Son 10 yılın parlak havasının kalmadığını vurgulayan Gül, gelişmeleri dış güçlere bağlayanlara “Bunlar 3’üncü dünya söylemi” diye seslendi. Gül’ün “paralel yapı” ile ilgili sorulara aynı ifadeyi kullanmadan yanıt vermesi dikkati çekti. Gül’e yönelik soru ve yanıtları şöyle:

TÜRKİYE’YE YAKIŞMIYOR
Seçim sürecinde çatışmacı bir hava var. Kurumlar arasında da çatışma var. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

İçinde bulunduğumuz siyasi atmosfer hiçbirimizi mutlu etmiyor. Beni de mutlu etmiyor. Bu yaşadıklarımızdan hem rahatsızlık hem de üzüntü duyuyorum. Öyle oluyor ki, birden bir eski Türkiye’nin manzaraları çıkmaya başlıyor. Cenazeler kalkmaya başlıyor, yüz binler sokaklarda. Bir o taraftan bir bu taraftan görüntüleri var. Ama çok şükür babalar-anneler buna fırsat vermiyor. Türkiye’nin politik geleneğini maalesef değiştirmedik. Türk siyasi geleneği iyi değil Söylemlerle ilgili defalarca uyarılar yaptım. Siyasi söylemlerin farklı olması gerektiğini, böyle başlarsa nasıl gideceğini, sözün gücünün nasıl yaraladığını, nasıl gideceğini defalarca söyledim. Artık söylemek de istemiyorum. Bu tür işler Türkiye’ye yakışmıyor. Türk siyasi geleneğini değiştirmezsek arzu ettiğimiz seviyelere ulaşmak, buradan çıkmak zor. Herkese vermek istediğim mesaj şu: Seçimlerin neticesi ne olursa olsun, seçim sonrası süratli bir şekilde reform günlerine dönmek gerekiyor. Ve reformlara kaldığı yerden güçlü bir şekilde devam etmemiz gerek. Hatırlarsanız ‘Bu reformları AB için olmasa bile kendimiz için yapabiliriz’ demiştim. Eğer yaparsak hukuk ve yargı standartları daha hesap verebilir hale gelecektir. Bunlar kuralların yetersizliğinden oluyor. Yolsuzluk söylemlerinden tutun, ihale kurallarından, imar kanunlarındaki aksaklıklardan tutun, bütün kuralların etkisizliğinden dolayı oluyor. Güçlü bir şekilde reform günlerine dönmemiz gerek. İvmeyi tekrar yukarı döndürmemiz gerek. Uzun sürerse duraklama günlerine döneriz.

PARLAK HAVAMIZ YOK
Kurumlarla ilgili hasar tespit gerekiyor mu?

Kurumlarla ilgili anayasal kurumlar arasında problem yok. Yargıtay ya da Danıştay’la alakalı değil problem. Kurumlarda ve toplumun içinde farklı görüşte olanlar var, bu ayrı konu. Türkiye’nin kurallarının noksanlığından kaynaklanıyor. İnce ayarları yapmalı.

Çatışma Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar sürerse ne yapmak gerek?

Bu tür işlerde seçimlerle bağlantı kurmamak gerek. Türkiye’de seçim bitmeyecek ki, seçimleri bekleyemeyiz yarın cumhurbaşkanı seçimi, sonra genel seçim sonra tekrar başka seçim. Biz kurallar diyoruz, ama kurallar açık net değil. Bütün kuralları Sayıştay’ı ile mal bildiriminden imar kurallarına kadar sıkı kural haline getirirseniz... Yetkisiz bir şekilde telefon dinleme varsa cezası net olsa insanlar daha tedbirli davranacaktır. Bu reformlarla yeni yörüngeye oturur şekilde hareket etmeli. Türkiye’nin gerilediği durumdan ileri gidecek bir tutum takınmalı... Bugün yaşananları çok konjonktürel görüyorum.

Reformdan çok restorasyon sürecine ihtiyaç yok mu? Türkiye AB müktesebatından geri adım atmış gibi...
Geri adımlardan ileriye gitmemiz gerek. 10 yıl önceki o parlak havamızın olmadığını herkes görüyor. Bu süreci en az hasarla atlatmamız gerekiyor.

FARKLI DAYANIŞMA VAR
Toplumun yarısı Başbakan’a hırsız diyor, diğer yarısı ise komplo kurulduğuna inanıyor. Türkiye’de bir paralel yapı var mı? Yolsuzluklar yargı anlamında takip ediliyor mu?

Türkiye’de bu gerçek devlet kurumları içerisinde farklı dayanışmaların olduğunu görüyoruz. Dini inancı, ideolojisi farklı olan herkes devlette her kademeye gelebilir. Ama devlet kurumunda çalışıyorsa referansı sadece anayasa, yasalar ve hiyerarşik amirleri olacaktır, ona göre hareket etmeli. Bu tip dayanışmaların örnekleri var. Yolsuzluk iddialarıyla ilgili ne gerekiyorsa yapılmalı. Açık, şeffaf bir şekilde soruşturmalar yapılır, hukuki süreçler devam eder.

Sayın Başbakan’ın paralel yapı vurgusu çok yüksek. Sizce vahamet hangi boyutlarda?

Hukuk çerçevesinde ele almamız gerek. Kanunsuzluk yapanlar, suç işleyenler farklı referanslarda devlet içerisinde hareket edenler için yasal süreçler uygulanır. Bunları hukuk çerçevesi içerisinde ele almak gerek. Suç işleyenlerle alakalı yasal süreçler tabii ki işler. Bunun dışında insanların farklı fikirleri olur elbette.

Çözüm süreci nasıl bir durumda?
Türkiye’nin esas meselesi barış sürecini tamama erdirmesidir. Seçimlerden sonra nasıl manzaralarla karşı karşıya kalacağına kafa yorması gerek. Türkiye’nin birliğini bütünlüğünü riske atacak gelişme olmamalı. Demokratik anlayış çerçevesi içerisinde önemli adımlar atılıyor. Geçen hafta çıkarılan paketlerin içerisinde önemli maddeler vardı. Herkesin eşit vatandaşlık temeli üzerinde, barış içinde yaşayacağı yol bulmalıyız.

3’üncü dünya ülkesi söylemi
Gelişmelerden dış güçler sorumlu tutuluyor, kimdir sizce dış güçler?

Ben bunları kabul etmiyorum. Dış güçler iddialarını kabul etmiyorum ve doğru da bulmuyorum. Elbette dünyada Türkiye’nin müzmin muhalifleri vardır. 10 yıldır bizi övmüş, yaptığımız işleri göklere çıkarmış, takdir etmiş çevreler şimdi bizi eleştiriyorsa niçin şimdi konu ediliyor. Bu tür söylemler üçüncü dünya ülkelerine yakışacak türden söylemlerdir. Türkiye buradan kurtuldu. Yarayı açık bırakırsanız elbette sinekler üşüşür. Önemli olan yarayı açmamaktır. Elbette her ülkenin, her milletin müzmin muhalifleri vardır. Dün bizi destekler nitelikte makaleler yazan, manşetler atan medya veya devletler bugün niçin desteklemesin ki, biz de içeride konuşmuyor muyuz? Önce bir memleketin güçlü olması lazım. Ekonomik, özgürlükler alanında güçlü olmak gerek. Dolayısıyla Türkiye’yi yıkmak isteyen birileri varmış gibi komplo teorilerine inanmıyorum. Yabancılar Türkiye ile alakalı açıklamalar yapabilirler, buna cevap vermek zorunda değiliz. Ben bu tür komplo teorilerine inanmıyorum. Biz kendimiz de eleştiriyoruz, işin kötü gittiğinin farkındayız. Çok şeyler yapmış büyük potansiyeli olan bir ülkeyiz. Türkiye artık 3 bin 500 dolar geliri olan bir ülke değil ki. 10 bin dolar olan bir ülkeyiz. Seçimden sonra işlerin düzeleceğini düşünüyorum.

Failler bulunmalı
Berkin’in failleri bulunacak mı, bir gelişme var mı?

Hepsinin Berkin, Burakcan ve polis memurunun acısını derinden hissediyoruz. Her ailenin kendi kıyametidir. Hepimiz acı duyuyoruz. 
Bunun tekrarlanmaması için faillerinin hemen bulunması gerekir. Hukuk devleti dediğimiz bu. Bir daha olmasın diye caydırıcılık olmalı.

Kırım’daki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü tanıyoruz. Gürcistan’ın da toprak bütünlüğünü tanıyoruz. Abhazya, Osetya. Ülkelerin bölünmesine, ayrılmasına taraftar değiliz. Meseleye bu çerçeveden bakıyoruz. Soğuk Savaş dönemi başlamamalı, başlarsa herkes zarar görür.

ATLI SEREMONİ TALİMATI
Sizi F-16’yla karşıladılar...

Cumhurbaşkanı seviyesinde ilk ziyaret. Bu ülkelerle eski dostluklar var. Çok eskiden dostluk, ticaret anlaşması imzalanmış. Kuzey Avrupa ile Osmanlı çok derin ilişkiler içinde. AB sürecinde Danimarka hep destek veren bir ülke oldu. Nüfusun yüzde 10’u Türk ama ticari ilişkilerimiz zayıf. Müttefik ilişkilerin gerektirdiği düzeyde ticari ilişki kuramamışız. Bizim için jet kaldırana biz de kaldırıyoruz. Ayrıca Genelkurmay’dan karşılama törenleri için atlı seremoni çalışması yapmalarını istedim.

Sarayda Kraliçe’den yemek
DANİMARKA Kraliçesi 2. Margrethe ve eşi , Prens Consort, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrunnisa Gül onuruna, Amelienborg Sarayı’nda yemek verdi. Yemekte antre olarak somon, balık çeşitleri, havuçlu yumurta, ana yemek olarak dana biftek, patates, kabak ezmesi ve elma tatlısı ikram edildi. İçki olarak da Prens Henrik’in Fransa’daki şatosunda imal edilen ‘La Cıgaralle Du Prınce 2011 Cahors’ şarabı sunuldu.
 
Hürriyet-DHA

Editör: TE Bilişim