Çıray yaptığı açıklamada " 2018 bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülürken Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinden bütçeye gelecek yükler için ilk defa bir yılın bütçesine ödenek kondu.

Karayolları ve şehir hastaneleri için konulan 6,2 milyar lira oldu.

Konunun uzmanları, “2016 yılı ortası itibariyle 20 sağlık tesisinin (şehir hastaneleri) yatırım bedeli 10,2 milyar Euro ve Sağlık Bakanlığı’nın bu tesisler için ödeyeceği kira (doğrudan yükümlülük) yıllık toplamda (kira+isteğe bağlı hizmet bedeli) 2,280 milyar Euro’dur. Bu kiraların 25 yıl boyunca toplam tutarı 57 milyar Euro’dur. Ödemeler finansmanın sağlandığı para cinsinin ülkesinde gerçekleşen enflasyonla güncellenecektir.” diyor.

Yani AK Parti hükümeti Şehir Hastanelerini devlete yaptırsa 10.2 milyar Euro ödeyecekken, 47 milyar fazlası ile 57 milyar Euro ödeyecek." dedi.

İYİ Parti  Genel Sekreter Aytun Çıray açıklaması şu şekilde ;

DIŞ POLİTİKA

Esasen AK Parti iktidarlarının başlangıcında Sayın Erdoğan gücünü tarihimizde hiçbir lidere nasip olmamış dış destekten almıştır.

Bu nedenle Sayın Erdoğan’ın güçlü lider izlenimini yaratan temel unsurların başında dış politika gelmektedir.

Bu destek ülkemizde hukukun üstünlüğünün ve kuvvetler ayrılığının ciddi biçimde darbe almaya başladığı dönemlerde bile sürmüş; Saray’ da bundan fazlasıyla faydalanmıştır.

Ancak Saray, kendi siyasi hedeflerine vardığına dair bir kanaate ulaştıkça, dış politikayı kullanma stratejisini değiştirmeye başlamıştır.

Özellikle referandumda görüldüğü gibi, başat pozisyondaki devletlerin yönetimleri ile karşı karşıya gelmekten hiçbir biçimde çekinmeyecek bir lider görüntüsünü iç politik çıkarları kullanmıştır.

Ancak dış politikanın iç politik hedeflere böylesine alet edilmesi nerede olursa olsun çok yanlıştır ve sonuçları da genellikle çok ağır olur.

Şu anda Saray’ın Türkiye'yi ve Türk Milletini maruz bıraktığı durum tam da budur.

Ancak bu meydan okuma tavrının Saray’ın kendi seçim stratejisinin bir parçası olduğu ve sürdürülebilir olmadığı ilgili hükümetler ve devletler tarafından ne yazık ki bilinmektedir.

Rus Uçağının düşürülmesi sonrasında yaşananlar ve Çin'le ortak balistik füze yapılması projesinden imzalandığı halde vazgeçilmesi ilgili hükümetlerin Saray’ı ciddiye almamalarının nedenlerini gayet iyi açıklamaktadır.

Bu da dış politikanın Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyetinin yüksek genel çıkarları doğrultusunda yürütülmesinin önünde büyük engeller çıkarmaktadır.

ABD'nin vize rejimini yumuşatmaya yönelik kararının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir. ABD vize rejimini Türk hükümetinden aldığı bazı açık taahhütler karşılığında yumuşattığını deklare etmiştir.

Bu konuda herhangi bir geri adım atılması halinde vize işlemlerinin yeniden askıya alınması söz konusu olabilecektir.

Fakat burada önemli olan husus, AK Parti'nin hukuku ancak güçlü ülkelerin baskısıyla uyguladığı veya uygulamadığı bir ülke görüntüsü vermesidir.

APEC Zirvesi vesilesiyle Vietnam'da bir araya gelen ve “ Siyasi çözümün forumu da Astana değil Cenevre'dir,” diyen Trump ve Putin'in Suriye konusunda yapmış oldukları açıklamaları da bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

EKONOMİ

Bu Türkiye için son derece haysiyet kırıcı, dolayısıyla asla kabul edilemez bir durumdur. Bedeli de hem ekonomik hem de siyasi olarak çok ağırdır.

Doların 4 TL'yi zorlaması ve enflasyonun adeta patlama yapması izlenen içe endeksli yanlış dış politikanın sonucudur.

Ve siyaseten uluslararası düzlemde yaşanan mutlak yalnızlaşma ve bir 2. Kuzey Kore olma riskiyle yakından bağlantılıdır.

Bu arada altını çizerek vurgulamamız gereken nokta şudur: Bizim AK Parti’nin yanlış dış politikalarını eleştirmemiz dış dünyanın yanında yer almamız anlamına gelemez. Bunu şiddetle reddederiz. Tam aksine bizim AK Parti’nin dış politikasını eleştirmemizin temel nedeni iç siyasete endeksli olmayan millî bir dış politikayı savunmamızdır. Türk milletinin onurunu, Türk devletinin yüksek çıkarlarını ancak millî ve geleneksel bir dış politika ile sağlayabiliriz.

2018 bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülürken Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinden bütçeye gelecek yükler için ilk defa bir yılın bütçesine ödenek kondu.

Karayolları ve şehir hastaneleri için konulan 6,2 milyar lira oldu.

Konunun uzmanları, “2016 yılı ortası itibariyle 20 sağlık tesisinin (şehir hastaneleri) yatırım bedeli 10,2 milyar Euro ve Sağlık Bakanlığı’nın bu tesisler için ödeyeceği kira (doğrudan yükümlülük) yıllık toplamda (kira+isteğe bağlı hizmet bedeli) 2,280 milyar Euro’dur. Bu kiraların 25 yıl boyunca toplam tutarı 57 milyar Euro’dur. Ödemeler finansmanın sağlandığı para cinsinin ülkesinde gerçekleşen enflasyonla güncellenecektir.” diyor.

Yani AK Parti hükümeti Şehir Hastanelerini devlete yaptırsa 10.2 milyar Euro ödeyecekken, 47 milyar fazlası ile 57 milyar Euro ödeyecek.

Öte yandan devletin yükü Kamu Özel Ortaklığı projelerinde sadece gelir kaybı değil. Devlet, yüklenici firmalara milletin kesesinden ödemek zorunda olduğu doğrudan yükümlülükler altına sokuldu. Köprü ve tünel geçişlerinde geçiş, hastanelerde hasta garantisi verdiler. Yani sadece bu yıl için milletimize geçmediği yollar ve köprüler, yatmadıkları hastaneler için sadece bu yıl ödetilecek para 6.2 milyar lira.

Bütün bu yanlış ekonomi ve yatırım politikaları yanında biraz önce sözünü ettiğimiz iç politikaya endeksli felâket denenebilecek AK Parti dış politikalarının Türk milletinin cebine maliyeti sadece Suriye’de 40 milyar dolara yaklaşmıştır.

İsraf had safhadadır. AK Parti hükümetleri muazzam bir israf içindedir. Türk milletinin parası çar çur edilmektedir. Kendi israflarını azaltacaklarına milletin bir somun ekmeğine göz diktiler. Ekmeğe yapacakları zammı gizlemek için, “ekmekte israfı önleyeceğiz” gibi trajikomik bir söylemle gramajı azaltma yoluna gidiyorlar.

Sayın Erdoğan nedense Türkiye’de esip gürlediği Amerika’dan ihtiyaç olmadığı halde 11 milyar dolarlık uçak alımına öncülük etti.

Yanlış ve saçma sapan AK Parti politikalarının sonucunda döviz ve enflâsyon artmış, bütün bu maliyetler milletimize zam yağmuru olarak yansımıştır.

Özellikle temel tüketim maddelerinden olan petrol ürünlerine zam üstüne zam gelmiş, bu zamlar petrolün kullanıldığı her mamulü etkilemeye başlamıştır. Nitekim motorine son gelen 11 kuruşluk zamdan sonra ilk defa motorin 5 lira sınırını aşmış 5,10 lira olmuştur. Vergi uzmanları 45 litrelik bir deponun 230 liraya dolacağını, bunun 35,00 lirası KDV 81 lirası ÖTV, olmak üzere 114 liralık motorin için vatandaşlarımızın 115 lira vergi ödeyeceklerini hesaplamışlardır. Zamlarla dolaylı vergilerin bütçedeki payı %67’ye ulaşmıştır. Bu durum “Herkes mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür,” diyen Anayasa’nın 73. Maddesine aykırıdır.

Kul sıkışmadan Hızır yetişmez, derler. İşte İYİ Parti güneşi tam da Türk milletinin sıkıntılarına çare aradığı günlerde doğmuştur. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener’in önderliğinde Bakanlardan, Merkez Bankası Başkanı’nından, Müsteşarlardan, Büyükelçilerden, Valilerden, Hukukçulardan, Bilim insanlarından, güvenlik bürokrasisinden, deneyimli siyasetçilerden ve İYİ Parti’ye çağın dinamizmini getirecek olan gençlerden oluşan bir büyük kadro ile işe koyulduk. Niyetimiz hayırdır, inşallah akıbet de hayır olacaktır.

Editör: TE Bilişim