Meral Akşener rüzgârı ise MHP’nin oy potansiyelinin % 22’lerin üzerine çıkmasına sebep olmuştu.

Gerçi salt değişim beklentisi bile MHP’nin oylarında hatırı sayılır artışlar meydana getirmeye yetiyordu.

Yargıtay’dan tehir-i icra kararı beklentisi içine girilmişken MHP merkezini kurtaran simit, Tosya ve Germenek mahkemelerinden çıkan tuhaf karar oldu.

Sanki sonuç değişecekmiş gibi…

Bence Tosya ve Germenek yetmez.

Çemişgezek ve Hoymeyk mahkemeleri de karar almalı…

Ardından Basgirt, sonra Amed filan…

MHP’nin iktidar kapısını açabilmesi için Meral Akşener’in genel başkanlığı ümidinin ortaya çıkardığı % 22’lik bant yetmez.

Daha fazlası lazımdır.

Bunun için de mağduriyet gerek.

Meral Hanımı içeri tıkmak lazım…

Şöyle birkaç ay içerde yatmasına sebep olacak bir suç bulmaları lazım mahkemelerin.

Ya da bir saldırıya maruz kalması… 

Gerçi paralelcilikten, eşinin solcu oluşuna, oradan faili meçhul bakanı suçlamalarına kadar akla hayale gelmedik saldırılar oldu ama yetmez. 

İşte o zaman MHP aradığı üç dört puanı bulur ve iktidar düğümünü çözer.

MHP’nin iktidar olabilmesi için başta Erdoğan destekçisi görünen besleme basının daha fazla MHP içi meselelere dühul etmesi gerek.

Sonra içerden ve dışarıdan MHP iktidarı hakkında ileri geri konuşmalar filan yerinde olur.

Mehmet Ocaktan çok yerinde tespitler yaptı.

“Çok küçük ve ucuz hesaplar yapanları gördükçe Türkiye’nin geleceğine ilişkin umutlarımı yeniden gözden geçirme gereği hissediyorum. Evet siyasi ve sosyal hayatımızda bazı insanların kendilerine makam, mevki ya da ekonomik anlamda yer açmak için zaman zaman ters takla attıkları, inanılmaz Ali-Cengiz oyunlarına başvurdukları görülmüştür. Ama günümüzde olduğu kadar küçük bir çanağın dibini sıyırmak için bile bütün değerlerini feda etmeye hazır küçük trolcüklerin ortalarda cirit attığı hiç böyle bir dönem olmadı.

Şu günlerde AK Parti etrafında her gün bir amip gibi çoğalan garip bir tayfa var ve bu insanlar kim ve ne adına mücadele ettiklerini bile bilmeden etrafa kılıç sallıyorlar. Genel bir çıldırmışlık hali içinde ortalarda deli danalar gibi dolaşmalarında aslında bir mahzur yok. Ama herkese tükürüp çevreyi kirletiyorlar, esas sorun da bu.”

Ben de gereksiz yere trafikte korna çalanlardan oldum olası rahatsız olmuşumdur.

Son zamanlardan öyle gazeteci tipleri ile karşılaştık ki Trabzon maçında sahaya inen seyirci onlardan daha masum.

Hepsi birer Hrant yahut hepsi birer beyaz bereli…

Ben de Ocaktan gibi psikolojik destek almaları gerektiğini düşünüyorum bu zavallıların.

Cumhurbaşkanı veya Başbakan ağzına bakarak tavır almaları gerektiği kanaatiyle olur olmaz eblehlikler yapan gazeteci güruhu maalesef Türkiye demokrasisine zarar veriyor.

Bir parti seçime gidecek ve parti içi demokrasiyi işletecek ona da karışıyorlar.

Ocaktan bu hadnaşinaslığı şöyle değerlendirdi:

“Seviyesizliğin her alana sirayet ettiği bir ortamda hiçbir şeyin kendi doğal seyri içinde icra edilemeyeceği, toplumsal ve kurumsal çürümenin her geçen gün daha da derinleşeceği muhakkak.

Son dönemin en çarpıcı örneği olan MHP’nin kongre bunalımına bakalım; maalesef siyaset kendi söküğünü dikemez hale geldiği için karakol kapısına düşmüştür.

Oysa MHP için iki kere ikinin dört etmesi kadar demokratik bir gerçeklik var ki, eğer yasal yeterlilik oranında bir delege çoğunluğu kongre talebinde bulunmuşsa, bunun tek çaresi yine demokratik yöntemlerle bu talebin karşılanmasıdır.

Ama hayır, Türkiye’de işler böyle yürümüyor. Yani Türk siyasetinin genetiği farklı işliyor, bir lider partinin başına geçmişse orayı tapulu malı olarak görüyor ve kendini ebedi lider ilan ediyor.

İşte son günlerde MHP’de olan tam da böyle bir şey... Devlet Bahçeli’nin ömrü vefa ettikçe MHP’nin başından ayrılmak gibi bir niyeti yok.

Eminim ki Bahçeli sonsuza kadar MHP’nin başında kalabilmek için her türlü fedakârlığı(!) yapmaktan çekinmeyecektir. 

Eğer daha az adalet ve daha az eğitimle yetinir hale gelmişseniz Gemerek mahkemesinin MHP kongresiyle ilgili verdiği kararı bile siyasi bir kazanım olarak görmeniz son derece doğaldır.

Oysa bu kararı ne hukuk tekniği, ne de vicdanlarda adalet duygusunun tatmini açısından izah etmek mümkün değildir. Açıkça belirtmek gerekirse bu, kelimenin tam anlamıyla hukuksal bir komedidir.

Zira ortada Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin verdiği bir kongre kararı ve sonrasında MHP yönetiminin Yargıtay’a itirazı var. Ortada yürüyen hukuksal bir süreç varken Gemerek mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı vermesinin, işleri hepten içinden çıkılmaz hale getirmekten başka bir işe yaramayacağı o kadar açık ki...

Ne yazık ki şu anda hukukta da, siyasette de manzara bu. Dolayısıyla böyle bir vahamet tablosu karşısında behemehal hepimizin ihtiyacı olan tek şey; bir sükunet dili... Unutmayalım, kalite kaybının rutin haline geldiği bir atmosferde sanki bu yetmiyormuş gibi inadına bir kutuplaşma diline yaslanma ve adalet duygusunu örseleme Türkiye toplumunun ödeyeceği maliyeti daha da ağırlaştıracaktır.”

LÜTFÜ ŞEHSUVAROĞLU

Editör: TE Bilişim