Bugün partisinin grup toplantısında konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli, İdlib'de yaşanan gelişmeler üzerinden Rusya'ya yönelik eleştirilerde bulundu ve şöyle dedi:

"Kimse bize maval okumasın! Biz, Rusya'yı 93 Harbi'nden biliriz.”

93 Harbi’nden dört asır evvel biz cihânı titretirken Moskova, bir knezlikti. Osmanlı sarayındaki protokolde yeri bile yoktu. Sonradan olduysa da diğer krallardan gerideydi.

4. İvan zamanında Çarlık yoluna giren Moskova, 1682’de tahta çıkan Deli Petro zamanında güneye, sıcak denizlere inme siyâsetini başlattı. Ordu ve donamayı güçlendirdi. 1686-1700 arasında süren Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzâlanan İstanbul Antlaşması ile Azak Kalesi, Ruslara bırakıldı. Rusya, İstanbul’da dâimî elçi bulunduracaktı. Bu anlaşma ile Osmanlı’nın Rusya’ya üstünlüğü, Rusya’nın lehine değişmiş oldu.

Rusya, Deli Petro’nun güneye inme siyâsetinden hiç vazgeçmedi ve hiçbir zaman dostumuz olmadı.

Rusya’ya üstün olduğumuz dönemlerde devlet adamları, Dündar Taşer’in deyimiyle fenâfiddevle adamlardı. Ne zaman ki bu ideâl bitti, darmadağın olduk. Rusya, tıpkı Avrupalı devletler gibi iç politikadaki zaaflarımızı kullandı.

93 Harbi’ne gelince...

Evet Rusya bizi, bu harbde çok iyi tanıdı. Muhteris paşalar yüzünden Yeşilköy’e kadar ilerledi.

Gâzi Osman Paşa, Plevne Savaşı’nın ilk gününde İstanbul’dan yardım istemişti. Ancak, Abdülaziz’e karşı yapılan darbede önemli rol oynadığı için müşir yapılan Süleyman Hüsnü Paşa, stratejik önemi çok büyük olan Şıpka Geçidi’ni Ruslara kaptırmıştı. Bu yüzden de yardım ulaştırılamadı. Şâyet Süleyman Paşa, Şıpka Geçidi’nin önemini kavrayabilse ve gerekli tahkimâtı yapabilseydi, Plevne’deki dört muhârebeden üçünü kazanan Osman Paşa, Rus kuvvetlerini yok edebilecekti.

Ayrıca 93 Harbi başladığında Osman Paşa, Rusların Tuna Nehri’ni geçmeden dağlık bölgede yok edilmesinin mümkün olduğunu, Plevne Ovası’na ulaşırlarsa bunun iyi olmayacağı fikrini, Plevne Orduları Grup Kumandanı Mehmed Ali Paşa’ya defâlarca ilettiği hâlde Mehmed Ali Paşa, hiçbir müspet cevap vermedi ve Osman Paşa’yı âdeta tek başına bıraktı. Bu ihânet sebebiyle Ruslar, Tuna Nehri’ni aşarak Plevne’ye kadar ilerlediler. Oradan da Yeşilköy’e.. (Mehmed Ali Paşa, Nâzım Hikmet’in anne tarafından büyük dedesidir.)

Avrupalı devletler, Rusları durdurup anlaşmaya iknâ etmese kimbilir neler olacaktı?

Kaht-ı ricâl, Osmanlı’yı mahvetti. Asırlardır, kendi bekâsını devletin bekâsı zanneden muhteris devlet adamları yüzünden bir emperyalistten diğerine savrulup durduk.

Maalesef Rusya, 93 Harbi’nden bizi, çok çok iyi tanıyor!