Ar damarı çatladıktan sonra insan ne yaparsa yakışıyor!.. Bunları tanıyoruz... Memlekette ne zaman bir karışıklık çıkmışsa 'faiz lobisi'ne bağladılar... Bütün Emniyet ve istihbarat ellerinde olmasına rağmen bir tek 'faiz lobicisi'nin yakalandığını, yargılandığını ve hüküm giydiğini görmedik nedense!..

17 Aralık'ta paraları ve para sayma makinelerini oraya polisler koydu!.. Terörü PKK içinde çözümden yana olmayan provokatif gruplar yaptı!.. Kabataş'ta başörtülü bacımızın üzerine pislediler!.. Bezm-i Âlem Camisi'nde içki içtiler!..

Sonra 17 Aralık'ta ele geçirilen paralar 'sahipler'ine faiziyle birlikte iade edildi... Bir tek namuslu çıkıp özür dilemedi... PKK'nın topyekûn bir terör örgütü olduğu aptal beyinlere kanla tekrar yazıldı... Bir tek namuslu çıkıp özür dilemedi... Kabataş'ın 'yalanların şahı' olduğu anlaşıldı, operasyona uşaklık edip, "Kaseti seyrettim" diyen 'aile dışı' elemandan başka bir tek özür dileyen çıkmadı... Aynı şekilde Bezm-i Âlem için de...

***

Yalancılık ve müfterilik vücutlarının bir parçası gibi... Aynı gazeteci ve yazar çevresi bugünlerde MHP'deki kurultay tartışmalarıyla da çok ilgililer... Bir yandan MHP'deki statükonun devamı için Genel Başkan ve yönetimini öve öve bitiremezken (ki şahsî tercihleridir saygı duymak lâzım!), diğer yandan muhalefete iftira atmaktan geri durmuyorlar...

Bunun en bariz olanı, Meral Akşener'in cemaate yakın bir isim olduğunu söylemeleri ve kendisinin 'AK Parti'nin önünü kesmek için proje' olduğunu buyurmaları...

Siyasî iktidarın 'saadet zinciri'nde gazetecilik ve yazarlık yapan bu tiplerin içinde "Madem Meral Akşener cemaate yakın bir isimdi, Tuğrul Türkeş'in Bakanlığı kabul ettiği geçici hükûmette görev alması için neden Akşener'e Başbakan Yardımcılığı teklif ettiniz?" sorusunu soracak veya buna cevap arayacak çapta namuslu, haysiyetli, izzetli kaç kişi var? Varsa neredeler?

Teklif buzul çağından yapılmadı, topu topu 6 aylık bir konu!.. Bunun bir iftira olduğunu en iyi kendileri biliyorlar aslında... Devletin her türlü imkânları ellerinde çünkü... Sadece "Acaba yedirebilir miyiz?"derdindeler...

Ayıpmış, günahmış, insan eti yemekmiş umurlarında değil... Çünkü esas mesele 'iktidar-muhalefet denklemi'nin bu şekilde muhafazası, aktörlerin değişmemesi... Haksız da sayılmazlar, 2002'den bu yana 12 seçimde 12 yapmışlar, neden bu 'garantili düzen'in değişmesini istesinler ki? Muhalefette muhtemel bir değişimin 'domino' etkisi yapabileceği ve kudretli zannettikleri saltanatın ağır yara alabileceğini biliyorlar... O yüzden 'risk' istemiyorlar... Bu kadar net, bu kadar basit...

***

Bir de 'Akşener, AK Parti'nin önünü kesmek için proje' iddiası var... İyi de bu niye proje olsun? Her parti bir başka partinin önünü kesmek ve sandık yoluyla iktidara gelmek ister... Bunda ayıp olan, suç olan, kusur olan nedir? AKP'yi 'önü kesilemez, kesilmesi akıldan bile geçirilemez' kılan özelliği nedir?

Tabii alışmışlar 'partiyi devlet gibi, devleti de parti gibi' sunmaya... Alışmışlar, 'kendi istikbâl kavgalarını devletin istiklâl kavgası gibi' pazarlamaya... O yüzden en demokratik muhalif hareketlenmede 'kendilerini devletle eşitleyen' şuuraltlarını kusuyorlar "Bu bir proje" diye...

Bütün bu tedirginlik ve iftira gayretleri aynı zamanda ciddi bir korkuyu ve kabullenişi ele veriyor... MHP'de meydana gelebilecek değişimin sandıkta 'AK Parti'nin önünü kesebilecek' en ciddi tehlikeyi oluşturduğunu belgeliyor...  Yani siyasî iktidarın medyadaki kimi sözcülerinin iliklerine kadar işleyen bu tarz, sadece bir 'iftira' değil, bir 'itiraf' aynı zamanda...

'AK Parti'nin önü kesilecek'miş!.. Ne büyük suç değil mi? Sadece bu tespit bile çok şey anlatmıyor mu? İşte tam da bu endişe dolayısıyla soramıyorlar o çelişkinin hesabını: "Madem Akşener cemaate yakındı, daha 6 ay önce neden Başbakan Yardımcılığı teklif ettiniz? Kabul etseydi ve tıpkı Tuğrul Türkeş gibi devam ediyor olsaydı, şimdi cemaatçi bir Başbakan Yardımcımız mı olacaktı?"

Evet, MHP'de değişim isteyenlerin amacı tam da onların tahmin ettiği gibi 'AK Parti'nin önünü kesmek'tir, MHP'yi iktidara taşımaktır... Bu da suç değil, partili olmanın yüklediği bir görevdir... Bunu'suçmuş' gibi sunanlar, iktidarın değişme ihtimaline karşı her demokratik naftalin kokan bu çelişkili yalanlarla bastırmaya çalışıyorlar, belli ki çalışmaya devam edecekler... 

Ama tekrar edelim: Bu bir 'iftira' değil sadece... Siyasî korkuyu açığa çıkaran bir 'itiraf'... Oluşabilecek'domino' etkisine karşı kuralsızca bir çırpınış... Kabataş'taki 'deri ceketliler'i göremedik, fakat medyadaki'meşin yüzlüler'i çok rahat görebiliyoruz!..