Abdullah Yeğin, Ahmet Aytimur ve Hüsnü Bayramoğlu, ortak bir açıklama yaptı. 1 Kasım seçimlerinde hangi partiyi destekleyeceklerini açıklayan isimler 'seçim değil, var oluş mücadelesi' şeklinde bir açıklama metni hazırladılar. 

İŞTE O AÇIKLAMA: 

Abdullah Yeğin, Ahmet Aytimur ve Hüsnü Bayramoğlu'nun açıklaması: 
 

Seçim değil, var oluş mücadelesi


 

Yeni ve mühim bir seçimden geçmek üzere olan memleketimizin içinde bulunduğu fevkalâde nazik durum sebebiyle, büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin hayattaki talebeleri olarak, aşağıdaki açıklamayı yapmak zaruretini hissetmiş bulunuyoruz:

 

Bütün gayesi vatan ve milletin selâmetinden ibaret olan ve hayatının her ânında bu gayeyi takip etmiş bulunan Üstadımız, siyasetten şiddetle kaçındığı halde, “İslâm kahramanı” olarak vasıflandırdığı Adnan Menderes ile Demokrat Parti’yi her zaman desteklemiş ve vatan, millet, İslâmiyet ve Kur’ân hesabına bu partiyi desteklemeye mecbur olduğunu defalarca ve açıkça beyan etmiştir.

 

Herkesin malûmu olduğu üzere, Üstadımızın bu desteğine sebep, Demokratların şeâir-i İslâmiyenin en mühimlerinden olan ezanı serbest bırakmaları, milletin hak ve hürriyetlerini tanımaları, dışarıda da İslâm âlemine karşı dostane münasebetler tesis etmeleridir. Bu sebeptendir ki, Üstadımız merhum Adnan Menderes’i “İslâm kahramanı” olarak vasıflandırmış ve mektuplarında onu bu isimle yad etmiş, hattâ bazı mektuplarında, siyasetle alâkasını kesmiş bulunduğu halde, Adnan Menderes gibi bir İslâm kahramanı ile sohbet etmek arzusunda olduğunu beyan etmiştir.

 

Üstadımızın âlem-i bekaya irtihalinden sonraki yıllarda yaşanan hadiseler ve dinî hak ve hürriyetlerin maruz kaldığı kısıtlamalar, Demokratların iktidardan düşmesi halinde ortaya çıkacak tehlikelere dair ikazlarının ne kadar yerinde olduğunu göstermiştir.

 

Milletimizin serbest iradesiyle iktidara gelen ve halen iş başında bulunan idarecilerimize gelince, bunlar, iktidarda bulundukları müddet içinde, İslâm kahramanı Adnan Menderes ve arkadaşlarının yaptığı hizmetlerden çok daha fazlasının tahakkukuna, Allah’ın izin ve inayetiyle muvaffak olmuşlardır. Ezcümle:

 

– Başörtüsü gibi İslâm’ın en önemli bir şiârı üzerindeki yasaklar tamamıyla kalkmıştır.

 

– İmam Hatip Okulları ve Kur’an kursları da yeniden eski serbestisine kavuşmuş, hattâ eskisinden daha da haşmetli bir şekilde yurdun dört bir yanında bu milletin evlâtlarına hizmet vermeye başlamıştır.

 

– Tek parti devrinin eseri olan ve gençliği her türlü dinî hissiyattan uzak bir şekilde yetiştirmeyi hedef alan eğitim politikalarının ıslahına girişilmiş, bu cümleden olarak Kur’an, Siyer ve Osmanlıca dersleri devletin okullarında okutulmaya başlamış ve gençlerimiz arasında da büyük bir rağbet görmüştür. Hele masum yavrularımızın okul sıralarında o günahsız dilleriyle Kur’an-ı Kerim’i okumaya başlamaları,“Allah Tealâ bir kavme azap edeceği zaman, Kur’ân okuyan çocukların sesini işitince azaptan vazgeçer” meâlindeki hadis-i şerifi bize gözyaşları içinde hatırlatıyor.

 

– Yine Üstadımızın fevkalâde ehemmiyet verdiği ve “âlem-i İslâm’ın kalesi ve şanlı ordusu” olarak yad ettiği kahraman ordumuz bazı mihrakların elinde bir darbe âleti olmaktan kurtarılmış ve milletimizin ve âlem-i İslâm’ın nezdindeki o müstesna mevkiine kavuşturulmuştur.

 

– Kur’ân’ımız başta olmak üzere dinî ve manevî değerlerimiz, devletimizin bütün kademelerinde eski itibarına kavuşmuş, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde ve devlet erkânının iştirak ettiği mühim toplantılarda Kur’ân okunması gibi, yakın zamana kadar kimsenin hayal bile edemediği işler büyük bir vakar ve sükûnet içinde gerçekleşmiştir.

 

– Yıllardır ihmal edilen ve hattâ küçümsenerek bakılan İslâm âlemine devletimiz tekrar gülen yüzünü çevirmiş, nerede bir mazlum gördüyse oraya yardım elini uzatmış, bütün İslâm ülkelerinin ve hattâ bütün mazlum milletlerin samimî muhabbetlerine mazhar olmuş, böylece, dünyanın en büyük gücü olmaya lâyık olan İslâm ümmetinin Üstadımız tarafından sık sık müjdelenen ittihad-ı İslâm hedefine doğru derlenip toparlanacağına dair alâmetler açıkça görülmeye başlamıştır.

 

Bütün bu mesut ve müjdeli gelişmeleri bir arada mütalâa ettiğimiz zaman, bugünkü idareyi iktidarda muhafaza etmenin vatan, millet, İslâm âlemi ve hattâ insanlığın sulh ve selâmeti açısından ne kadar hayatî bir önem taşıdığı, açıkça ortaya çıkacaktır. İşte bunun içindir ki, yurt içinde ve yurt dışında bütün menfi mihraklar, milletimizin bu mesut istikbale doğru yol alışını durdurmak için ittifak etmişlerdir. Bu sebepten, önümüzdeki seçimlere sıradan bir seçim olarak bakmak mümkün değildir.

 

Bugün bir seçim mücadelesi görüntüsü altında cereyan eden şey, şu veya bu partinin iktidar olması meselesi değildir.

 

Bu, siyaset sahasındaki muhtelif cereyanlardan birinin nöbeti diğerine devretmesi meselesi değildir.

 

Bugünkü mücadele, bu vatan ve millet için çalışanlar ile vatanı parçalamak ve milletimizi ecnebîlere köle yapmak için çalışanlar ve onların şuurlu yahut şuursuz müttefikleri arasında cereyan eden bir mücadeledir.

 

Bu, asırlardır İslâm’ın bayraktarlığını yapan ve İslâm âleminin istikbali için bütün ümmetin ümit bağladığı bir milletin ayaklarındaki prangaları çözmeye çalışanlar ile, bu kahraman milleti birbirine düşürüp vatanını parça parça ederek bütünüyle ecnebî kuvvetlerin hakimiyeti altına sokmak isteyenler arasındaki bir mücadeledir.

 

İşte, bir kısmına kısaca temas etmeye çalıştığımız bu sebepler muvacehesinde, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin hayatta olan talebeleri olarak bizler, tıpkı Üstadımız gibi, vatan, millet, Kur’ân, İslâmiyet ve insaniyet namına, bugünkü idarecilerimizi iktidarda tutmayı ve onları bu hizmetlerinde desteklemeyi bir vazife biliyoruz. Bizim mesleğimiz asla siyaset değildir. Bu tarz beyanatımız bazı kardeşlerimizce siyasete ziyade temas gibi anlaşılmaması gerekir. Zira Üstadımızın hal-i hayatındaki tatbikatını ve lâhikalarda ifade ettiği tavrını ifadeden ibarettir.Bir vazife i vataniye ve diniyedir ki bize hüsn-ü zan eden kardeşlerimize bir hatırlatma ve mevcud müsbet hükümete de mütecaviz dinsizlere karşı bir yardımdır. Üstadımızın ifadesi ile:

 

“Risale-i Nur, dünyada her cereyanın fevkinde bulunması ve umumun malı olması cihetiyle, bir tarafa tâbi’ ve dâhil olmaz. Belki mütecaviz dinsizlere karşı haklı tarafa yardımcı olur ve dost olur ve ihtiyat kuvveti hükmünde onlara bir nokta-i istinad olur. ” (Emirdağ – 1, s. 160).

 

Allah doğruların yardımcısıdır.

Editör: TE Bilişim