Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, bundan böyle ‘MGK yargısı’ dönemini başlattığına ilişkin açıklamaları tartışma konusu oldu.

Almanya ve Belçika dönüşü uçakta gazetecilerin sorusu üzerine, yargı mensuplarına yönelik tutuklamaların devam edeceğini belirten Erdoğan, “Kırmızı Kitap’a girdikten sonra yargı mercilerinin de bakışı değişecek. Çünkü bu, milli güvenlikle ilgili bir durum.” demişti.

Erdoğan’ın sözleri, mahkemelerin, evrensel hukuk kurallarına göre değil Milli Güvenlik Kurulu’na (MGK) göre kararlar alacağı anlamına geliyor. Kırmızı Kitap olarak anılan ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ 12 Eylül ve 28 Şubat sürecinin sembolleri arasında. Bugünkü iktidar mensupları da yıllarca kendilerini MGK mağduru olarak tarif etti ve buradan mağduriyet devşirdi.

AKP, kısa bir süre öncesine kadar MGK’yı ve Kırmızı Kitap’ı tel’in eden açıklamalar yapıyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kırmızı Kitap’ı ‘tüyler ürpertici’ diye niteliyor ve “Siyaset Belgesi’nin aslında kanunî geçerliliği yok, bir genelge. Bundan sonra asla ‘iç düşman’ diye bir şeye müsaade edemeyiz.” diyordu. Türkiye, on yıllardır Kırmızı Kitap’a dayanarak ‘iç düşmanlar’ üretti.

Bölücülük ve irtica, zaman zaman yer değiştirerek bir numaralı tehdit olarak algılandı. Son olarak 2010 yılındaki güncellemede ‘irtica’, Kırmızı Kitap’tan çıkarıldı. 5 yıl sonra, 29 Nisan 2015’teki MGK’da, ‘legal görünümlü illegal yapılanmalar’ adı altında tekrar Kırmızı Kitap’a girdi. Yandaş medya, burada ‘Hizmet Hareketi’nin kastedildiğini yazsa da Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, gerçeği ifşa etti. Aynı zamanda MGK üyesi olan Arınç, burada sadece Hizmet’in değil bütün cemaatlerin kastedildiğini açıkladı.

‘MGK karar mercii değildir, hükümete tavsiyede bulunabilir’ Oysa aynı Erdoğan, 31 Ocak 2010 tarihinde TRT’de yayınlanan Enine Boyuna programında bambaşka şeyler söylemişti.

2003 yılında başbakan olarak göreve başladığınızda Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni gördünüz. Belgede, sizin de mensubu olduğunuz siyaset akımı ve şahsınızı içeren vatandaş kitlesi ‘iç düşman, tehdit’ olarak yorumlanabileceği şeklinde ifadeler vardı.

Bunu görünce ne hissettiniz?” sorusu ile muhatap olan dönemin başbakanı Erdoğan, aynen şu ifadeleri kullandı: “Belgenin bütünü tüyler ürpertici tablo ortaya koyuyor. Özellikle 12 Eylül sürecinden sonraki yapılanma içerisinde çok farklı yaklaşımlar oldu. Bunlar sivil irade ile uyumlu yaklaşım tarzları değildi. Salı günü yaptığım konuşmada halkını dışlayan, halkını tehdit unsuru olarak görenlere yönelik ifadem var, onun çağ dışı olduğunu ifade eden bir yaklaşımım var. Siyaset Belgesi’nin aslında kanunî geçerliliği yok, bir genelge.” Kendileri göreve geldiğinde MGK’nın havasının çok farklı olduğunu da hatırlatan Erdoğan, AB sürecinde MGK’nın sivilleştirilmesi ve bir istişarî kurula dönüştürülmesi ile övünmüştü.

“MGK, karar mercii değildir, bize tavsiyede bulunur. 2010 için atacağımız adımda da demokratik sürecin gereği neyse bunu yapacağız.” diyen Erdoğan, “Bundan sonra iç tehdit olmayacak diyebilir miyiz?” sorusuna da “Asla. Böyle bir şeyi asla düşünemeyiz.” karşılığını vermişti. Nitekim 2011 seçimlerinin ardından Meclis’te yeni anayasa yazımı için kurulan Uzlaşma Komisyonu’nda da bu yönde adımlar atılmıştı. Birçok konuda ters düşen 4 parti, MGK’nın Anayasa’dan çıkarılması hususunda uzlaşmıştı. Komisyonun mutabakata vardığı madde kapsamında MGK anayasal kurum olmaktan çıkarılıyordu. Kurul’un yasayla tamamen kaldırılabileceği ya da yapısı ve görev alanının değiştirileceği kaydedilmişti.

Editör: TE Bilişim