Son Yok Edici: İnsanoğlu

Abone Ol

Bak evladım, bizim kuracağımız sistemde önce iç dünyamıza yönelik eğitime önem vereceğiz. İnşa edeceğimiz bu sistem doğa odaklı olacağı için halkımıza temelde vereceğimiz eğitimde de, doğanın insan hayatı için önemine sürekli vurgu yapacağız. Çocuklarımıza ilk olarak gözlerimizi açtığımız bu dünyanın ne kadar güzel olduğunu, barındırdığı su ve ağaçları sayesinde nefes alıp hayatta kalabildiğimizi anlatacağız. Yani evladım, bizim işimiz temelde pozitif bilimlere ağırlık vermek olmayacak; öncelikli hedefimiz tam anlamıyla güzel ve faydalı bir insan yetiştirmek olacak. Bunu da beşeri disiplinlere yani edebiyata, sanata, resme ve müziğe dayanan uygulamalarla ve eğitimlerle gerçekleştireceğiz. Böylelikle ruhları tok, kalpleri pak ve insani duyguları tam olan nesiller yetiştirmiş olacağız. Sonrasında zaten doğaya, yaşadığı dünyaya faydası ve saygısı olan nesiller peşi sıra gelecektir. 

Nasıl bir düzen kurmak istediğimi düşün ve saydığım bu birkaç şeyi de zihninde canlandırdıktan sonra harikulade sistemimizi hayata geçirmek için çalışmalara başla Salih dedi, öğretmenim. İçinde kocaman bir volkan vardı, hissedebiliyordum; büyük bir ateş parçası yüreğinde patlamaya hazırdı hayalini gerçekleştirmek için. 

İnsanoğlunun doymak bilmez iştahı her gün artarak devam ediyordu. Ben ise öğretmenimin bu zalim insanlar içinde ne kadar yalnız olduğunu görebiliyordum. Salih, yeni bir düzen kuracağız, yeni bir devlet inşa edeceğiz derken, bir yanım bunun imkânsızlığına yaklaşıyor biryanım da umudumu korumam için çabalıyordu. 

En temelde yapılacak olan şeyleri öğretmenim sıralamıştı, bana da pekala güzel bir şekilde anlatmıştı. Öğretmenimin planının başarıya ulaşmasını canı gönülden istiyordum. Yoksa ben insanoğlunun hiç mi hiç değişmez oluşunu, ders almaz ve kimilerinin de eğitilmez oluşunu gördükçe, içimdeki cesareti büsbütün kaybedip umutsuzluğa sürükleniyordum. Haksız da değildim. Yaşadığımız dünyanın ve doğanın nasıl iki gözü iki çeşme ağladığını, nasıl hunharca yok edildiğini gördükçe demek ki biz insanoğlunun bugüne kadar bir şeyleri doğru yapmadığını görüyordum. Öğretmenimin söylediği gibi, çocuklarımıza temelde vermemiz lazım gelen şeyin aslında doğa sevgisi ve ahlak bilinci olduğunu, bunun haricinde kalan tüm ders ve eğitimlerin ikincil öneme sahip olduğunu bilememişiz. Çocuklarımıza bütün insani duyguları, doğru ve yanlışı, iyi ve kötüyü, siyah ve beyazı kısacası sağduyulu olmayı demek ki tam olarak belletememişiz. Duygulu bir insan olmayı, ince yaşamayı öğretememişiz. Her şey temelde başlardı ya hani. Maalesef temeli sağlam inşa edememişiz. Bugünün dünyasının sebebi temelin yanlış atılmış olmasıymış.

Sanat ve edebiyatla yoğurmadığımız beyinlere hayatın sadece sınavları geçmek olduğunu aşılamaktan başka ne yapmıştık gerçekten. İnsan sevgisini, hayvan sevgisini en önemlisi de doğa sevgisini en temelde vermemiz gerekmiyor muydu? Ben, öğretmenimin kurmayı istediği yeni devleti ve sistemi şu zamanda daha iyi anlıyorum doğrusu.

Evlerimizde tıkılıp kaldığımız uzun haftalar dahilinde doğa biraz da olsun oh demiştir belki. O da bıktı artık zulüm görmekten. Kaldırımda biten ağaçların, o renkli saksılar içinde bizlere mis kokularıyla güzellikler sunan çiçeklerin diplerine atılan çöpler, su şişeleri ve izmaritler bu günlerde biraz olsun temizlenmiştir. Doğa biraz da olsun nefes almıştır. İnsan da bir canlı. Çiçek de bir canlı. Sessizce yıllarca dimdik ayakta durmaya çalışan kestane, çam, kayın ve niceleri, onlar da birer canlı. Sen nasıl sana zarar verilmesini istemiyorsan, yan gözle bakılmasına sinirlenip feveran ediyorsan ağaçlarımıza, doğamıza, suyumuza neden kıyıyorsun, yok ediyorsun? Nasıl bu kadar kötü olabiliyorsun? 

Maalesef güzel kardeşim toz kadar bir virüs bile aklımızı başımıza getirmedi ya helal olsun. Getirmeyecek gibi de. Daha kaç canlının ölmesi, havanın daha ne kadar zehirlenmesi, daha kaç ağacın yakılması lazım aklımızın başına gelmesi için bilemiyorum. Daha çok tüketir olduk, maddiyatı daha çok önemser olduk, birbirimize caka satmayı daha çok benimser olduk günümüzde. Hâlbuki tıkıldığın evinde dört duvardan başka kime selam verir oldun. Kimseye… Kime caka satar oldun. Kimseye… Geriye dönüp baktığımızda koca bir hiç bırakmamak için var gücümüzle doğamızı korumaya adamalıyız kendimizi, dört elle sarılmalıyız. Paranın ve daha çok kazanma hırsının aslında bizi maneviyatımızdan uzaklaştırarak içi boş, duygusuz bir insan yaptığını ve geleceğimiz olan çocuklarımıza bırakacağımız bu güzelim dünyayı da bitirdiğini görmenin zamanı geldi ve geçiyor. Elimizi çabuk tutmalıyız yoksa yeşili ve maviyi artık zihinlerimizde yaşıyor olacağız. Başka gezegenlerde yaşamaya çalışmaktan ziyade, var olan biricik dünyamızı yaşanır hale getirmek için çareler aramalıyız. Yoksa sonumuz nice olur değil mi kardeşim. 

1 Haziran’da hayat normale! dönüyor. Maalesef, doğaya daha fazla yükleneceğimiz çılgınca, deliler gibi sağa sola saldıracağımız günler başlıyor. Hayat normale! dönüyor. Demek ki normal! olan şey yitirilen canlar ve katledilen dünyamız ve yok edilen doğamızmış. Üzgünüm!

Öğretmenimin zihninde tasavvur ettiği düzen ve sistem maalesef çok uzaklarda kalmış, o güzelim hayalleriyle birlikte göçüp gitti bu duygusuz vahşi insanlar arasından istediğini yerine getiremeden. Belki de şimdi çok mutludur kim bilir.