Melih PERÇİN Kimdir?..

Melih Perçin, Üsküdar İstanbul doğumludur. Aile büyükleri 1900’lü yılların başında Rize’den Beykoz Anadolukavağı’na göç etmiştir. Mali Müşavir ve Bağımsız Denetçi olan Melih Perçin, evli ve iki çocuk babasıdır. 2015 yılında, “Alperen Müslümanca Yaşayandır” adlı bir kitabı yayınlanmıştır.

Melih Perçin’in ayrıca; Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsü’nde “ Ortadoğu’da Savunma Harcamaları ve Askeri Güç Değişimi (1999)” konulu yüksek lisans tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Muhasebe Denetim Ana Bilim Dalında“Ücretlerin Vergilendirilmesi ve Muhasebeleştirme (2008)” “ konulu yüksek lisans tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji - Toplumsal Yapı ve Sosyal Değişim Analizleri Ana Bilim Dalında “Prof. Dr. Yılmaz Özakpınar’ın Bir Medeniyet Teorisi ( 2015 )” konulu yüksek lisans tezi bulunmaktadır.
Melih Perçin; ikinci üniversite kapsamında iki farklı üniversitede Sosyoloji ve Felsefe eğitimine devam etmektedir.

Melih PERÇİN’in Siyasi Geçmişi
Beykoz Ülkü Ocakları (Bizim Ocak) Başkanlığı
BBP Beykoz İlçe Kurucu Başkanı ve ilk İlçe Başkanı
BBP İstanbul İl Yöneticiliği (İki Dönem)
İstanbul Nizam-ı Alem Ocakları İl Başkanlığı
İstanbul Alperen Ocakları İl Başkanlığı
BBP Beykoz İlçe Başkanlığı Görevine Halen Devam Etmektedir…

Melih PERÇİN’in Üyesi Olduğu STK’lar
Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği Üyesi,Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu,Bağımsız Denetçi,Uzmanları Derneği Üyesi,Beykoz Gümüşsuyu Vakfı Üyesi,Türk Ocakları Beykoz Şubesi Üyesi,Alperenler Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı

“Türkiye 15 Temmuz Gibi Zor Bir Süreçten Geçti”
15 temmuz darbe girişimi ile zor bir sürece giren ülkemiz, Yenikapı ruhu ile tek yürek oldu ancak bu süreç de kısa süre sonra son buldu. Daha sonra MHP’nin genel başkanı Devlet Bey’in girişimi ile uzun süredir gündemde olmayan başkanlık süreci tekrar gündeme geldi. AKP ve MHP’nin girişimi ile komisyonda hazırlanan 18 maddelik yeni anayasa hazırlığı TBMM’de tartışmalı ve şiddetli oturumlar sonucunda MHP’nin de desteğiyle referanduma götürülmek üzere kabul edildi. Bence CHP’de oturumlara katılmamalıydı. Tavır koymalıydı. TBMM’deki tartışmaları televizyon kanalları da vermedi. Ortada milletten kaçırılan bir şey var.

“MHP’nin Tavrı Ahlaki Değil”
Bir partinin programı vardır, seçim beyannameleri ve miting meydanlarında söylemleri vardır. Bir partinin genel başkanı ‘size mi soracağız’ dememeli, bu ahlaki değildir. Başkanlık sistemine karşı olan bir MHP şimdi karşımıza çıkıp bu sistemi savunuyor. Böyle bir ortamda nasıl siyaset yapıyorsunuz. Konuşulanlar ile yapılanlar tezat.

“18 Madde TBMM’de Tek Tek Oylanırken Referandumda Vatandaşa Toplu Oylatılacak”
Şimdi değiştirilmesi düşünülen 18 maddeyi TBMM’de milletvekillerine tek tek yorumlatıp oylattırıyorsunuz ancak asıl aydınlatılması gereken milletin kendisine maddeleri bir torbaya koyup oylattırıyorsun. Bu doğru değil. Bu toptancı bir yaklaşımdır.


“ABD’nin Başkanlık Sistemi Dışında Başarılı Bir Başkanlık Sistemi Dünyada Yok”
Bugün dünyada demokrasi ile yönetilen ülkelerde 3 tane sistem var. Başkanlık, yarı başkanlık ve parlamenter sistem. Şimdi dünyada başkanlık sisteminde ABD’den başka başarılı olmuş ülke yok. ABD’nin bu başarısı, geniş kapsamlı bir gelir dağılımı, demokrasi ve yurttaşlık bilincine ve eyalet sistemine sahip olmasından dolayıdır. Ayrıca ABD’de denge ve denetim sistemi iyi kurulmuştur. Tabi burada en önemlisi başkanlık sistemini ayakta tutan eyalet sistemidir.

“ABD, Dünyaya Başkanlık Rejimini İhraç Ediyor ve O 30-35 Ülke de Kaos Yaşanıyor”
Bugün ABD dünyanın süper gücüdür. Dünyaya bir sürü şey ihraç ediyor. Bu ihraç ettiği şeylerin en önemlisi de başkanlık rejimi ihracıdır. İhraç ettiği başkanlık sistemiyle yönetilen 30-35 ülke şu anda kaos yaşıyor. Hiç birisinde bu sistem başarılı olamamıştır. BU ülkeler Asya, Afrika, Latin Amerika ve Sovyetlerin dağılmasından sonra kurulan bazı ülkelerdir. Bu ülkelerde gelir dağılımı az ve adil değil, demokrasi kültürü yok, federasyondan oluşmamış oldukları için başkanlık sisteminde başarılı olamamışlar.

“Türkiye’nin 140 Yıllık Parlamenter Sistem Geleneği Var.”

1876 yılında Meclis-i Mebusan Kuruluyor 1920’de TBMM kurulana kadar 6 dönem meclis-i mebusan açılıyor kapanıyor açılıyor ve burada bir parlamenter sistem geleneği oluşuyor. Evet bugüne kadar askeri darbelerle demokrasi sistemimiz darbe almıştır ama suçluyu sistem olarak değil uygulayıcılar olarak görmek gerekir. 140 senelik bir birikimi tek kalemde silemezsin. Siyasi partiler yasasını değiştirmezsen, seçim barajını, lider sultasını sonlandırmazsan, lidere dayalı bir siyasi parti sistemi kurarsan demokrasiyi fazla geliştiremezsin parlamenter sistemi ancak bu kadar işletirsin. Ak Parti 15 senedir bu kanunların hangi birini değiştirmiş. YÖK kanununun değişmesi lazım, değiştirdi mi, yok. Daha da ağırı ve kötüsü ‘düşük Profilli Bir Başbakan’ diye utanç verici bir şey çıkardılar. Biz bunu Özal ve Demirel dönemlerinde ‘emanetçi Başbakan’ adı altında görmüştük zaten.

“Kişiliklerin Ayaklar Altına Alındığı Bir Teşkilatlı Cehalet Dönemine Giriliyor.”
İnsanlar güvendiği bir insan olarak ya bir tarikat liderini, şeyhini, bir sendika başkanını bir siyasi parti başkanını görüyor. OECD ülkeleri arasında yapılan bir ankette insanların %95’inin birbirine güvenmediği ortaya çıkıyor. Bu çaresizlik içerisinde vatandaşlar teşkilatlı bir cehalete dönüşüyor ve vatandaş da ‘ben ona oy veriyorum’ diyor ve tek kişiye tabi oluyor. Şimdi bu tarikatlara sorsanız ‘biz siyasete girmeyiz’ derler ama maalesef baktığınızda siyasetin içinden çıkmadıklarını görüyoruz.

“Başkanlık Sistemi Türkiye’de Uygulanamaz.”
Başkanlık sistemi Türkiye’de uygulanamaz, neden?.. Çünkü bu sistemde kuvvetler ayrılığı yok, denge denetim yok. AKP’nin 15 yıllık iktidar döneminde hükümet ile cumhurbaşkanı arasında sadece Abdullah GÜL’ün cumhurbaşkanlığı döneminde şike kanunu ile ilgili bir sorunun dışında hemen hemen hiçbir sorun çıkmamıştır. Hep uyum içerisinde çalışmışlar. Hep aldatılan bir hükümet var. Cemaat tarafından aldatılmış, çözüm sürecinde aldatılmış, Suriye’de, Irak’ta, İsrail’de aldatılmış bir iktidar var. Bu sistem bir tek adam sistemidir. İnsanlarımız endişe içindeler, çocuğumu, damadımı, gelinimi işten atarlar mı diye. Hiç kimse konuşamıyor. Herkes tehdit ediliyor. Bu ülkede farklılıklar olacak. Herkes aynı düşünce içinde olamaz. Sen daha bugünden itibaren tek adam rejimini dayatıyorsun yarın bunu referandumda oylatarak kanunlaştırırsan neler olur?.. Kanun hükmünde kararnamelerle bir gecede 400 akademisyen görevden alınıyor. Buna ne hakkınız var?.. İhbarlarla, mektuplarla insanları işlerinden atıyorsunuz. Başka kanun hükmünde kararnamelerle örneğin bir varlık fonu diye bir rezalet şey icat ediyorsunuz ancak denetim getirmiyorsunuz. Sayıştay’ın ve TBMM’nin denetimi son bulmuştur. Bu olmaz. Bu fon denetlenebilir olmalıdır. BU tip uygulamalar ekonomik krizin daha da derinleşmesine neden olur.

“Bu Sistemde Doğu ve Güneydoğu’da Eyalet Sistemiyle Federasyonla Karşı Karşıya Kalabiliriz.”
Bu başkanlık sistemde kuvvetler ayrılığı yok, denge ve denetim yok, en önemlisi seçilen Cumhurbaşkanına olağanüstü yetkiler vererek Doğu ve Güneydoğu’da eyalet sistemiyle federasyonla karşı karşıya kalabiliriz. Zaten halen mevcut Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN bey daha önceki demeçlerinde ‘bu eyalet sisteminden korkulmaması gerekir’ ifadelerini duymuştuk. Şimdi bu yetkilerle bu hayata geçebilir ve ülkemiz bölünebilir. Yani Tayyip bey’in esinlendiği Osmanlı ile bugünkü Türkiye Cumhuriyeti aynı özelliklere sahip devletler değildir. Üniter devlet yapımız, birlik ve beraberliğimiz yok olacak.

“TBMM Kapatılmak İsteniyor ve Ülke OHAL ve KHK ile Yönetiliyor.”
Bugün ülkemizde Türkiye Büyük Millet Meclisi neredeyse kapatılmıştır. Olağanüstü Hal (OHAL) ilan etmişler ülkeyi Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yönetiyorlar. ‘Türk Tipi Başkanlık Sistemi’ diyorlar ama daha önce uygulanmış bir sistem değil, bir örneği yok. Oylamada ne çıkarsa çıksın, ötekileşme ve kamplaşma daha da artacak. Bugün diyanet işleri ‘ben camilerde gençlik kolları kuracağım’ diyor. Ne yapılmak isteniyor, nereye gidiyoruz?.. Camiye, kışlaya ve üniversiteye siyaset sokulmamalıdır.

“Bu Anayasa Üniversitelerden Görüş Alınarak Yapılmalıydı”
Bugün Türkiye’de 73 tane hukuk fakültesi var. Bu 18 maddelik başkanlık anayasasını çıkartırken hangi profesöre, hukukçuya sordunuz? Tartıştınız mı? AK Parti bugün kendi zihniyetindeki anayasa profesörlerine bile danışmamıştır, görüş almamıştır.

“Mustafa Kemal Atatürk Bile Olsa Ben Tek Adam Dayatmasına Karşıyım”
Bugün bu anayasa sistemiyle ben, Muhsin YAZICIOĞLU ’da olsa, Turgut ÖZAL, Adnan MENDERES, Ce4lal BAYAR, Erdal İNÖNÜ, Süleyman DEMİREL, Alparslan TÜRKEŞ, Necmettin ERBAKAN, Bülent ECEVİT ve hatta ulu önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK dahi olsa bu yetkilerle donatılmış tek adam sistemine karşıyım. Bu milletimizin menfaatine olan bir şey değil. Türkiye daha çok otoriterleşecek, kamplaşacak ve ötekileşecek. Türkiye’nin bölünmesini hızlandıracak ve emperyalist küresel ülkelerin kucağına açık hale getirecek bir projedir bu. Bu coğrafyada güçlü olmazsak yok oluruz. Güçlü bir ordumuz ve kurumlarımız olmalıdır.

“BBP Tabanı ve Türk Milliyetçileri Hayır Diyecektir”
BU dayatılan anayasaya BBP tabanı ve Türk milliyetçileri hayır diyecektir. Çünkü bu anayasa ile gelecek olan puslu bir havayı görebiliyor milliyetçiler. Türkiye’nin parçalanması söz konusudur. Bunu için Türk milliyetçilerinin başkanlık sistemine evet demeleri mümkün değildir. MHP genel başkanının dediği gibni ‘PERİNÇEK hayır diyorsa biz evet Tayyip ERDOĞAN diyoruz’ demekle olmaz. Türkiye’nin geleceği söz konusudur. Kardeşim bunlar camiye gidiyorsa ben gitmeyecek miyim? Bunlar hacca gidiyor diye ben hacca gitmeyecek miyim? Bunlar namaz kılıyor diye ben kılmayacak mıyım?. Böyle bir şey olabilir mi?.. Herkes burada üzerine düşen görevi yapacak. Bu bir parti meselesi değil. Burada denge denetim yok, buna herkes hayır der. Geleceğimizin meselesidir. Geleceğimiz yok oluyor buna evet denir mi?.. BU parti ve lider sorunu değildir. Biz Beykoz’da bir ‘milli birlik hareketi’ kurduk. O birlikte 14 tane dernek ve siyasi partiler var. Biz b u dernek ve siyasi partilerle siyasi görüşlerimiz uymuyor olabilir ama devletimizin ve geleceğimizin yok olma sorununda tabii ki birlik oluruz. Biz de BBP olarak Beykoz’da mahalle mahalle, kahve kahve dolaşıp vatandaşlarımıza bu ülkemizi bölen anayasaya hayır demeleri için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Çünkü bu bir vatan meselesidir. Ben ay yıldızlı bayrağımın dalgalanmasını istiyorum, istiklal marşının tekrar yazılmasını istemiyorum.

“Farklılıklarımız Güzelliklerimizdir.”
Bugün ülkede zorla dayatılmak istenen şeyler var. Oysaki farklı düşünceler hep olmalı. Bu bir demokrasidir. Vatanımız, bayrağımız, kitabımız, Allah’ımız, dinimiz ortak noktamızdır. Bu konularda birlik olmalıyız. Mustafa Kemal ATATÜRK bizim ortak değerimizdir. BU değerlerimizi ayağa düşürürsek tekrar toparlayamayabiliriz. Bizim gidecek başka memleketimiz yok.

“Beykoz ve Türkiye İçin Doğrusu HAYIR’dır.”
Ben bu anayasa referandumunda Beykoz ve Türkiye için en doğru seçeneğin HAYIR olacağına inanıyorum. İnanıyorum ki Beykoz ve Türkiye HAYIR diyerek kendi geleceklerine sahip çıkacaklardır. Tam tersi sıkıntı olur. İstedikleri nokta bizim bölünmemiz, kişilerin kimsenin yüzüne bakamayacağı bir meseledir. Eğer Referandumda HAYIR çıkarsa ülke için çok önemli güzel ve hayırlı olur, ancak evet çıkarsa totaliter bir yapı gelir ve geleceğimiz tehlikeye düşer. Evet diyen de Hayır diyen de bizim kardeşimizdir. Bu itiş kakışları sonlandırmak lazım. Bu referandumda liderinizi oylamıyorsunuz. Hayır’da çıksa Tayyip Bey yine Cumhurbaşkanı olarak, Binali Bey Başbakan olarak TBMM’de görevine devam edecektir.

“Muhsin YAZICIOĞLU Suikastı Aydınlatılsaydı 15 Temmuz Kalkışması Olmazdı.”
Merhum liderimiz Muhsin YAZICIOĞLU suikastının 8. Yılında hala aydınlatılmamıştır. Eğer Muhsin YAZICIOĞLU suikastı aydınlatılsaydı bugün 15 Temmuz kalkışması olmazdı. Türkiye’de derin yapılanmalar olmazdı. TBMM’de 2 tane komisyon kuruldu ancak kapatıldı. Biz bu suikastı A yaptı, B yaptı demiyoruz. Çözün diyoruz. AK Parti iktidarı döneminde Ak Parti sorumluluğundadır bu. Şimdi bize diyorlar ki ‘CHP ile niye yan yana duruyorsunuz?’ Kardeşim CHP genel başkanı mçıkıyor mecliste benim liderim “Muhsin YAZICIOĞLU’nun cinayetinin üstü kapatılıyor” diye hesap soruyor. Biz bugüne kadar MHP genel başkanından Muhsin YAZICIOĞLU suikastıyla ilgili bir söz duymadık. Ey Devlet BAHÇELİ HDP’li Ahmet TÜRK’ün serbest kalması için konuşuyorsun ama. Ha onu da konuş ama bunu da konuş. Tayyip bey Sivas’a gittiğin de ‘Kardeşim Muhsin’ diyorsun. Bunlar şova yönelik şeyler.

“Muhsin YAZICIOĞLU Suikastı Kapatılamaz, Yok Öyle Yağma.”
2 tane dağcı kaybolunca 4 saatte bulunuyor, YAZICIOĞLU’na 43-44 saat ulaşılamıyor. Yanlış anlaşılmasın biz dağcı kardeşlerimiz niye bulunuyor demiyoruz, onlara 4 saatte ulaşılabiliyor bugünkü teknolojiyle ama merhum Yazıcıoğlu’na 44 saat ulaşılamıyor. Bunu biz manidar buluyoruz. Biz var olduğumuz müddetçe bu davanın kapatılması mümkün değildir. Hatta ilçe binamızın camına da yazdık. ‘Muhsin YAZICIOĞLU Suikastı Kapatılamaz, Yok Öyle Yağma.’ diye. Bunu bize unutturamazlar. Çeşitli etkinliklerle bu konuyu hep gündemde tutmaya devam edeceğiz.

Özgün Haber Gazetesine bize bu imkanı sağladığı için çok teşekkür ederim.

www.ozgunhaber.com.tr

Editör: TE Bilişim