Çiftçinin durumu içler acısı!

Sağılır bir inekten günde 15-20 kg süt almak için;

5 kg kesif yem versek 8,5 TL

İlave olarak;

10 kg yonca 7 TL

10 kg silaj 1,5 TL

Günlük bakıcı veya çoban parası 3,3 TL

İlaç ve veteriner masrafı 1,2 TL

Yem karma ve mazot masrafı ise 0,5 TL

Toplamda günlük 22 TL yapıyor!..

Sütün köylük yerde toplama litre fiyatı 1,1 TL

En üst verimden günlük 20 L süt verdiğini varsaysak; 20 L x 1,1 TL  = 22 TL

Net kar; 22 TL – 22 TL = 0 TL

Anlayacağınız el elde baş başta!

***

Peki, bu duruma nasıl geldik?

Kısa bir hafıza tazeleyelim;

Eskiden devletin kurumu TÜPRAŞ vardı!

Çiftçiye üreticiye gübre üreten TÜGSAŞ ve İGDAŞ gider TÜPRAŞ’tan hammadde alırdı.

Bu gübreler ile üretilen hububat ve yemlik ürünleri TMO çiftçiden satın alır, TZDK ve YEMSAN’ın verirdi.

Hububat piyasaya uygun fiyattan satılır, vatandaşın ekmeği pirinci uygun fiyattan tüketmesine zemin hazırlanırdı.

Çiftçinin hayvansal üretim için yem ihtiyacını TZDK ve YEMSAN’a bağlı Türkiye’nin dört bir yanındaki 30 yem fabrikası işletmesi karşılardı.

Çiftçi birliklerine ve çiftçilere işletme sermayesi olarak, T.C. Ziraat Bankası ve TKKMB üzerinden uygun ve sübvansiyonlu krediler sağlanırdı.

Bu kredi sağlayan kurumların verdiği krediler ile üretici TZDK’undan traktör ve zirai alet ve makinalarının tedarikini uygun fiyattan yapar, TİGEM’den tohum ihtiyacını, TZDK’dan ve çiftçi birliklerinden gübre ihtiyacını karşılardı.

Üretilen ürünleri TMO, TEKEL, TŞFAŞ, SEK, EBK, ÇAYKUR satın alır, piyasayı dengeler, fiyatları düzenler ve üretim yapardı.

Yapardı!

Çünkü artık yapmıyor veya yapamıyor!

Cumhuriyetin birikimi olan bu kurumlar özelleştirme adı altında satıldı.

Satılmadan önce içleri boşaltıldı.

Bilerek zarar ettirildi.

Emperyalizmin yeni adı küreselleşme adı altında ABD’nin, IMF’nin, AB’nin, Dünya Bankasının politikalarına ve dayatmalarına kurban edildi.

Devlet tekel oluşturmuş” denilerek özelleştirilen TEKEL, yabancı sermayenin sektörde tekelleşmesine neden oldu.

Özelleştirme adı altında yok parasına, hurda parasına, içindeki mal parasına satılan Cumhuriyetin birikimi kurumların büyük çoğunluğu bilerek veya yönetim zafiyetinden kapandı, arazileri AVM oldu, imara açıldı, 3. şahıslara misli misli kar edilerek devredildi.

Devredil de ne oldu;

Otu Rusya’dan,

Eti Sırbistan’dan,

Canlı hayvanı Uruguay’dan,

Süt ürünlerini Amerika’dan,

Tohumu İsrail’den

Gübreyi Ukrayna’dan

Tarımsal kredileri yabancı sermayeli bankalardan alır olduk!..

***

Bugün ise stratejik sektör olan tarım alanındaki bu sorumsuzlukların sonucunu yaşıyoruz ve daha da yaşayacağız.

Besi hayvanına ucuza yem alamayan, yem bitkisi için ucuza gübre alamayan, işletmesi için ucuza kredi bulamayan çiftçi ve üretici eski günlerini hasretle özler oldu.

Bitkisel üretiminde ucuza gübre alamayan, zirai ekipmanlarını uygun fiyata alamayan, tohumunu devlet destekli ucuza alamayan, ürettiği ürünü değerinde satamayan, yeni tarım sezonu için uygun işletme kredisini alamayan çiftçi çaresiz.

***

Çiftçiye kredi sağlayan bankaları amacı dışında kullanıldığından vatandaş yabancı sermayeli bankalara mahkûm edildi. Bu, adı Türk ama sermayesi yabancı bankalar değil mi zora düşüp kredisini ödeyemeyen ve icralık olan çitçinin üreticinin arsalarını, tarlalarını, bahçeleri haciz eden ve modern köy ağaları gibi mülk zengini olup köylere kadar ele geçiren!

Yazık yazık!

Bu çiftçiye, bu millete yazık!

Yazık ki; bu sokma akıllı milli olmayan yanlış tarım politikalarını uygulayanlara yazık!

Kalın sağlıcakla!..