Büyükataman açıklamasında "Türkiye; tarihin en kanlı üç terör örgütü PKK/PYD, IŞİD ve FETÖ’ye karşı Türkiye içinde ve dışında amansız bir mücadele içindedir. PKK’nın sözde sorumluları küresel güçlere yalvarmakta bunlar basına yansımaktadır. PKK bitme tükenme noktasına gelmiş, devletin demir yumruğunu kafasında hissetmiştir. Bu durum Sayın Aydın’ı rahatsız etmemelidir." dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri İsmet Büyükataman'ın açıklaması şu şekilde "Partimizin eski milletvekillerinden Koray Aydın, bugün yaptığı basın açıklamasında; “Türk milleti, “Türkiye nereye gidiyor?” diye endişeyle izlerken, diğer taraftan “MHP nereye gidiyor?” sorusunu sormakta ve bekasının sigortası olarak gördüğü MHP’nin izahı olmayan politikalarına isyan etmektedir.” demektedir.

Koray Aydın, bakanlık, TBMM Başkanvekilliği gibi devletin önemli makamlarında bulunmuş birisi olarak yapmış olduğu bu açıklamayı acaba kendisine nasıl izah etmiştir.

Bırakın devleti tanıyor biliyor olmasını herhangi bir vatandaşımız bile 15 Temmuz’da ülkemizin içinden geçtiği zorlu süreci, ağır imtihanı anlamış idrak etmiştir.

FETÖ, devlete virüs bulaştırmış; ahlak, hukuk, vicdan ve insan hakkı tanımamıştır. 15 Temmuz gecesi Türkiye’nin defin ruhsatını hazırlayan kanlı, kirli ve küresel mihraklar FETÖ maşasıyla son darbeyi indirmek istemişlerdir. Amaç Türkiye’nin bölünmesi ve bölüşülmesidir. Amaç Türk vatanının paramparça edilmesi, Suriye ve Irak’a dönüştürülmesidir. Ve tüm hedefleri kapsayacak şekilde Anadolu’nun istilası planlanmıştı. MHP bütün bunlara imkân ve fırsat vermemiştir.

Diğer taraftan Sayın Aydın son dönemlerdeki politikalarımızı eleştirmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi devlet ve millet bekasını güçlendirmek, güvenceye almak, aynı zamanda milli uzlaşma ruhuyla sistem krizini büyüten fiili açmazı bitirmek amacıyla, yüklendiği tarihi görevi gönül huzuruyla ifa etmiş ve üstüne düşeni yapmıştır.

“MHP nereye gidiyor?” sorusunu ise bu hareketin geleneğinden gelen biri olarak en iyi kendisinin bilmesi gerekir.

Türkiye herkesin küçük siyasi hesapları bir tarafa bırakarak milli sorumluluk anlayışı içinde hareket etmesini zorunlu kılan karanlık bir dönemden geçmektedir.

Milliyetçi Hareketin bu dönemdeki yaklaşımlarına tabidir ki bu milli zaruretler yön verecektir.

MHP dik durduğu sürece, Türkiye’nin milli birliğini sarsmak, bölünmez bütünlüğünü yıkmak, bölücü senaryoları hayata geçirmek mümkün değildir.

48 yıllık şerefli mücadele tarihimize bakıldığında şunlar görülecektir: MHP’nin siyasi pusulası hiç sapmamıştır. Fikri omurgası yara almamıştır.

Ülkücü - Milliyetçi Hareketi siyasi hesapları için kullanmak ve sokağa çekerek “Operasyon partisi” haline getirmek isteyenlerin hevesleri kursaklarında kalmıştır.

7 Haziran 2015, 1 Kasım 2015 seçimleri ve 15 Temmuz 2016 kalkışması ve bugün yaşanan gelişmelerle ilgili cevaplanması gereken sorular bulunmaktadır. Bizce Sayın Aydın bu sorulara kafa yormalıdır.

Türkiye; tarihin en kanlı üç terör örgütü PKK/PYD, IŞİD ve FETÖ’ye karşı Türkiye içinde ve dışında amansız bir mücadele içindedir. PKK’nın sözde sorumluları küresel güçlere yalvarmakta bunlar basına yansımaktadır. PKK bitme tükenme noktasına gelmiş, devletin demir yumruğunu kafasında hissetmiştir. Bu durum Sayın Aydın’ı rahatsız etmemelidir.

Bu süreç işlerken MHP ilkelerinden ve ülkülerinden ödün vermeden, 48 yıllık şerefli mazisiyle mütenasip bir siyaset izlemektedir. Ezcümle MHP durduğu yerde durmaktadır.

Bilgi kirliliği oluşturarak aziz milletimizi yanıltmaya çalışmak, partimizi kamuoyunda tartışmaya açmak kimseye fayda sağlamayacaktır.

KORAY AYDIN NE DEMİŞTİ?

Koray Aydın, sosyal medya hesabı Facebook'tan içtüzükle ilgili MHP ve AKP arasında yapılan işbirliğini değerlendirdi.

İçtüzük değişikliğini milletin verdiği yetkinin kötüye kullanımı olarak nitelendiren Aydın, MHP Genel Merkezi'nin 'devlet-millet bekası' söylemini de samimiyetsiz buldu.

Aydın ayrıca, Balgat yönetiminin tavrı sebebiyle MHP'ye gönül verenlerin büyük hayal kırıklığına uğradığını da ifade etti.

İşte Koray Aydın'ın paylaşımı:

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin en büyük istişare makamıdır. Türk milleti sözünü temsilcileri vasıtasıyla parlamentoda söylemekte ve alınan kararlarla da milli irade tecelli etmektedir. Üzerinde yeterince konuşulmadan, tartışılmadan ve olgunlaştırılmadan bir oldubittiyle dayatılan TBMM içtüzük değişikliği milletin verdiği yetkinin kötüye kullanılmasının tipik bir örneğidir.

Sadece seçildikleri ilin değil, bütün Türk milletinin temsilcisi olan milletvekillerine kabul edilen bu içtüzükle adeta “maaşlı köle” muamelesi yapılmakta, maaş kesimi tehdidiyle düşünce ve ifade hürriyetleri baskı altına alınmaktadır.

Muhalefete kulak tıkamanın bu kadarı da artık fazladır. Bu içtüzükte demokrasinin, özgürlüklerin ve muhalefetin lehinde tek bir iyileştirme var mıdır Allah aşkına? Bu antidemokratik iç tüzüğün teklif sahipleri çıkıp açıklasınlar; hangi demokratik ülkede böyle bir iç tüzük vardır?

Sadece muhalefetin değil mecliste iktidar milletvekillerinin de sesini kısan ve haklarını kısıtlayan bu içtüzük demokratik rejime ve millet iradesine vurulmuş bir darbedir. Sağlıklı bir demokrasi için muhalefetin haklarını teminat altına almak esas iken her şeyi iktidara ve tek adam rejimine göre düzenlemek ileride telafisi imkânsız zararlara yol açacaktır. Kısacası bu teklife destek vermenin vebali çok ağır olacaktır.

“AZ LAF ÇOK İŞ” SÖYLEMİ İKTİDARIN MECLİSE ÇARPIK BAKIŞINI ORTAYA KOYMAKTADIR

Sayın Başbakan’ın TBMM’nin yeni içtüzüğünü tanımlarken ifade ettiği “az laf, çok iş” sözü her şeyi özetlemekte, iktidarın demokrasiye çarpık bakışını açıkça ortaya koymaktadır. İktidar, bir yerde bilinçaltını dışa vurmuş, anayasal karar organı olan TBMM’ye kendi emrindeki icra organı muamelesi yaptığını, bırakınız muhalefeti, kendi milletvekillerinin sözünü dinlemeyi bile zaman kaybı olarak değerlendirdiğini ifşa etmiştir.

Oysa ki milletin meclisinde çıkarılan kanunlar ve alınan kararlar ne kadar çok konuşulur, tartışılır ve istişare edilerek alınırsa o kadar kalıcı, sağlıklı ve isabetli olur.

İktidarın, “az laf çok iş” mantığıyla yaptığı icraatlarının kötü örnekleri 17/25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk olayları sırasında görülmüştür ki; bu gerçeği en iyi bilenlerden birisi de süreci masasındaki saatle sembolleştiren Sayın Genel Başkanımızdır.

Partimiz MHP’nin politikalarındaki sihirli değişim ve dönüşüm 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası gündeme getirilen “devlet-millet bekası” ile izah ediliyorsa, en başta hesap vermesi gerekenler “beka” sorununun parçası ve siyasi sorumlusu olanlar değil midir?

Sözde “çözüm” diyerek PKK terörünü dağdan şehirlere indirenler ve “ne istediniz de vermedik” diyerek FETÖ ihanetine can suyu verenler ne yaparlarsa yapsınlar sorumluluktan kurtulamazlar.

Sözde çözüm sürecinde şehirlerin altlarına tuzaklanan bombalarla can veren şehitlerimizin ve 15 Temmuz ihanetinde şehit olan vatandaşlarımızın vebali ve siyasal sorumluluğu kime aittir?

Bu meselenin sorumlusu olan iktidara destek olmak ve kraldan fazla kralcı kesilmek tarihi bir hata olacaktır. Bu ağır vebali MHP’nin üstüne yıkmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.

EGE ADALARININ İŞGALİ VE SÖZDE KÜRDİSTAN REFERANDUMU YETERİNCE MİLLİ BEKA MESELESİ DEĞİL MİDİR?

Ortada gerçekten bir beka meselesi varsa, bu meselenin parçası ve müsebbibi olanlarla çözüm ortaklığı yapmanın gerekçesi MHP yönetimince nasıl izah edilmektedir? İktidara beka meselesi için destek veriliyorsa bu destek işgal edilen Ege adaları ve Kıbrıs politikasında neden kendini göstermemektedir?

İktidar milli çizgiye yaklaştığı için destekleniyorsa, sözde Kürdistan bayrağının Türkiye’de göndere çekilmesi nasıl izah edilmektedir? Ülkemizin toprak bütünlüğünü açıkça tehdit eden sözde Kürdistan referandumu neyle açıklanmaktadır? Yoksa bu meseleler yeterince “milli beka” meselesi değil midir?

MHP yönetimi, ülkenin tek adam rejimine geçmesine onay veren yanlış politikalarını devam ettirmekte, TBMM içtüzüğünün değiştirilmesinde olduğu gibi uyum yasalarına da iktidara tam destek vermeye ne yazık ki kararlı görünmektedir.

TÜRK MİLLETİ MHP YÖNETİMİNİN ANLAŞILMAZ POLİTİKALARINA İSYAN ETMEKTEDİR

MHP’nin kendinin de dâhil olduğu muhalefetin ve topyekûn parlamentonun haklarını kısıtlayan bir düzenlemede iktidara destek vermesi, bir yerde kendi kalesine gol atması ve sorumlusu olmadığı siyasal faturayı üstlenmesi demektir.

Kuruluş amacını, ülküsünü ve kendi programını hayata geçirmek için, iktidara alternatif olması gereken MHP’nin bugünkü anlaşılmaz tutumu, bu harekete gönül veren milyonları hayal kırıklığına uğratmakta, vicdanları sızlatmaktadır.

Türk milleti, bütün bu yaşananları bir yandan “Türkiye nereye gidiyor?” diye endişeyle izlerken, diğer taraftan “MHP nereye gidiyor?” sorusunu sormakta ve bekasının sigortası olarak gördüğü MHP’nin izahı olmayan politikalarına isyan etmektedir.

Üzülerek ifade ediyorum ki; MHP açısından gidilen yolun sonunun hüsran ve hezimet olduğu ilk seçimde kantara çıkıldığında anlaşılacak, o zaman da artık her şey için çok geç olacaktır.

Koray AYDIN

Eski Bayındırlık ve İskan Bakanı

19, 21, 24 ve 25. Dönem MHP Milletvekili

Editör: TE Bilişim