4 günde 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan Kobani eylemlerinin geldiği noktayı değerlendiren Sinan Oğan, asıl meselenin Ayn el-Arap olmadığını, Türkiye olduğunu söyledi.

Türkiye'nin üzerine düşeni yaptığını belirten Sinan Oğan, Ayn el-Arap’a Barzani ve Avrupa’dan gönderilen malzemeler Türkiye üzerinden geçirilmiştir. iddiasında bulundu.

Oğan, CHP'nin teklifinin de son derece tehlikeli olduğunun altını çizdi.

"HDP'nin 'sokağa çıkın' çağrısı sonun başlangıcı olmuştur. Ancak bu çağrı sonucunda ölümlerin, yakıp yıkmaların olması HDP’yi ikinci bir açıklama yapmaya yöneltmiş ise de bu açıklaması yeterli gelmemiştir." diyen Oğan, Kürtlerin demokrasi edebiyatı yaptığını söyledi.

İşte Sinan Oğan'ın İnternethaber'den Nesrin Yılmaz'a yaptığı o açıklamalar...

Son 4 gündür Türkiye'de yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?

ASIL GAYE TÜRKİYE'DİR

Son yaşadığımız hadiselerdeki durumu aslında dün Sayın Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli yaptığı basın açıklamasında net bir şekilde ortaya koymuştur: “Asıl mesele, asıl gaye Ayn el-Arap (Kobani) olmayıp, Türkiye'nin dirlik ve birliğinin imha edilmesidir. PKK-PYD terör örgütünün IŞİD'le hiçbir farkı olmadığı gün gibi meydandadır." Sayın Bahçeli’nin de dediği gibi Türkiye’de başlatılan isyan kalkışmasının asıl gayesi Ayn el-Arap değildir. Asıl gaye Türkiye’dir. Türkiye’nin Suriyeleşmesidir.

TÜRKİYE ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMAKTADIR

Türkiye Ayn el-Arap konusunda üzerine düşeni yapmaktadır. Hem de ABD ve Avrupa’nın toplamından daha fazla yapmaktadır. Daha önce de ifade etmiştim şimdi tekrarlayayım. Zira bizim dediklerimiz ancak batılı gazetelerde çıktıktan sonra dikkate alınıyor. Ayn el-Arap’a Barzani ve Avrupa’dan gönderilen malzemeler Türkiye üzerinden geçirilmiştir. Bu malzemelerin içerisinde stratejik silahların olduğu da ifade edilmektedir. Türkiye insani yardım yapmıştır, hatta düne kadar polise askere kurşun sıkan PKK/PYD’lileri dahi tedavi altına almıştır. İnsani geçişlere sınırları açmıştır, muhtemeldir ki, koalisyon güçlerinin hava bombardımanının yer işaretleri Türkiye sınırından yapılmaktadır. Türkiye bunların dışında daha ne yapmalıdır?

CHP'NİN TEKLİFİ ÇOK TEHLİKELİ

Türkiye’de iktidar gibi ana muhalefet liderinin açıklamaları da hesapsız, izansızdır. Ana muhalefet partisinin dünkü teklifi çok tehlikeli ve dış politika gerçeklerinden uzaktır. Yine iktidarın Zalim Esad rejimine kafayı takması da takıntılı durumdur. Her iki yaklaşım da Türkiye için tehlikelidir. IŞİD ile PKK/PYD arasında bir fark yoktur. Aynı şekilde Esad rejimi de gaddarlıkta yarıştadır. Ancak, Batılı koalisyon güçleri Esad’ın yerine ne koyacaklarını bulamadıkları için bu sevdadan vazgeçtiler. Ama SKP iktidarı bu duruma takıktır. Türkiye’nin bu diretmesi son derece tehlikelidir. Suriye halkı istiyorsa Esad rejimini devirsin. Bu Türk askerinin işi değildir. Unutulmamalıdır ki, bugünkü Irak, Saddam sonrasının, bugünkü Libya da Kaddafi sonrasının eseridir. Esad sonrasını ise tahmin dahi etmeniz mümkün değildir. Ayrıca başka ülkelerde rejim değiştirmek Türkiye’nin işi değildir. Aksi durumda onlar da senin içini karıştırmaya başlar…

İki gün önce Bingöl'de, Gaziantep ve Mersin'de yaşananların, Öcalan ve HDP'nin açıklamasının ardından olması ne anlama geliyor?

KÜRTLERİN DEMOKRASİ EDEBİYATI

Türkiye, Kürt vatandaşlarımızın temsilcisi olma iddiasındaki bir siyasi parti ve yandaşları ile Açılımcıların Türk milletine karşı kullandığı nefret dili sonucu bu günlere gelmiştir. Her gün televizyon ekranlarında boy gösteren bu kesimler Türk milletine karşı sürekli olarak bir nefret dili kullanmıştır. Demokrasi edebiyatı altında Kürtlere yıllardır eziyet edildiğini ve bu eziyetin bugün de devam ettiğini söyleyerek içten içe Kürt vatandaşlarımızı komşusuna, iş arkadaşına ve beraber yaşadığı topluma karşı ötekileştirilmiş ve tahrik etmiştir.

SOKAĞA ÇIKIN" ÇAĞRISI SONUN BAŞLANGICI

HDP'nin 'sokağa çıkın' çağrısı sonun başlangıcı olmuştur. Ancak bu çağrı sonucunda ölümlerin, yakıp yıkmaların olması HDP’yi ikinci bir açıklama yapmaya yöneltmiş ise de bu açıklaması yeterli gelmemiştir. Önünü arkasını düşünmeden insanları sokağa ve şiddete davet ederseniz sokağın sizi nereye götüreceğini bilemezsiniz. Sokağa çıkıncaya kadar kontrol sizde olur ama sokağa çıktıktan sonra artık kontrol sizden sokağa ve fırsat kollayanlara geçer. Yine bu çerçevede HDP ve Öcalan ile Kandil’in iyi polis kötü polis rolü oynadığı da söylenebilir.

İÇ SAVAŞTA HERKES YANAR

Burada unutulmaması gereken bir durum daha vardır. Bu hadiseler bin yıllık kardeşliğe zarar vermektedir. Bu sebeple öncelikle bu barbarlığa Türkiye’de yaşayan ister batıda olsun ister doğuda olsun Kürtler karşı çıkmalıdır. Kürtlerin öncelikle PKK ile arasında set çekmesi gerekmektedir. Zira bu barbarlıktan en çok Kürtler zarar görmektedir. Türkiye’de son yaşanan hadiselerden sonra saldırı altında olan Ayn el-Arap’da yaşayanlar ile beraber Sosyal Medya’da IŞİD’e zemin ve sempati kazandıracak bir sürece girilmiştir. Bu herkes için tehlikelidir. En çok da Kürtler için. Bir an önce Kürtlerin Türkiye’de okul yakan, otobüs yakan bu barbarlara karşı çıkması gerekmektedir. Şimdiye kadar yaşanan hiçbir hadisede kardeşlik bağları bu denli zarar görmemiştir. İnsanların kendi sorunlarını kendilerinin çözeceği bir sürece sokulması kadar tehlikeli bir gidişat daha yoktur. Televizyonlarda mahallelerde etrafı yakıp yıkan PKK’lılara karşı adeta mahalle savunma hatlarının kurulması buna kanıttır. Bütün aklı-selim kesimlere iş düşmektedir. Biz bu senaryoları daha önce Yugoslavya’da, Bosna’da, Kafkasya’da, Orta Asya’da, Afrika’da ve Ortadoğu’da gördük. Çıkarılmak istenen bir iç savaşta herkes yanar. Unutulmasın ki, bu ateş ilk önce ateşi elinde tutanları ve elinde ateşi tutanlara karşı sesini yükseltmeyen ve hatta içten içe sempati besleyen kesimleri yakar!

HDP, karanlık güçlerin devrede olduğunu söylüyor, size göre tüm bunların arkasında ne var?

HDP BAL GİBİ BİLİYOR

HDP aslında bal gibi de bu işin arkasında ne olduğunu biliyor… Kandil Ayn el-Arap’a gerekli destekte bulunamamış adeta Ayn el-Arap kaderi ile baş başa bırakmıştır. Sebep olarak da Türkiye’yi ve sınırları göstermiştir. Sanki karakollarımıza baskın yaparken gümrüklerden izinli geçmişler, sınırlarımızı kontrollü geçmişler gibi sınırları bahane etmişlerdir. Bunu Ayn el-Arap’da yaşayanlar görmektedir. Şimdi bir günah keçisi aranmaktadır. Bunun için de Türkiye seçilmiştir. Ayrıca bu son olaylarda Kandil ile Suriye istihbaratının koordineli bir işbirliği de söz konusudur. Siz Suriye’yi yıkmaya çalışırsanız o da sizi yıkmaya, karıştırmaya çalışır. Suriye tam da Batı ile arayı düzeltmişken Türkiye’nin Esad rejimini devirmeyi yeniden gündeme getirmesinin faturasıdır aslında bunlar. Esad rejimi ile PKK ve PYD kol kola çalışmışlardır. Sokağa çıkın çağrısı yapan bu siyasi parti ise hadiselerin fitilini ateşleme görevini üstlenmiştir.

TSK HER GELİŞMEYE KARŞI HAZIRLIKLI OLMALI

HDP kadar sorumlu diğer parti ise AKP'dir. Teröre ve teröriste verilen tavizin Türkiye'yi bu noktaya getireceği belliydi. AKP'nin oluşturduğu Yıkım Koordinatörlüğü Türkiye'yi terör karşısında elini kolunu bağlamış, teröriste taviz vermiştir. Türkiye'nin yanı başı ateş çemberine dönüşmüşken bu ateşin Türkiye'ye sıçramasının an meselesi olduğunu defaatle ifade ettik. IŞİD ile PKK ve YPG'nin birbirinden farkı olmayan terörist örgütler olduğu ve mücadelenin hepsiyle olması gerektiği tezimiz doğrulanmıştır. Bu çerçevede Türkiye her an kendisini bir ateş çemberi içerisinde bulabileceği bir coğrafyada yaşamaktadır. Her gelişmeye karşın TSK hazırlıklı olmalı ve siyasetçiler de TSK'ya hem içeride hem de dışarıda gerekli yetkiyi vermelidir. Ancak siyasi irade de Türkiye’yi bu yetki ile ateşe atmamalı, aklı-selim davranmalıdır. Bu bakımdan da MHP'nin haklılığı ortaya çıkmıştır. Bunun yanında Irak ve Suriye’de bulunan Türkmen kardeşlerimizin güvenliği de bizler için son derece önemlidir. Yaşananlardan en fazla zararı gören grup Türkmenler olmuş ne yazık ki bu hiç gündeme gelmemiştir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin tezkere kararında Türkmenlerin korunması son derece önemli bir etmendir. Ayrıca dün Türkmenlerin katline sessiz kalanlar da tarih sahnesine kendine ayrılmış karanlık yerde olacaktır. Türk milleti ve Türkmen kardeşlerimiz bunları da unutmayacaktır.

Ayrıca Türkiye'nin güvenlik güçleri ter türlü teröristle mücadele edecek güçtedir. Hiç kimse kendisini güvenlik gücü yerine koymasın. Bu ülke gerektiğinde topyekün mücadele etmenin ne olduğunu Cumhuriyet kurulurken göstermiştir. Gerekirse yine gösterir. Ama şimdi görev güvenlik güçlerindedir. Sokak çatışmaları ile bu sorunun çözülmeyeceğini Türkiye daha önce defaatle görmüştür. Gerekli dersleri de almıştır.

Kandil'in Öcalan'ı gözden çıkardığı söyleniyor, bu ne kadar doğru olabilir?

AB YERİNE ORTADOĞU BATAKLIĞI

Kandil Öcalan’dan çok farklı istihbarat örgütlerinin kontrolüne girmeye başlamıştır. Ancak daha tam olarak da İmralı canisini gözden çıkarmamıştır. Eskiden bölge bu kadar yoğun istihbarat faaliyetlerine maruz değildi. Şimdi Özellikle Suriye ve İran istihbaratı Kandil üzerinde etkili olmaya başlamıştır. İsrail, ABD ve Rusya’nın Kandil üzerinde geleneksel olarak oluşturduğu ağırlığı bilinen bir durumdu. Ancak şimdi Almanya da devrede güçlenmiştir. Dolayısıyla bölgede tabiri caiz ise “at izi it izine karışmıştır”. AKP iktidarı adeta Banker Bilo filmindeki kaçakçılar gibi Türk milletini AB’ye sokacağım diye yola çıkmış getirip Ortadoğu bataklığına atmıştır. Ortadoğudebelendikçe gömülebileceğiniz bir coğrafyadır. Bu bölgenin oyunları da oyuncuları da kendine hastır. Sayın Davutoğlu ise maalesef bu işlerin acemisidir… Türkiye’nin Ortadoğu’ya balıklama sokulması da bunun en bariz örneğidir. Ortadoğu’ya girmek kolaydır ama çıkmak pek o kadar kolay değildir. İngiliz cetveli yüz yıl önce öylesine bir harita çizmiştir ki, şimdi siz ne o haritayı değiştirebilirsiniz ne de istikrarı getirebilirsiniz…

Ayrıca daha önce suni bir açlık grevleri senaryosu yaşamıştı bu ülke. Bir dizi açlık grevleri başlatıp sonra Öcalan’ın bir talimatı ile bitirilmiş ve Öcalan Türk kamuoyunda yeniden ivme kazanan isim haline getirilmiş ve peşinden de Açılım süreci başlatılmıştı. Şimdi yeniden bu olaylar tırmandırılıp ancak Bebek Katili Öcalan bu yangını söndürebilir senaryosu gibi bir durum da söz konusudur. Abdullah Öcalan bu sericin ilerleyen ayaklarında yeniden aktör haline getirilmek ve bunun üzerinden de birtakım yeni haklar ve pazarlık unsurları elde etmek isteyecektir.

Bundan sonrası için Türkiye'yi nasıl bir tablo bekliyor, sizin öngörünüz nedir?

GİRECEĞİNİZ BÖLGE ÇAMURLUDUR

Bundan sonrası tamamıyla hükümetin uygulayacağı politikalara bağlıdır. Gireceğiniz bölge çamurludur. Mecbur kalmadıkça, hayati devlet çıkarları sizi mecbur etmedikçe bu çamura girmemek gerekir. Ayrıca ne kadar çok hareket ederseniz üzerinize çamur o kadar fazla sıçrayacak ve o kadar çok çamura bulanacaksınız. Türkiye’nin yapması gereken çamura bulaşmadan çamurlu araziyi geçmektir. Ancak görünen o ki, Sayın Davutoğlu Başbakanlığındaki AKP hükumeti hem içeride ve hem de dışarıda inisiyatifi elinden kaçırmaktadır…

Editör: TE Bilişim