Geçtiğimiz hafta sonu bir AKP milletvekilinin merhum Alparslan TÜRKEŞ’e yönelik imalı ithamlarına –usulen- cevap vermek istiyorum.

Bahsi geçen AKP’li milletvekili merhum TÜRKEŞ’in ve dahi benim de içinde bulunduğum bir heyetin, 1993 yılında dönemin Ermenistan Devlet Başkanı Sayın Levon Ter Petrosyan’la aralarında hâsıl olan diyaloğu, bugün Erdoğan ve bir bölgesel yönetimin lideri arasında tesis edilen samimiyetle mukayese etme gafletine düşmüştür.

Biz, o günlerde Hükümet mensubu dahi değilken, sırf millî mefkûremizi ve soydaşlarımızın haklarını muhafaza için söz konusu görüşmeleri yürüttük. AKP ise, kendisi bugün iktidardayken devlet menfaatlerini bizzat tahrip etmekte, soydaşlarımızın acılarını ise artırmaktadır.

Merhum TÜRKEŞ, Sayın Petrosyan’la Ermenistan ve Azerbaycan devletleri arasındaki husumeti sona erdirmek için “Türk Dünyası Lideri” sıfatıyla arabuluculuk vazifesi ifa etmiştir. Erdoğan ise, partisinin bir mitinginde -bir “Genel Başkan” olarak- kişisel politik ajandası uyarınca millî ve bölgesel husumetleri kışkırtmak vazifesini görmüştür.

Biz, dönemin Ermenistan Devlet Başkanı Sayın Petrosyan ile Paris’te, yani üçüncü bir ülkenin başkentinde buluştuk, görüştük. AKP ise, Barzani’yi sanki bir devletin başkanı imiş gibi, kendi topraklarımızda - üstelik söz konusu şahsın gözünü diktiği bir merkezde - ağırlamıştır. Şayet biz, Sayın Petrosyan’ı Ağrı’da misafir etmiş olsaydık, o halde gerçekten de mevcut AKP iktidarına yöneltecek eleştiri bulamazdık.

Biz, sırf Sayın Petrosyan’la görüştüğümüz için, azılı bir Türk düşmanı olan Charles Aznavour’u bir Türk şehrinde konser vermeye, nikâh törenlerinde göbek attırmaya davet etmedik. Siz bunu Şivan Perver’le yaptınız.

Biz, Sayın Petrosyan’la, Doğu Anadolu’nun hâkimi Ermenistan mı yoksa ASALA mı olsun diye, bu doğrultuda iç veya dış kamuoyuna bir mesaj yollamak kastiyle görüşmedik. Siz bunu Barzani’yle, onun partisi ve PKK üzerinden yaptınız.

Biz, Sayın Petrosyan’la yaptığımız görüşmelerde bir şehrimizi müzakere konusu yapmadık; kaç varil petrole, kaç oy pusulasına satacağımızı hesaplamadık. Siz bunu Barzani’yle yaptınız.

Biz, ta 1993 yılındaki buluşmamızda, dünyada 2015 yılında cereyan edecek olan “sözde soykırımı tanıma ve tanıtma” kampanyalarının önünü kesmek için inisiyatif kullandık. Siz ise; 2013 yılının kışında, 2014 baharındaki yerel seçimler için partizanca bir yatırım yaptınız. Türk milliyetçileriyle, Türk düşmanlarının arasındaki uçurumun somut tezahürü, işte budur.

AKP yönetimine ve milletvekillerine tavsiyem, TÜRKEŞ ismini ağızlarına aldıklarında iki değil, yirmi değil, gerekirse iki yüz defa düşünmeleridir.

 

Editör: TE Bilişim