Akşener'in partisinin de dahil edildiği ilk seçim anketin de MHP'nin baraj altın da kalması Semih Yalçını çileden çıkardı.

Yalçın'ın açıklamasının satır başları.

Bazı ehliyetsiz ve liyakatsizlerin, 15 Temmuz öncesinde "Ben başbakan olacağım.", "Ben genel başkan olacağım." hezeyanlarıyla sokağa fırladığı bir dönem yaşanmıştır.

FETÖ'cülerin kripto ayaklarına, kendi yok ettikleri değerlerin faturasını MHP'ye ve iktidara yıkma görevi verilmiştir.

Suflörleri de kripto FETÖ'cülerdir.

Yancıların başını, MHP'den ayıklananlarla partimizle alakası kalmamış birtakım siyasi atıklar çekmektedir.

Bunlar, genellikle ana muhalefet partisi CHP'nin yancılığına soyunmuşlardır.

Oysa şimdiye kadar Genel Merkezimizin tasarrufu ile MHP'den ihraç edilenlerin sayısı 9'u geçmemiştir.

Alparslan Türkeş'in resimlerinin ve bozkurt işaretinin kullanılmasına yasak getirmişlerdir. 

İşte o açıklama;

Son günlerde siyaset başta olmak üzere Türkiye'nin temel kurumlarına milletçe duyulan güvenin sarsıldığına ve kamuoyunda yeni beklentiler oluşmaya başladığına dair tartışmalar fırsat bilinerek MHP aleyhinde yeni bir algı dalgası yaratılmaya çalışıldığına şahit olunmaktadır.

Bu nevi maksatlı gayretlerin arkasında; yakın geçmişi unutturmak isteyen çevrelerin, Türkiye'yi 15 Temmuz'a getiren vebal ve günahların üzerini yapay gündem ve hayali sorumlular üreterek örtme, böylece gerçek müsebbipleri gizleme niyeti sırıtmaktadır.

Bu durum karşısında partimize bazı çarpıcı hakikatleri kamuoyuna yeniden hatırlatma görevi düşmektedir.

Türkiye'de devletin en hayati kurumlarına olan güveni FETÖ zedelemiştir.

Adalete olan inanç ve yargıya itimadı FETÖ zayıflatmıştır.

Türk devlet geleneğine ve demokrasimize en büyük hasarı FETÖ vermiştir.

FETÖ'nün manipülasyonlarından ötürü temel müesseseler arasında en büyük zararı siyaset kurumu görmüştür.

FETÖ'cü teröristlerin siyaseti aşındırması yüzünden politika kulvarında ilkesizlik tavan yapmıştır.

Bazı ehliyetsiz ve liyakatsizlerin, 15 Temmuz öncesinde "Ben başbakan olacağım.", "Ben genel başkan olacağım." hezeyanlarıyla sokağa fırladığı bir dönem yaşanmıştır.

MHP gibi şehitler kervanının omuzunda yükselen bir şerefli dava ve aksiyon partisinde FETÖ tarafından teşvik ve tahrik edilerek genel başkanlık sevdasına sürüklenenlerin operasyona kalkıştığı, siyasi liderlerin imajını yerle bir etmek için alçakça algı yönetimi metotlarına başvurulduğu bir zaman dilimine tanık olunmuştur.

Siyasi rekabeti mesleki kusur ve eksikleri makul yollardan eleştirerek, mukabil program ve projeler üreterek sürdürmek yerine hedef alınan politikacıların ahlaki zaafları veya özel hayatları üzerinden en deni itibarsızlaştırma komploları tertip edilmiştir.

FETÖ'cü teröristler daha da ileri giderek devleti ele geçirmek için 15 Temmuz 2016'da silahlı kalkışma girişiminde bulunmuş ancak karşısında sarsılmaz millet iradesini bulmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde hiç karşılaşmadığı ölçüde ciddi bir parçalanma tehlikesi atlatmıştır.

15 Temmuz'dan sonra ise FETÖ'nün verdiği zararların telafisi için kollar sıvanmıştır.

Bu çerçevede yapılan anayasal değişikliklerin ve hız verilen terörle mücadelenin temel hedefi; demokrasimizin onarılması, devletin temel kurumlarında itimadın yeniden tesis edilmesi ve güvenliğin kâmilen sağlanmasıdır.

15 Temmuz sonrası, yok edilmek istenen ve kolonları dinamitlenen Türkiye için bir "reorganizasyon" dönemidir.

Maşeri vicdanı ve milletimizin var olma refleksini temsil eden MHP; bu netameli dönemde tarihî sorumluluğunun gereğini yerine getirmiş, yapıcı ve yol gösterici politikalarıyla meşru hükûmetin yanında yer almıştır.

Buna karşılık FETÖ, PKK ve DEAŞ gibi taşeron terör örgütlerini sevk ve idare eden küresel aktörler, taşeronlarına rolleri yeniden taksim etme çabasına girmiştir.

FETÖ'cülerin kripto ayaklarına, kendi yok ettikleri değerlerin faturasını MHP'ye ve iktidara yıkma görevi verilmiştir.

Bazı siyaset atıklarına da politika sahnesinde küçük roller dağıtılmıştır. Siyasi yancılık da bunlardan biridir.

Politika oyunlarının doğrudan içinde yer almadıkları ve hiçbir etkin gücü, fikriyatı ve akımı temsil etmedikleri hâlde taklitçi tavır sergileyen bu siyasi yancıların, bir süredir kuru gürültü çıkardığına şahit olunmaktadır.

Yetersizlik, hilekârlık ve düzenbazlıkları yüzünden oturdukları masalardan kovuldukları için başka masalara siyasi yancılık yapmak üzere tevzi edilen bu tipler, kendi başlarına hiçbir değer ifade etmedikleri hâlde sanki oyunun bir parçasıymış gibi davranmaktadır.

Suflörleri de kripto FETÖ'cülerdir.

Yancıların başını, MHP'den ayıklananlarla partimizle alakası kalmamış birtakım siyasi atıklar çekmektedir.

Bunlar, genellikle ana muhalefet partisi CHP'nin yancılığına soyunmuşlardır.

Yancılığı iyi yaptıkları için olsa gerek, bunların destekçileri de ekseriyetle CHP tabanından gelmektedir.

Nitekim bazı kamuoyu şirketlerince yapılan anketlerde, MHP'den atılanların kurmaya çalıştığı politik oluşumun büyük oranda CHP'liler tarafından desteklendiği ortaya çıkmıştır.

Üstelik CHP yanlısı bazı gazeteci ve köşe yazarları da MHP aleyhinde algı oluşturmak ve partimizin üstlendiği tarihî işlevi baltalamak için siyasi yancıları hararetle desteklemektedir.

Öyle ki bu gazeteci ve yazarlar tarafından mesnetsiz tezlerle MHP'nin seçmenlerinin dörtte üçünü kaybettiği ve oyunun düştüğü öne sürülmektedir.

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin sözde muhalefetten herkesi ihraç ederek kurtulmaya çalıştığı yolundaki iddialar da aynı algı çabasının bir parçasıdır.

Oysa şimdiye kadar Genel Merkezimizin tasarrufu ile MHP'den ihraç edilenlerin sayısı 9'u geçmemiştir.

Bunlar da belli isimlerdir.

Diğer taraftan üst kurul delegelerinden hiç kimse, sözde muhalefet için imza verdiği gerekçesiyle partimizden ihraç edilmemiştir.

Medyada istifa ettiklerine dair haberler çıkan bazı kimselerin de MHP ile yıllar öncesinden ilişkileri kesilmiştir. Hatta bunların bazıları MHP'ye üye bile değildir.

Gayeleri; MHP'de bir istifa dalgası olduğu izlenimini vermek, bahse konu oluşumu takviye etmektir. MHP'yi zayıflatmak, güçten düşürmektir.

7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri sonrasında MHP'yle ilişiği ve bağı kalmamış kimselerin çıkardığı kuru gürültü, bir kısım medyada abartılarak buna önemli bir siyasi hareket ve alternatif süsü verilmeye çalışılmaktadır.

CHP ise etrafını saran ve masadaki mezeleri tırtıklayan yancı oluşumu hoşgörüyle karşılamakta, hatta olabildiğince nasiplenmeleri için çerez tabaklarını sürekli dolu tutmaktadır.

Ana muhalefet partisinin siyasi yancıları "fındık ile, fıstık ile" besleme planının arkasında 16 Nisan referandumu sırasında oluşan çok parçalı muhalefeti konsolide etme ve dağılmasını önleme çabası saklıdır.

Oysa referandum sürecinde ortaya çıkan muhalefet, "haminnenin yamalı bohçası"ndan farksızdır. İlk fırsatta da sandığa kaldırılacaktır.

Siyasi yancılar, Türkiye'nin beka mücadelesi verdiği günlerde CHP'nin kamyonuna binerek kargaşa inşaatına taş taşımaktadır.

Yancılar; iktidarın her icraatına, MHP'nin her hamlesine ateşli eleştiriler getirirken, CHP sözcülerinin sözde insan haklarını bahane ederek SİHA'lar üzerinden teröristleri kollamasına sessiz kalmaktadır.

İçinden Ülkücü katillerinin yetiştiği ideolojik akımlar ve grupların masasında kendilerine siyasi gelecek arayan bahse konu ilkesizler, bunun utancıyla olmalı, kurmaya hazırlandıkları siyasi partide merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in resimlerinin ve bozkurt işaretinin kullanılmasına yasak getirmişlerdir.

Türk düşmanı mahfillerle ortak çıkarlarda buluşmuşlardır.

Devrimci solun iktidarında adaletin ilanihaye Türkiye'yi terk edeceği; milletine, mukaddesatına düşkün kesimlerin ve siyasi hareketlerin artık nefes bile alamayacağı, her türlü gayrimillî cereyanın itibar göreceği, ülkede hainlerin demokrasi ve insan hakları maskesiyle cirit atacağı, Ülkücülere ise asla hayat hakkı tanınmayacağı akla bile getirilmemiştir.

CHP'nin ulusalcılığını milliyetçilik zannetmenin; devrimci sosyalizmi aklamak, komünizmi temize çıkarmak anlamına geldiği hesaba katılmamıştır.

CHP'nin sözde adalet yürüyüşü alkışlanarak devrimci solun nalıncı keseri gibi kendine yontan; 27 Mayısları, 28 Şubatları, 12 Martları üreten sahte ve ikiyüzlü adalet anlayışı görmezden gelinmiştir.

MHP'ye saldırarak nefsini tatmin etmeyi, kinini ve garezini yatıştırmak için MHP'ye düşmanlık etmeyi hâl çaresi görenler, hakikatte Türkiye'nin düşmanlarına cephane taşımıştır.

MHP'yi zayıflatmak ve Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'ye zarar vermek uğruna her türlü ahlaksızlık, ilkesizlik ve omurgasızlık mubah görülmüştür.

Camiamızın değerleri terk edilerek edep ve hayadan yoksun davranılmıştır.

Bu oluşumda toplanan bütün siyasi atıklar ve merdutlar, için söylenecek söz, "Oynadılar, güldüler, yerlerini buldular." deyimidir.

Siyasi yancıların ve sözde yeni oluşumcuların aşağı tükürse sakalı, yukarı tükürse bıyığı yoktur.

Aslında bunlar çaresizdir.

15 Temmuz'dan önce bir bardak suda fırtına kopararak MHP'yi karıştırmaya çalışmış ancak başaramayarak tasfiye edilmişlerdir.

FETÖ'cü yargı mensupları yok olunca altlarındaki sandalyeler kayıp gitmiş, güvendikleri Pensilvanya'ya kar yağmıştır.

MHP'de baş olma sevdaları hayal olmuştur.

Hayalleri suya düşmüştür.

Serüven başlamadan bitmiştir.

Artık iyi kötü bir siyasi parti kurmak bunlar için mecburi istikamettir. Geri dönmeleri âdeta imkânsız hâle gelmiştir.

Siyasi tarihimizde Demokrat Partiden, Adalet partisinden, Anavatan Partisinden ayrılıp parti kuranlar zamanla yok olmuşlardır.

1992'de Alparslan Türkeş'e kazan kaldırıp âlâyıvâlâ ile partiden ayrılanlar da marjinalleşmekten kurtulamamışlardır.

Buna rağmen MHP muhalifi gazeteci ve yazarlar "pireyi deve yapmakta", mübalağalı bir algı çalışması yürütmektedir.

Aynı kalemlerin, bir zamanlar İsmail Cem'i ve Selahattin Demirtaş'ı da parlatmak, şişirmek için ellerinden geleni yaptığı hâlen hafızalardadır.

Ayrıca yeni oluşum peşindeki siyasi yancıların hemen hepsi sınanmış kimselerdir.

Millet bunlara çentik atmış ve bir daha itibar etmemiştir.

Milletimizin; tecrübe edip notlarını çoktan verdiği defolu kimseleri yeniden denemeyeceği, bir kez daha pişman olmayacağı aşikârdır.

Cevdet Paşa'nın "Mücerrebi tecrübe eden nadim olur." sözü burada anlamını bulmaktadır.

Davaya bağlılıkta zaaf gösteren; en küçük meselede problem çıkarmaya, yola çıkıldığında yarı yolda bırakmaya müsait tiplerin ayrılıkçı hareketlerde boy gösterdiği, sosyolojik bir realitedir.

Dava partilerinden ayrılanların davaya bağlılıkları ve güvenilirlikleri daima sorgulanmakta, çoğunlukla ihanet ölçüsünde değerlendirilmektedir.

Bahsettiğimiz siyasi yancılar, atıklar ve merdutlara son nasihatimiz de şudur:

Bundan böyle bırakınız Ülkücülük iddiasında bulunmayı, Ülkücü kelimesini ağızlarına bile almamalıdırlar.

Artık Deniz Gezmişlere, Hüseyin İnanlara Mahir Çayanlara, FETÖ elebaşına, bölücübaşı Öcalan'a, cennetmekân Fırat Çakıroğlu'nun katiline methiyeler ve mersiyeler dizmeli, onların masumiyetini savunarak bütün geçmişlerini fütur getirmeden inkâr etmelidirler.

Çünkü onlarla aynı kulvarda koşmaktadırlar.

Onlarla aynı kazanda kaynamaktadırlar.

Onlarla aynı masada oturmakta, aynı amaç ve hedefte buluşmaktadırlar.

Yeni oluşumcularda, DYP ve ANAP gibi partilerde vaktiyle boy gösterenlerin, yarım kalan planlarını, özlem ve hayallerini hayata geçirme çabası da gözlemlenmektedir.

Bazı kimselerin bu vesileyle aslına rücu ettiği görülmektedir.

DYP ve ANAP gibi partilerde Türk milliyetçiliği ne kadar mesafe aldıysa bunlar da o kadar yol alacaktır.

Siyasette Türk milliyetçiliğinin yegâne temsilcisi MHP'dir.

MHP'nin varlık sebebi sadece politikada Türk milliyetçiliğini temsilden ibaret değildir.

Aynı zamanda bu fikriyatı yeniden devlet felsefesi hâline getirmektir.

MHP'nin bu konuda ki muvaffakiyeti her türlü takdirin üstündedir.

MHP, kamuoyunda oluşturulmak istenen algının aksine emin adımlarla iktidar yürüyüşüne devam etmektedir.

MHP kervanı, 2018'de gerçekleştireceği olağan kurultay ile birlikte ve yeni bir ivmeyle 2019 Seçimlerine doğru yol alacaktır.

Milliyetçi-Ülkücü Hareketi bölmeye, MHP'yi etkisizleştirmeye hiçbir ayrılıkçı tertibin gücü yetmeyecektir.

Millî birliğin çimentosu olan MHP'nin küçüldüğünü sanan veya bu görüşü yaymaya çabalayanlarsa hüsrana uğrayacaklardır.

Editör: TE Bilişim