~~Eski diplomat ve siyasetçilerden Onur Öymen ve Deniz Bölükbaşı, Başbakan Erdoğan’ın “Suriye iç işimizdir” sözlerinin “kabul edilemez” buldular, ülkemizin önceliğinin PKK terörüne kaynaklık yapan Irak olması gerektiğini söylediler.

Bizim için öncelik Irak’tır

Onur Öymen, “Suriye, yalnız Türkiye’nin değil, gelinen noktada uluslar arası toplumun meselesidir. Bizim için öncelik, Suriye değil, Irak olmalıdır. PKK’nın merkezi Irak’ın kuzeyindedir. Saldırılar orada planlanıyor, teröristler Barzani’nin denetimindeki bölgede yaşıyorlar. Güçlü diplomasi Irak için gerekiyor” dedi.

Başbakanın sözü, savaş ilanıdır

Deniz Bölükbaşı, “üç ay öncesine kadar Başbakanın, Suriye Devlet Başkanıyla karşılıklı eşli ziyaretler yapıyor, 25 bakanla gidip ortak bakanlar kurulu toplantıları yapıyordu. Aynı Başbakan, şimdi ‘sabrımızın sonuna geldik’ sözleri, Suriye’ye karşı savaş ilanıdır.Başbakan ve çevresi bu gelişmeleri nasıl göremedi hayret ediyorum” dedi.

Saygı ÖZTÜRK

Onur Öymen ve Deniz Bölükbaşı. İkisi de yıllarca diplomatlık yaptı. En kritik ülkelerde zor dönemlerde görev yaptılar. Terör örgütlerinin hedefi oldular. Deniz Bölükbaşı, Ermeni ASALA terör örgütünün saldırısında ağır yaralandı. İkisi de partilerinde şu anda etkili olmasalar bile AKP hükümetinin dış politikasını yakından izliyorlar. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Suriye’ye gönderilmesinden önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “sabrımızın sonuna geldik”, “Suriye bizim iç meselemizdir” sözlerine şiddetle karşı çıktılar.

İki ünlü eski diplomat da, Suriye’deki bir olayların önemini vurguladılar ve bu ülkede yaşananların artık uluslar arası toplumun sorunu olduğunu belirttiler. Ancak, bizim için şu anda önemli ve öncelikli olanın Irak olduğunu, Kuzey Irak’tan kaynaklanan terörist faaliyetlere karşı etkisiz kalındığını söylediler.

Öymen: Başbakanın sözleri son derece yanlış

Onur Öymen, “Başbakanın sözleri”ne öncelikle değiniyor, “Başbakan, bir başka ülkede olanlar için ‘bizim iç meselemiz’ diyemez. Hatta, bugün yaşanan olaylar, Suriye’nin de iç meselesi değildir” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Çünkü, Birleşmiş Milletler (BM) korumasından sonra o ülkenin iç işi olmaktan çıkar. Başbakan Erdoğan, ‘bizim iç işimiz’ demekle yanlış yaptı. Çünkü ‘bizim iç işimiz’ dediğinizde, Suriye’de gözünüz varmış gibi anlaşılır. Suriye’de yaşanan olaylar, bugün Uluslararası toplumun meselesidir. Bu ülkeye asker gönderirim anlayışı da yanlıştır. Anayasamıza da aykırıdır. Asker gönderilebilmesi için BM Güvenlik. Konseyinden karar çıkacak. O karar üzerine ilgili diğer kuruluşlarla yapılacak görüşmelerden sonra ancak bu mümkün olabilir.”

Türkiye’nin asıl gözardı ettiği konu

Bugün asıl gözardı edilen konusu ise Irak’tır. Türkiye’nin, esas diplomatik girişimini Bağdat hükümetine yapması lazım. Irak topraklarında bulunan teröristler, Türkiye’ye sızıp insanlarımızı öldürüyor, şehit ediyor. Bu, BM Güvenlik Konseyi’nin 1618 sayılı kararına da, Irak Anayasası’nın 7. maddesine de açıkça aykırıdır. Girişim yapacaksanız bu girişimin öncelikle yapılması gereken ülke Irak’tır.

Irak topraklarından teröristlerin atılması, desteğin kesilmesi için güçlü diplomatik girişim lazım. Suriye’de yaşananlar uluslararası toplumun meselesi. Ama, Irak’taki konular ise bizim meselemiz. Çünkü, doğrudan Türkiye’nin güvenliğini ilgilendiren saldırıların merkezi Irak topraklarıdır. Kampları, lojistik merkezleri, eğitim yerleri hep Kuzey Irak’tadır. Bulundukları yerler Barzani’nin etkili olduğu alanlardır. Bütün dikkatinizi Suriye’ye çeviriyorsunuz ama Irak’tan kaynaklanan ve insanlarımızın öldürülmesine, şehit edilmesine karşı etkili bir çalışma yapmıyorsunuz.

Ya, halykı ayaklanmayan baskıcı rejimler

Suriye’de baskıcı rejime karşı halk ayaklanmış. Peki, halkı ayaklanamayan Ortadoğu ülkelerinde kolu-bacağı kesilen, recm edilenler, seçme ve seçilme özgürlüğü olmayanlar, basın özgürlüğü bulunmayan ülkelerde yaşayanlar ne olacak? Bu ülkelerle, Türkiye ve bir çok batı ülkesi can ciger kuzu sarması. Ne zaman halk sokağa çıkıyor, öldürülüyorsa o zaman o ülke gündeme geliyor. Baskıcı olan, totaliter olan ama halkı sokağa dökülemeyen ülkelere sesiniz niçin çıkmıyor?

Sınır ötesi operasyona kim engel oluyor?

AKP hükümetleri döneminde, haklı gerekçeleri olmasına rağmen, Türkiye, Kuzey Irnak’a sınır ötesi operasyon yapamadı. Kamuoyu, ABD izin vermediği için operasyon yapılamadığını sanıyor. Oysa, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, ABD’nin sınır ötesi harekatlara engel olmadığını açıkladı. Peki kim engel uluyor?TBMM, 2003 yılından bu yana hükümete sınır ötesi harekat yetkisi vermesine rağmen, bu yetki niçin kullanılmıyor? ABD engel değilse, peki kim engelliyor? Japonya mı engelliyor? Başbakan açıklasın.

Suriye’ye gerekli tepki göstermiştik

Terör örgütünün başı yıllarca Suriye’de kaldı. Kampları, Suriye’nin denetimi altındaki Lübnan topraklarındaydı. Türkiye, Suriye’den hedef alınıyordu. Suriye’ye gerekli tepkiyi gösterdik. Kamplar kapatıldı, örgütün başı Suriye’den çıkarıldı. Bugün, Suriye’de yaşanan olaylar, Türkiye’ye yönelik değildir. Tüm ülkelerin sorudur. Tabii ki Türkiye Suriye’deki olaylarla ilgilenmeli ama orada yaşananlara ‘bizim iç işimiz’ denilemez.”

Bölükbaşı: Bu sözlerin örneği yok

Eski MHP Milletvekili emekli diplomat deniz Bölükbaşı da, Erdoğan’ın sözleri için “Suriye, bizim iç işimizdir” sözlerinin kabul edilecek bir şey olmadığını belirtti, “Aynı şekilde, Dışişleri Bakanı için ‘Dışişleri bakanımı gönderiyorum’ sözleri de, başbakanın bir üslup sorunu olduğunu ortaya koyuyor” dedi. Bölükbaşı SÖZCÜ’ye şunları söyledi:

“Başbakanın, Batı Trakya’da bulunan Türk azınlığın maruz kalacağı bir olay ya da Almanya’da vatandaşlarımıza dönük bir olay için konuların Türkiye’yi derinden ilgilendirdiğini belirtebilir ama hiç birisinde ‘iç işimiz’ diyemez.”

Bunlar savaş ilanı gibidir

Mısır, Tunus ‘ta başlayan gelişmeler karşısında hükümetin bunun önünü-arkasını iyi göremediği için sağlam bir strateji belirleyemediğini kayldeden Bölükbaşı, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

“Tabii ki bizim için Suriye’nin farklı konumu var. Akrabalık bağlarımız var. Ortadoğu’ya açılan önemli bir kapımız. Ama, üç ay öncesine kadar , Başbakan 25 bakanla birlikte Şam’a gidip ortak kabine toplantıları yapıyordu. Eşli karşılıklı ziyaretler gerçekleşiyordu. Başbakan, Dışişleri üç ay öncesinde olacakları görüp değerlendiremedi mi? Sınırdan göç başladıktan sonra, ne olduğunun farkına vardılar. Eğer, etkin bir manivela gücünüz varsa sessizce yaparsınız. Başbakanın dediği ‘sabrımız sonuna geldik’ sözleri, savaş ilanıdır.

Barzani’yi muhatap kabul etmek büyük hata

Suriye’deki olaylar sıcak ve güncel. Ama Türkiye temel sorunu şüphesiz Irak’tır. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da, Türkiye’nin 1 Mart tezkeresiyle büyük bir fırsat kaçırdığını belirtiyor. Bugün, K Irak’ta Barzani bölgesinde devlet yapılanması bayrağıyla, merkez bankasıyla, parasıyla, askeriyle, vergi daireleriyle tam bir Devlet yapılanması oldu. Bunun, Türkiye’nin sayesinde olduğu da gerçek. Türkiye, Barzani’yi muhatap kabul etti. Eğer, 1 Mart tezkeresi geçmiş olsaydı, bugün, Kuzey Irak’ta PKK sorunu çoktan çözülmüş olurdu.

Bugün, terör örgütü PKK, Barzani’nin kontrolündeki topraklarda her türlü desteği görüyor. Oradan kaynaklan törerle, vatan evlatları şehit ediliyor, öldürülüyor. Türkmenler tamamen dışlanmış, bir durumda. Karanlık bir tablo var. Barzani’ye karşı bu destek sürdükçe, daha çok vatan evlatlarını kaybederiz. Nerede, başarıdan başarıya koştuğu iddia edilen dış politikamız?

 

Saygı Öztürk

Editör: TE Bilişim