durumunda.Yani İngiltere'nin anlaşamadığı ve sıkıntılı olduğu ülkelerin izdüşümü Türkiye'nin hasımları ile örtüşmekte. Bir tek Rusya ayrı gibi gözükse de hem Rusya ve hem de Türkiye mevcut “bahar havası” ilişkilerinin, günlük çıkarlara dayalı taktik dostluklar olduğunu ve asla stratejik olmadığını çok iyi bilmekte.Rusya’nın İdlib başta olmak üzere, Suriye, Ermenistan ve İran ile olan stratejik işbirliği her an Türkiye ile karşı karşıya gelme potansiyeline sahip.Bunu her iki ülke devlet adamları da çok iyi bilmekte.

İngiltere üzerinden bir resim çizmemin sebebini tahmin etmişsinizdir.

İngiltere, Abdullah Gül ve Ali Babacan üzerinden Türkiye iç siyasetine direk girme hazırlığında.

Yeni siyasi parti kurma hazırlık çalışmaları sırasında “Kraliçe” ile yakınlık ve dostluklarını, İngiltere ile olan bağlantılarını hiç gizlememekte hatta bu durumu bir avantaj olarak görmekte ve göstermekteler.

ABD ve AB ile bozulan ilişkilerin sebep olduğu sıkıntıların varlığı, hatta savaş rüzgarlarının estiği günümüzde, İngilizlerle işbirliğinin hem NATO’da hem de finans dünyasında işe yarayacağını üstü kapalı olarak bazı hassas çevrelerde de konuşulmasını sağlamış durumdalar.

Parlamenter sistemin bitmesiyle boşa düşen yüzlerce bürokrat ve son ekonomik durgunlukla dış borç ödemeleri boğazında idam fermanı gibi duran özel sektör; Babacanın ve Gül’ün, dolayısı ile İngiltere'nin muhtemel politik çıkışlarına önemli bir destek tabanını oluşturuyorlar.

Dış tehditler ve NATO’da sıkışan, hatta NATO’nun hedefi olduğunun yeni farkına varan, “ güvenlik bürokrasisi de”,”acaba biraz rahatlar mıyız ?, biraz zaman kazanır mıyız?, dengeleri yeniden “soğuk savaştaki” gibi kurabilir miyiz?” diye kafası karışık olarak düşünmekte.

Ali Babaca’nın hedefi, kuracağı parti ile AKP grubundan koparacağı belli ve yeter sayıda ki vekil ile CHP,İY PARTİ,HDP’nin katılacağı tek gündem maddeli bir ortak paydada buluşmak:

Parlamenter Sisteme geri dönmek.

Zaten bildiğiniz gibi Parlamenter sistem İngilizlerin en sevdiği sistemdir ve Türkiye'nin dünyada örneği olmayan bir başkanlık sistemine geçmesinden de hiç memnun olmamışlardır.

Tabi taşların bu kadar rahat iç siyasette yerine oturması da hiç kolay olmayacaktır.

AKP seçmen tabanının blok olarak Ali Babacanın kuracağı partiye gönül rahatlığı ile geçmesi ve Erdoğan'ın bu projeye gönüllü destek olması için de onun, “onurlu, haysiyet kırıcı olmayan bir geri çekilişinde ” planlanması lazım.Bu hususta ne kadar başarılı olunur henüz belli değil.

İngiltere'nin Gül ve Babacan üzerinden Türkiye’de inisiyatif alması ABD’den çok Rusya’yı rahatsız eder.

Bu yüzden “Avrusyacı” kanat bu proje olmasın diye Erdoğan'ın yanında saf tutarak onun bu projeye karşı durmasını isteyecek ve en sert karşı muhalefeti Gül ve Babacana karşı bu blok yapacaktır. Erdoğan yandaşlığı ile suçlanmaları pahasına !..

CHP,İYİ PARTİ ve HDP yeni partinin kuruluşunu destekleyeceklerdir.Çünkü Erdoğan'dan kurtuluşun tek yolunun AKP’nin parçalanmasından geçtiğine inanmışlardır.

CHP’nin bu hedef için “şeytanla bile işbirliğine hazır olduğu”, son günlerde HDP ile girdiği “vals”lardan zaten anlaşılmakta.

İngiltere, uluslararası yeni siyasi atağının ilk işaretlerini Yeni Zelanda’da ki camilere yapılan saldırılar karşısında göstermişti. ABD’de ve AB’de Müslümanlara karşı olan ayrımcı ve kinci tavırlara karşın, İngiltere; Valisi ile yönetilen Yeni Zelanda başbakanına baş örtüsü taktırarak “empati” üzerinden, Müslümanların acısını paylaştığını ve ABD ile AB’nin İslam fobisi üzerine kurduğu siyasetlerinden ayrı düşündüğünü net bir şekilde ortaya koymuştu.

Devletlerin, dünyada gelişen siyasi bloklar ve düşmanlıklar karşısında ittifaklar araması ve kurması normal ve olağan gelişmelerdir.

Tarihimizde, belli dönemlerde İngilizlerle Ruslara karşı, Almanlarla İngilizlere karşı ve Rusların desteğinde İngilizlere karşı ittifaklar ve savaşlar yaptığımız hepimizin malumu.

Son AKP iktidarının geliş ve güçlenme döneminde ABD ve AB ile can ciğer kuzu sarması olan “devletimizin” ve “iktidarın” gelişen olaylar sonucu birden keskin bir dönüşle Rusya'ya yüzünü çevirdiğini de biliyoruz.

Dolayısı ile teknoloji gibi iç ve dış siyasi gelişmelerin çok hızlı olduğu günümüzde, İngiltere'ye yüzümüzü dönmemizin gerekliliğine ve menfaatimize uygun olduğuna önce “vasat akıllı devletimiz”; sonra boynunda ki borç krizinin sebep olduğu idam fermanından kurtulmak isteyen “özel sektörümüz” ve yüzlercesi yeni başkanlık sistemi ile boşa çıkıp işsiz kalmış bürokrat ordumuz; “tek adam” rejiminden dolayı günden derinliğini ve özgür medyayı kaybeden, özleyen “ zorunlu emekli basın dünyamız”; bilim ve yönetim özgürlüğünü kaybeden ve iyice sıradanlaşmaktan meslek haysiyetini kaybetmiş bulunan “üniversite camiamız” yakın zamanda bu projeye inanarak saf değiştirebilirler.

Bir anda medyada İngiltere ile ilgili dostluğumuzu pekiştirecek haberler ard arda çıkmaya başlar.

FETÖ’nün tek okul açamadığı ülkenin İngiltere olduğunu,

5.nesil yerli uçak projemizin en önemli partnerimizin İngiltere olduğunu,

Doğu Akdeniz de “münhasır ekonomik bölgemizde” petrol ve gaz arayan gemilerimizde teknik personel desteğini İngilizlerin verdiğini,

Katar fonlarının önünü açanın İngiltere olduğunu,

Londra finans merkezinin Gül- Babacan ikilisi olursa muslukları açacağını,

Ve daha birçok memleketimizi “ güllük,gülistanlık (!)” yapacak haberleri ardı ardına duymaya başlarız.

Son açıklamalarında ne demişti Babacan “ekonomi en kolayı.iki günde çözeriz”. “Önceden yaptık.Yine yaparız.” Musluk açmanın usulünü iyi biliyorlar (!).

Muhalefet partileri CHP, İYİ PARTİ ve HDP İngiltere’nin yeni pozisyonuna, Erdoğan ve AKP’den kurtulmak gerekçesi ile karşı olmaları çok zor.Gül-Babacan ikilisinin parti kurmasına karşı olsalar AKP’nin bölünmesini istemedikleri ve “parlamenter sisteme” dönüş isteğinde samimi olmadıkları suçlaması ile karşı karşıya kalırlar.

İngiliz oyunu kurdu mu böyle kurar işte !..

Davutoğlu'dan niçin bahsetmediğimize gelince.

O bu senaryonun “kötü karakteri”, “kötü polisi”. Görevi o !..

Erdoğan'ın yeni oluşuma sert tavrının “şantaja” dayalı emniyet sibobu.

Aslında Gül-Babacan ikilisi ile aynı hedeflere hizmet ediyorlar.

Davutoğlu kimin danışmanı iken parlamentoda vekil bile değilken Dış İşleri bakanı olarak atandı?

AKP Genel Başkanlığına ve Başbakanlığa uzanan siyasi yolunu ilk açan kimdi ?

Hem de MNP,MSP,RP geleneğinden gelmemesine rağmen !..

Abdullah Gül değil miydi?

Erdoğan'ı, Davutoğlu konusunda ikna eden de Gül değil miydi ?

Şimdi ahde vefasını gösteriyor,

Merak etmeyin Gül başarılı olursa aynı safta buluşurlar.

Gelelim şimdi zurnanın “düt” dediği yere !..

Daha önce yazmıştım.Bu senaryoyu bozacak tek güç MHP ve Ülkücülerdir.

Bunun yolu da Sn. Bahçeli'nin MHP’nin büyük kongresini gerçekleştirmek üzere harekete geçmesi ve kongre tarihini gerçek bir “gönül seferberliği” ile ilan etmesidir.

Üye kayıtlarını açması, ülkücülerin birliğinin yolunda ki engelleri kaldırması, her ilçe ve ilde açılan üye kayıtları ile genel merkezin müdahil olmadığı ve ülkücülerin özgür iradeleri ile oluşacak kongrelerini gerçekleştirmesi ve büyük kurultayı toplayarak yeni MHP merkez yönetimini oluşturması ile bu ve benzer dış müdahaleli iç siyaset senaryolarının önü kesilir.

Fakat maalesef bu yolun açılacağına dair bir ümit ışığı olmadığı gibi tam aksine, nasıl ki İYİ Partinin kuruluşunun yollarını döşeyip önünü açtı ise şimdi de Gül’ün ikinci defa cumhurbaşkanlığının önünü açmak için MHP’yi inadı bir kısırlık parantezinde tutmaya devam ediyor.

Son sözümüz de başta “vasat akıllı devletimiz” ve İngiltere ile işbirliğinde ülke ve millet menfaatimizi görecek olan çevrelere olsun.

Evet, “devletler arası” ittifak ve işbirliği belli ortak paydalarda olabilir ve olmalıdır.

Fakat bu işbirliklerinin sınırlarını ve kurallarını “milli devletlerde”, “milliyetçi bir yönetimin” ve “kadroları” yaparsa “milletin”, “istiklali ve istikbali” ancak emniyette olur.

İngiltere'nin aradığı yeni “Ali Kemal’ler” !..

Eğer gerçekten “İngiltere-Türkiye” işbirliğine ve dostluğuna ülkemiz menfaati için ihtiyaç varsa, bunu ancak MUSTAFA KEMALİN izinin gerçek temsilcisi TÜRK MİLLİYETÇİLERİ ve ULUSAL GÜÇLERİNİN işbirliği ile yaptığımız zaman gelecek tuzaklardan kendimizi koruyabiliriz!..

Dün olduğu gibi !..

Önce milletini arkasına aldı ve düşmanını yendi!..

Sonra medeni bir ülkenin kurucu lideri olarak aynı masada yendiği düşmanın temsilcileri ile oturdu, ülkesinin istiklal ve istikbalinin tapusunu söke söke aldı.

Yapacaksanız ve yapacak isek MUSTAFA KEMAL gibi yapalım.

Yeni Ali Kemal’lere yalakalık ve yaltaklığa özenenlere fırsat verilmemeli !..

Sözümüz önce Sn. Bahçeli’ye sonrada oradan oraya savrulmaktan yorulmuş “vasat akıldan kurtulmasını” istediğimiz “devletimizin güvenlik bürokrasisinedir”dir.