1 Kasım’dan sonra siyaset yeniden şekillenmeye başlayacak.

AK Parti ya da AKP kendi içine çekilip transformasyon geçirecek.

Seçimden ister tek başına iktidar çıksın, isterse koalisyon gündeme gelsin; Devlet Bahçeli’nin dediği gibi AK Parti içinden yeni bir oluşumun doğması kaçınılmaz gözüküyor.

Fakat bu mitoz bölünme ortamlarının diğer partileri kapsamadığı sanılmasın. Onlar da yeni siyasi oluşum beklentilerinin kapsama alanı içinde.

ÖNCE BÜYÜK BİRLİK

‘Önce Türkiye’, ‘Önce İnsan’, ‘Sen Ben Yok Türkiye Var’, ‘Şimdi Birlik Zamanı’ gibi sloganların ilk adresi her zaman BBP olmuştur.

Siyaset bilimine katkısı büyüktür Büyük Birlik’in. Türkiye’nin siyasi aklına çok şey katmıştır küçük bir parti olmasına rağmen.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun liderliğini yürüttüğü parti, Türkiye’nin ihtiyacı olanı o dar imkânlar ve zor şartlar altında üretmeyi bilmiştir.

Fakat dış destek olmadığı için bu millî duruş ve düşünce ne yazık ki projelerini hayata geçirmek ve Türkiye’yi içine düştüğü bataktan kurtarmak, bölünme psikozlarından arındırmak fırsatı yakalayamadı.

Büyük Birlik misyonu gerçekleşmedi. Türkiye bu çağda yakalaması gereken yönetim sanatını yakalayamadı.

Fırsatlar heder edildi.

Ve lider şehit oldu.

Şimdi her parti o aklı ve kelimelerini kullanabilir.

Kullanıyor…

Nasıl olsa mirî malı. 

Helal olsun…

SARAY’A ISINMA

Saray’ı protesto edenler şimdilerde yavaş yavaş saraya çıkma lüzumunu hissedip tavır değişikliklerine bahane arıyorlar.

Daha önce “asla saraya çıkmam” diyenler “çıkarım ama…” demeye başladılar.

Sarayın cazibesi Türkiye’nin aralık sendromundan kurtulup yeni uzlaşmalar inşa etmesine yol açmışa benziyor.

Eee ne de olsa Özal’ın sözleri halâ geçerliliğini koruyor.

“Alışırlar, alışırlar…”

EVLERE BACA

El Nino tabiat olayı bu yıl zirve yapacakmış.

Anlaşılan bu yıl üşüyeceğiz.

Kış çetin geçecek.

Bu kış donacağız.

Yine megakentlerin okul yollarında servise binemediği için donarak ölen okul çocuklarına ağıtlar yakacağız.

Meteoroloji uzmanları bu kışın çok soğuk geçeceğini belirtiyorlar.

Ya bir de savaş çıkarsa…

Ruslarla ve İran’la kötü olunca Azerbaycan’ın doğalgazı bize yetecek mi acaba?

Ya yetmezse?

Doğalgaz kesilirse, ne yapacağız?

Son yıllarda yapılan koca koca apartmanların hemen hiçbirinde soba borusu için, ocak için çıkış koymamışlar… Bacası olmayan evlerin vay haline?

Demek ki elektriğe yüklenilecek.

Yeni enerji kaynakları bulmamız kaçınılmaz.

Her şeye hazırlıklı olmalıyız.

TÜRK BAYRAĞI ELBETTE KUTLUDUR, KUTSALDIR

Uğur ve Emirhan Diyarbakır’daki okullarına Türk bayrağını getirip yeniden astılar.

Gözleri yaşararak asmışlar bayrağı…

Yazık o bayrağı oradan indirenlere…

Bilmiyorlar mı ki; bu bayraktaki hilal ve yıldız asırlardır medeniyetimizin de remzidir; milletimizin de istiklâlinin sembolüdür.

Hilal laledir, Allah’tır. Yıldız güldür, Muhammed’dir. 

Türk bayrağı dünyanın en güzel bayrağıdır. 

Bütün mazlum milletlerin de bayrağıdır aynı zamanda…

Bütün inananların…

Hilal kelime-i tevhidin en güzel, en sâde tasarımıdır.

Gül ve Muhammed’i yıldızdan daha güzel ne remzeder?

Bu bayrağa bir Kürt’ün yan gözle bakması dahi düşünülemez.

Değilse gerçekten kanından şüphe etmek icap eder; zira o Kürt değildir…

Türk bayrağı son asırda uydurulmuş, sadece Cumhuriyet döneminde icat edilmiş bayrağımız değildir. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağı binlerce yılı kuşatan ne kadar değeri varsa onu sembolize eder. Dolayısıyla ona saygısızlık bütün bir maziye, medeniyete, kültüre, ortak kültür coğrafyasına, inançlarımıza saygısızlıktır.

Allah’a adanmış bu milletin bayrağına hürmetsizlik asla bağışlanamaz.

Ne ki, evlatları var..

Şükürler olsun…

Uğur ve Emirhanlar var olduğu müddetçe o bayrak yere inmez, vatan küsmez…

GÖÇMEN KAMPI TESCİLLENDİ Mİ?

Merkel, Suriyeli mültecileri Türkiye’de tutabilmek için akla karayı seçti. Eğri oturdu, düz oturdu; şöyle dedi böyle dedi…

Daha önce yazdıydım.

Göçmen sayısı elli bin iken…

“Kilis’teki kampı Edirne’ye kuralım” dediydim.

O zaman kursaydık o gece sadece Merkel değil hepsi gelirdi Avrupalı dostlarımızın.

Ne hava olurdu ama…

Konsey toplanırdı ve hemen on, on beş milyon yardım kararı alırlardı.

“Yeter ki kampı Edirne’den kaldırın” diye yalvarırlardı.

İsmet Özel’in Kalın Türk’ünü oynayıp umursamazsak bu sefer konsey toplanır ve yüz milyar yardım kararı alırlardı. Onu da umursamazsak, bütün dış borçlarımızı silme kararı alırlardı.

Borç yiğidin kamçısıdır, nasılsa öderiz dese uzun adam, daha bir millî olurdu.

O zaman da hemen müzakereleri başlatalım derlerdi.

Bugünkü gibi fasıllarla uğraşmazdık.

“Fasıl masıl anlamam kardeşim hemen besteye giriniz lütfen” derdi reis.

Onlar da direnemezdi.

Bizi üye yapmak zorunda kalırlardı.

Ben böyle diyorum ama Türkiye, maalesef elindeki kozun kıymetini bilmiyor ve Avrupa’nın en korktuğu şey üzerinde oynayamıyor.

Elindeki kozları ucuza devrediyor.

Neymiş kolay vize hakkı alınacakmış.

Batsın vizeleri…

Nostrodamus’dan beri Avrupa güneyden ve doğudan üç milyon kara adamın geleceği o kara günün korkusuyla yaşıyor…

O yüzden birkaç bin göçmene bile tahammülleri yok..

Türkiye Avrupa’nın bekçisi mi?

Türkiye uluslararası göçmen kampı yapılıyor diye yıllardır uyarıyorum.

Merkel eli boş dönmediyse vay halimize?...

 

Lütfü Şehsuvaroğlu

Editör: TE Bilişim