Amerikan kaynakları Suriye’de kimyasal silahların El Nusra Cephesi tarafından kullanıldığını geçtiğimiz günlerde açıkladı.


Esad ihtimali söz konusu olduğunda sergilediğiniz cevvaliyetin bir benzerini şimdi niçin bu örgüte karşı göremiyoruz Sayın Bakan?

Türkiye’nin kuruluşundan bu yana üç meselesi vardır ki, bunlar siyasî partilerin günlük uğraşlarını aşan “millî” bir niteliğe hâsıldır.


Birincisi “Misak-ı Millî”, ikincisi “Kıbrıs”, üçüncü ve sonuncusu ise “1915 Meselesi”dir.

“Millî” denilen meseleler zaman aralıklarının ötesindedir ve iktidarlardan çok, topyekûn devleti ve milleti bağlar.


Dolayısıyla da söz konusu sahada işlenecek tek bir kusur “yapısal” neticeleri de beraberinde getirecektir.

Misak-ı Millî, “tek bir çakıl taşı dahi…” ile başlayan kuru sohbetlere veya bir ucuz popülizm kaynağına kat'iyen indirgenemez.


Eskiden oralarda bir tek yaprak dahi kımıldasa ,Ankara’da fırtınalar kopardı. Zira bilinirdi ki, Musul ve Kerkük’te yaşananlar bize etki eder.

Şimdi ise, AKP iktidarı ile birlikte, Kuzey Irak’taki tufanlar, Ankara’da bir tek yaprak dahi oynatmıyor.


Neden biliyor musunuz? Çünkü AKP, Misak-ı Millî’ci değil; BOP’çudur, Kürdistancı’dır ve Barzanici’dir.

Son günlerde güzel Türkiye’mizin bazı il- ilçelerinde terör örgütü yeniden ayaklanma provaları yapmak suretiyle birilerine gözdağı veriyor.


Her devlet kendisine isyan eden ve kolluk kuvvetlerine saldıran, kurşun sıkan örgütleri, yapıları itlaf eder.

Talebini; kırmadan,dış güce dayanmadan duyurmaya çalışan Kürt veya her ne kökenden olursa olsun tüm Türk vatandaşlarımızı bağrımıza basarız.


Ama bu talepleri istismar eden, sömüren ve kötüye kullanan teröristlerin kaderinde yok edilmek vardır.

Kuzey Irak’taki kabile reisi AKP’den de aldığı güçle Türkmenleri öz vatanlarından sürüyor, zulmediyor, onları katlediyor ve sindiriyor.


Türkmen kardeşlerimizin uğradığı hunhar saldırıların, yaşadıkları faşizm örneklerinin haddi hesabı yok.


Bu kabile reisi 19.yüzyıl kafasıyla Kuzey Irak’ta bir etnik temizlik yapıyor, siz de seyrediyorsunuz.

Nerede insan sevgisi? Nerede barışçıl tutum? Nerede Müslüman’ın zulüm gördüğündeki infial?

AKP’nin “barış” kavramından anladığı yalnızca Türk düşmanlığıdır, başka bir şey değildir.


Milliyetçiler baskılara, “oldu-bitti” yaklaşımlara direniyor, hem de aslanlar gibi.

Biz, bu ülke için savaşmış şehitlerimizin aziz hatıralarını yâd ediyor, gazilerimize verdiğimiz sözü yerine getiriyoruz.

AKP’nin enerji lobisinin talepleri ve akrabalarla yapılacak doğalgaz antlaşması karşılığında Kuzey Kıbrıs’tan vazgeçeceği açıktır...


AKP için; Toprak, millî kimlik, Türklük – tabii kaynaklar karşılığında pazarlık edilebilir ve değiştirilebilir değerlerdir.

Kıbrıs, AKP iktidarından önce bir “dava” idi, bugün ise bir “sorun” şeklinde sunuluyor.


Bir hususu açıkça ifade edelim: “Kıbrıs Sorunu” 1974’teki Barış Harekâtı vasıtasıyla çö-zül-müş-tür.

O çok gururlandığınız yurtdışı ziyaretlerinizde bir kerecik Kıbrıs’ın ismini de geçirseydiniz yahu! Kıbrıs’ı gündem maddesi yapsaydınız?

Şehit kanlarıyla alınmış bir mübarek vatan toprağını pazarlık konusu yapmanıza izin vermeyeceğiz!

Her fırsatta dilinize doladığınız İkinci Abdülhamid Han’ın manevî mirasına sahip çıkabilecek kalibre sizde yok!


Merhum Erbakan’ın öğrencileri - burada karşımda duruyorsunuz. Rahmetli Erbakan, top oynamak için sınıftan kaçtığınızı söylerdi – doğruymuş.


Bir tarafta “Kıbrıs Fatihi Erbakan”, diğer tarafta müzakerecilerden, “ver-kurtul”culardan oluşan topçu haylazlar…


Merhum Erbakan’ın da, merhum Ecevit’in de Kıbrıs meselesindeki emeklerini biz hatırlıyoruz ve hayırla yâd ediyoruz,

Yunanistan 2004 yılından bu yana Ege ve Akdeniz’de 53 ada, 18 adacık ve 34 kayalıkta doğrudan ve dolaylı şekilde fiili egemenlik tesis etti.


Türkiye’nin bir “adacık” veya “kayalık” derdi yoktur ancak bu hassasiyetimiz “Ege Deniz Hâkimiyeti” levhası altında değerlendirilmelidir.


AKP açısından her şey maddî olduğu için, sembolik ve manevî kıymet atfeden boyutları anlamıyorlar tabiatıyla…

Birinci Dünya Savaşı esnasında insanlığın yarısı çeşitli acılara, felaketlere muhatap kalmıştır. Türkler ve Ermeniler bu kategoride yer alır


Çok bunaltıcı geçecek olan “2015 süreci” yaklaşırken alınan hiçbir tedbir, yürütülen hiçbir karşı-kampanya yok.

Tarihin en şerefli milletini “katil” olmakla kimse itham edemez. Etmemelidir.


Allah’a hamd olsun ki, bizim geçmişimizde soykırım, gaz odaları, krematoryumlar, toplama ve çalışma kampları yoktur.


Bu anlamda Batı, esasen kendi kabahatini örtmek ve hafifletmek için 1915 meselesini kaşımaktadır.

“Bizden önce de bu ayıbı yapanlar oldu, hem de bunu Müslümanlar yaptı – ilk değiliz” demek suretiyle vicdanlarını temizleyemezler.

Almanya’dan Bakanlığınıza ulaştırılan “Deniz Feneri” dosyasını ne yaptınız Allah aşkınıza?


Onu, gereğinin yerine getirilmesi için Adalet Bakanlığı’na yollamanız gerekiyordu. Yoksa yanlışlıkla suçlulardan birisinin eline mi geçti?

Sayın Bakan, AKP’deki Erdoğan-sonrası dönem için hesaplar yapmak yerine, vazifelerine yoğunlaşmalıdır

Editör: TE Bilişim