Katılım kararını açıkladığı basın toplantısına giderken “evde dram yaşandı... Ağladım” diyen Aydın'ın o açıklamaları:

- Nasıl oldu da MHP’den ayrılma kararı verdiniz?

Aslında çok zorlandım. Hani derler ya insanın ayakları geri geri gidiyor, diye. Öyle bir durumla karşı karşıya kaldım. Günlerdir ızdırap içindeyim. Hayatımın en zor kararını verdim. Bu kararı kendime göre değerlendirmeler yaparak aldım. Biz niçin siyaset yapıyoruz? Ülke için siyaset yapıyoruz. Ülkem elden gidiyor. 2019 bunun kritik noktası. Bize teslim edilmiş bir demokratik Türkiye Cumhuriyeti var. Bu demokratik cumhuriyeti kaybedeceğiz. Bunu görüyorum. Tayyip Erdoğan’ın yeniden kazanması halinde Atatürk’ün bize emanet ettiği en kıymetli varlığı kaybedeceğiz. Bunu kaybedersek ne olacağız, 3. dünya ülkesi olacağız. Benim çocuklarım nerede doğdu büyüdü, burada, torunlarım burda, sonraki nesiller de burada yaşayacak. Biz herkes gibi değiliz ki, burayı terkedip gidemeyiz. Analizlerimi bunun üzerine yaptım. Devlet Bey’in en son içtüzük görüşmelerinden sonraki izlediği tavırdan sonra da AKP ile ilişkisinin kalıcı olduğuna kanaat getirdim. Uyum yasalarında da aynı desteği vereceğini ilan etti.

O zaman saflar belli. Bi tarafta MHP ve AKP safları var, benim o saflarda yer alma şansım yok. O partide bile kalsam Devlet beyi dinlemem. Kimse bana öyle bir desteği verdiremez. Zaten referandumda ayrı düştük. Bu da iki yüzlülük olur. MHP’nin AKP’nin dümen suyuna girmesini kabullenemiyorum. Bunu “Türkiye’nin beka meselesi var” diye izah edemezsiniz. Beka meselesi varsa, bunun sorumlusu kişiye Türkiye’nin geleceği teslim edilebilir mi? Haksızlık karşısında bütünleşemiyorsak, biraraya gelemiyorsak bu zalimin ekmeğine yağ sürmek değil midir? Bu zalim düzenin devamı için tavır koymak değil midir? Devlet Bey’in görevi ana muhalefet partisi liderine laf yetiştirmek mi? O zaman Türkiye için bir inisiyatif alınması gerektiğini düşünüp, ülkem adına bir inisiyatif aldım.

“DİP DALGASI GELİYOR”

- Henüz kurulmamış bir partiye geçiyorsunuz, bu risk değil mi?

Ben tesadüflerle hareket eden bir siyasetçi de değilim, beni tanıyan herkes bunu bilir. Sokağın nabzını tuttuk, her tarafla konuşuyoruz. Ben böyle bir dip dalgası hiç görmedim. Müthiş bir bir dip dalgası geliyor. Bu arada araştırmalar yaptık gördük ki kurulacak parti 3 partiden de oy alacak. En çok oyu AKP’den alıyor. Aşağı yukarı 8-9 anket yapıldı, bir tane de ben yaptırdım. AKP’den 12 puan alıyor. Baktım AKP zaten 2015 haziranında yüzde 40 düşmedi mi? Zaten 10 puan geri gelmişti. Demek ki o kitlenin kafası karışık, yeni adres boşluğu doldurabildiği taktirde o kitle o partiye oy verecek. Bu anketlere net şekilde de yansıyor. Onun dışında hem MHP hem CHP den de ciddi oy alıyor. Hatta ben bu oylarla ana muhalefet olabileceğini gördüm. Ayrıca 3 tane de Meral hanımı cumhurbaşkanı aday göstererek aday yaptırdık.

- Nasıl sonuç aldınız?

Birinci turda Erdoğan kazanamıyor, kesinlikle. Zaten ilk turda kazanamazsa ikinci turda, aldığı oyu bile alamaz.

Meral Hanım’ın kadın kişiliğinin büyük avantaj sağladığını gördük. Her düşünceden insan onu yumuşak, daha sempatik buluyorlar. Bu bir avantaj siyaset dünyasında. O zaman bu siyasi avantajın en iyi şekilde kullanılması lazım. Ve anketlerde şunu da gördük. AKP oy kaybediyor, birer birer oylarının düştüğünü gördük. Zaten onun iktidar politikalarına da yansıdığını gördüm. Metal yorgunluğuyla ifade edilen sihirli cümlenin arkasında uğradığı ciddi oy kaybı var. Şuna inanıyorum: Cumhurbaşkanlığı seçiminde 2019’da bu kurulacak partinin adayıyla, Tayyip Erdoğan başbaşa kalmalı. Bu ikisi başbaşa kalırsa bana göre Erdoğan’ın hiç şans yok. Hatta ilk turda aldığı oyu bile alamayacağını iddia ediyorum.

- Siz kesin katılma kararını ne kadar süre önce verdiniz?

Aslında 1.5 aylık bir serüveni var, bu konuda bir baskı vardı. Ama ben karar vereli herhalde 15 gün filan oldu.

“EŞİM DE AKTİF OLARAK ÇALIŞACAK”

- Meral Akşener, eşiniz Gönül hanımı “bu tablonun oluşmasındaki en büyük katkısı olan kişi” diye taktim etti. Eşinizin baskısı da kararınızda etkili oldu mu?

Ev düzenimizde eşim siyasi konulara hiç karışmaz, görüş bile belirtmez. Aramızda evde iş bölümü var, ev huzurumuzu böyle muhafaza ediyoruz. Ama eşimle Meral hanım arasında bir özel arkadaşlık da geçmişten bu yana vardır, birbirlerini severler. Meral hanımın kadınlara dönük bir çalışma sistematiği var. Bu konuda ileriye dönük bir organizasyon planlıyoruz, onları hayata geçireceğiz. Dolayısıyla “Gönül sultan” dediği eşimin de bu konuda aktif olarak çalışacağını düşünüyorum. Ona teşekkür amaçlı bir iltifatta bulundu bence. Yoksa eşim ben siyasete başladığım günden bu yana asla siyasi konulara hiçbir zaman müdahil olmamıştır, olmaz da. Bizim evin lideri o. Cüzdanıma parayı bile o koyar. Evin patronu o!

- Ayaklarım geri geri gidiyor, zor karar dediniz...

Ben aslında iki karar arasında kaldım. Birincisi Devlet Bey’le siyaset yapmama kararını almıştım artık. Bu yeni değil, bunu alalı epey oldu. Hayatımın önemli bir bölümünü, çocukluğumdan beri bu hareketin içindeyim. Bu sabah evde büyük bir dram yaşadık...

“AĞLADIM"

O tabloyu anlatır mısınız?

Ben ağladım aslında... (Gözleri doluyor) Çok zor geldi bana... Ama artık o da geride kaldı...

Benim bu partiden bir gün bile ayrılmışlığım yoktu... 32 yaşında parti yönetiine girdim, 36 yaşında milletvekili oldum. Bir mücadelenin içinden geldik, ayrılmanın zorluğu oradan geliyor.

“ÖBÜR DÜNYADA HESABINI VEREMEZ”

- Olağanüst kurultaylar sürecinde, Bahçeli diğer 3 rakibini çok sert eleştirdi ama sizi hep esirgedi, “gerçek ülkücüdür” dedi... Bu ayrıcalığınız nereden kaynaklanıyor?

Geçmişte paylaşılmışlıklar var... Ekmek hakkı, tuz hakkı... Herkese söylediğini bana söyleyemez ki. Yokluk dönemlerinin siyasetçisiyim. Maddi manevi hep bu işin içerisinde olduk. İnsanların altında araba olmadığı dönemde her şeyimizi paylaşarak partiye hizmet ettik. Devlet bey bunları çok yakınen bilir. O nedenle herkese söylediğini bana söyleyemez. Söylerse, öbür dünyada hesabını veremez.

- Geçmişte rakip, 3 iddialı isim Meral Hanım, Ümit Özdağ ve siz şimdi aynı çatı altında Akşener’in liderliğinde biraraya geliyorsunuz. Bir kan uyuşmazlığı, çekişme yaşanabileceği endişesi taşıyor musunuz?

Ben bu kararı alırken, bunu milli görev olarak görerek bu kararı aldım. Bu şuurla alınan bir karar, liderlik beklentileri ile örtüştüğünde ikincisi geride kalır. Şu anda Türk milletinin bizden beklediği, kısır çekişmelerle birbirini engellemeye çalışmak değil, mevcut iktidarı alaşağı etmektir. Eğer olaya böyle bir perspektiften bakıyorsanız, hislerinizi ve hırslarınızı bu işe katma hakkı yoktur. Ben şimdi ülkemin geleceği ile ilgili verdiğim bu kararda Meral hanım liderliğinde bir parti kuruyoruz. Asla böyle bir çekişme olacağını düşünmüyorum. Çünkü kendi aramızda uzun uzun konuştuk. Birbirimizi de ikna ederek geliyoruz bu noktaya. Dolayısıyla ortaya koyduğumuz temel kabuller var, bu benim için de Meral hanım da geçerli. Bunların bağlayıcılığını sağlayan ise ülke sevdamız, aşkımız. O nedenle böyle bir sıkıntı bekleyenler avuçlarını yalarlar.

“CUMHURİYET VE SÖZCÜ’YE, ANAMUHALEFETE LİNÇ UYGULANIYOR”

-Siz “Akşener’e FETÖ destek vermiş olabilir” dediniz. İktidar kanadından Akşener’i FETÖ’nün desteklediği iddiaları var... Bunu nasıl açıklıyorsunuz?

Bunu söyleyenler, 2015’e kurulan geçici hükümett, ıslak imzayla Meral Hanım’a bir bakanlık teklifi yaptı. Bu sorunun muhatabı onlar, onlar cevap vermeli. Ben, hükümetin karşısında yeni bir güç oluştuğunda, bu FETÖ yapılanmasının, bunu kendi lehine çevirmek için gayret ettiğine dikkat çeken bir açıklama yaptım. Yani uyarı yaptım. Dolayısıyla benim uyarımı bu dikkat içinde değerlendirdiklerini düşünüyorum. Şu anda “yeni Türkiye” şartlarında AKP’nin karşısında olan herkese saldırmak için elde kala kala FETÖ suçlaması yaparak bir silah gibi kullanma anlayışı kaldı. Bunu herkese karşı uyguluyorlar. Şu anda anamuhalefet partisi liderine FETÖ’cü diyebilecek kadar büyük bir aymazlık içerisindeler. Türkiye’nin iki tane gazetesine, Cumhuriyet ve Sözcü’ye, sırf muhalif oldukları ve onların sesini kısabilmek adına aynı yaftalamayla OHAL şartlarını silah olarak kullanarak, anamuhalefete linç uyguluyorlar. Cumhuriyet’e ve Sözcü’ye uyduruk gerekçelerle, OHAL şartları kullanılarak yapılanlar, aslında toplumun tamamına karşı yapılmış bir harekettir. O bakımdan, yeni kurulacak partiye de bu tür sözlerle saldıracakları belli. Ama bize gelenler arasında FETÖ’cü bulmak kolay birşey değil. Şu ana kadar öyle bir imkanları olsaydı, çoktan yerine getirmiş ve uygulamıştı. O nedenle, bu suçlamadan AKP’ye ekmek çıkmaz.

- FETÖ suçlaması bahane edilerek Akşener hareketinin de engellenebileceği kaygısı taşıyor musunuz?

Ben böyle bir şey yapabileceklerini zannetmiyorum. Çünkü muazzam bir halk karşılığı var şu anda. Büyük tetikleme yapar. Başları halkla belaya girer. Şu anda şimdiki kamuoyu belli ki 20 ile -30 arasında bandına girecek. Yanılma payım sıfır, o kadar iddialıyım bu konuda. Bir engeleme bunu daha da yukarılara çeker, onlar da bu işi bilirler, burdan gitmezler!

“TÜRKEŞ’İN EVLENME KARARI GİK’TE OYLANDI”

- Basın toplantısnda MHP’de tek adam ve dikta yönetimi olduğunu söylediniz. MHP zaten hep tek adam, lider partisi değil miydi?

Hayır, dışarıdan öyle görünür ama asla tek adam partisi değildi. Türkeş Bey öldüğünde ben genel sekreteriydim. Biz en demokratik uygulamaları Türkeş döneminde yapabiliyorduk. Türkeş beyin eşi öldükten sonra, yeniden evlenme kararı verdiğinde, biz bunu Genel İdare Kurulu (GİK)’te oylamayla karar aldık.

Mesela en son örneği anlatayım, şu anki genel merkez binasının proje çizdirmiştim, genel sekreterdim o zaman. Herhalde 3 proje vardı, maketlerini yaptırdık, partinin GİK’ine getirdik, mimar Ahmet Vefik Alp sunum yaptı, sandık koyduk oylamayla belirledik. Bütün işler böyle oluyordu. Hiç unutmam, bir parti büyüğümüzün ihracını gündeme getirdi, ihracı MYK’ye getirdik, Türkeş Bey’in ihraç talebini oylamayla reddettik. Ama bunu şimdi Devlet Bey döneminde yapmak mümkün mü? Bütün GİK’i görevden atar!

Öyle bir hale gelindi ki, “genel başkan değiştirilemez, değiştirilemesi teklif dahi edilemez” anlayışı şu anda fiilen uygulanıyor. Bu da partiyi kısırlaştırıyor, “salla başı” insanların siyaset yaptığı, üretkenlik kayboldu.

- Merkez parti dediniz, yönetimde hangi kesimleri, kimleri göreceğiz?

Şimdi il ilçe teşkilatlarının oluşturulaması konusunda bir model oluşturuyoruz. Her görüşe göre yüzdeler koyduk. Bu yüzdeleri doldurmadan teşkilat açılmayacak. Diyelim ki, sol kesimden yönetimde yüzde 30 olacak. O rakam sağlanmamışsa atamasını yapmayacağız. O kişilerle ilgili de saha analizi yapıyoruz. Ben bayramdan sonra görevlendirdiğimiz kişileri sahaya göndereceğiz, bunlar gittikleri yerde 1 hafta kalacak. 10 gün kalacak. Her alandan sorarak soruşturarak, siyasette faydalı olabilecek. Her görüşten insan saha analiz çalışması yapacağız. İsimler toplanacak bize gelecek, elekten geçirceeğiz, katılmasını istediklerimize teklif götüreceğiz, siyasete katacağız.

Kurucular kurulunda da en dikkat ettiğimiz, yeni isimler, hiçkimsenin tanımadığı isimler arıyoruz. Öyle isimler buluyoruz ki her biri dalında çok başarılı, daha ziyade genç kuşaktan isimler. Fon yöneticisinden al, CEO’luk yapmışlara kadar pırlanta gibi, helal olsun, nereden bulmuşlar diyecekleri bir kadro kuracağız. Bunlar kısa sürede şöhret olacaklar buna inanıyorum.

-Ama liderler ve tanınmış üzerinden yürüyor siyaset...

Yarısı siyasi olur, yarısı bu dediğimiz insanlardan olur. Kadın ve genç isimlere bakıyoruz. Partide gençlik ve kadın kolları kuruyoruz. Bütün il ve ilçelerinde örgütleyeceğiz. Geniş bir örgütlenme modeli oluşturuyoruz. Parti kurulur kurulmaz, maksimum 3 ayda bütün illeri bitiririz. Çok zor şeyler değil bizim için, alt yapı olan yerler var.

-Genel merkez tutuldu, ama hala partinin ismi belli değil...

Bir ajansla anlaşılmış, o ajans çalışıyor, henüz isim önerileir gelmedi, anketler yapıldı, Türkiye’de insanlar için hangi kavram önemli, hangi kavramı üzerinde duruyorlar, onlar belirlendi.

İlk sırada hangi kavram var?

İnsanların birinci tercihi huzur! Onlara bağlı çalışma yapılacak. Toplumun beklentilerine dayalı çalışma yapılıyor. Sonuç odaklı bir çalışma yapılıyor. Kullanacağımız dil, kapsayıcı, bütünleştirici olacak, ötekileştirici olmayacak.

“ADALET YÜRÜYÜŞÜ ŞIK BİR EYLEM”

- CHP’nin adalet yürüyüşü ve sonrcasında da Adalet Kurultayı yapacak. Çağrı geldi mi? Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, katılım olacak mı?

Ben adalet yürüyüşü ile ilgili şu tanımlamayı yapıyorum: Çok şık bir eylem. Nazik, kapsayıcı, bakınca göze de hoş gelen bir eylem. Bir temel bir probleme, bu kadar narin ve güzel yaklaşım sağlamalarından dolay da tebrik ettim. Bence çok başarılı geçti. Bunun devamının getirilmiş olması da doğrudur. Adalet olmadan karnımız doymaz. Adaletin peşini bırakmamamız lazım. Çünkü Türkiye’de adalet kavramı yok oldu, yerle bir oldu. Çanakkale’deki kurultayı da doğru buluyorum ve kavramların içini doldurmaya dönük bir çaba olduğnu görüyor ve aynı zamanda da tebrik ediyorum.

Editör: TE Bilişim