Ak Parti iktidarı yazılı ve sözlü basının yüzde doksanbeşini kendi tekeline almış durumda. Ancak buna rağmen tüm basın elinde iken başta İstanbul olmak üzere 31 Mart Yerel seçimlerinde büyük oranda güç kaybına uğramasını içine sindiremedi. Elbette araştırdılar. Baktılar ki muhalefet sosyal medyayı kullanarak büyük mesafe aldığını gördüler. Sosyal Medya dışındaki basının %95’ine hakim olan iktidar sosyal medyayı da susturmanın çarelerini aramaya başladı. An itibariyle TBMM’ye sunulan 9 Maddelik Sosyal Medyayı susturma yasası komisyondan geçmiş bulunuyor.

İktidar bu yasayı çıkarabilir mi? Evet çıkarabilir. Cumhur İttifakı’nın küçük ortağının desteği ile çıkarabilir. Ancak teknoloji o kadar gelişti ki insanlar bir yolunu bulacak ve bu tekeli de elbette kıracaklardır. Hatırlarsanız TRT’nin yayın dalında tekel olduğu yıllarda özel televizyon kurmak yasaktı. İnsanlar ne yaptı yurdışından uydu aracılığı ile özel televizyonlar bir bir yayına başlayınca 1994 yılında RTÜK yasası çıkartılarak yayınların serbest olmasını ve Türkiye’ye taşınmasını sağladılar. Bu olayın bizzat şahitiyim. Bende TRT’den istifa ederek TGRT Yayın Yönetim Müdürü alarak göreve başlamıştım. 22 Nisan 1997 tarihinde yayınlarımız Londra’da Reuters Ajansı binasından yayına başlayacaktı. Turgut Özal’ın vefatı ile yayına 3 gün önceden başlamak durumunda kalmıştık. Kısa bir süre sonra ben Londra’daki yayının başında görevlendirildim ve bir yıl Londra’da kalmıştım. O dönemin canlı tanığı olarak bu notu kısaca aktarmak istedim.

Sevgili Okuyucularımız, demem o ki; yasaklarla hiçbir yere varılamıyor, varılamayacaktır. Göreceksiniz. Sosyal Medya’yı zapt-u rapt altına almak isteyen iktidar yine yazılı ve sözlü basında olduğu gibi hüsrana uğrayacaktır. Bu düzenleme iktidar ve muhalefet birlikte komisyon oluşturarak bir düzenleme yapılması daha akılcı bir yol idi. Ama iktidarın güç zehirlenmesi devam ettiği için yüksek egosunu da aşamayan iktidar mensupları ben yaptım oldu şeklinde yola devam etmeyi tercih etmiştir.

İktidar her konuda yanlış yaptığı gibi bu sosyal medya konusunda da yanlış yaptığını er veya geç görecektir.

Ayasofya konusunu daha önce yazmıştık ama bugün başka bir yönden konuya yaklaşacağız.

Ayasofya Ak Parti iktidarının büyük bir şova dönüştürerek bugün ibadete açılmaya çalışılması, çocukların elinde patlayan balon gibi patlayacak ve beklediği oya tevil edemeyecektir. Çünkü; başta CHP’lilerin Ayasofya’nın ibadete açılmasına karşı çıkmaması elindeki malzemeyi yarıdan fazla azaltmıştır. Ayasofya’nn ibadete açılmasını isteyen İyi Partililere sn. Cumhurbaşkanı siz önce hemen yanındaki Sultan Ahmet Camiini doldurun diye cevap vermişti. Madem öyle bugün yapılan namaz şovu neyin nesi? Bu konuyu siyasete alet edenleri bu millet görüyor ve bir kenara not ediyor. Zamanı gelince sandıkta cevabını verecektir. 31 Mart Yerel Seçimlerinde olduğu gibi…!

Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın ‘Allah’ın evinde PROTOKOL veya VİP uygulaması olmaz. Davet olmaz. Okunan ezan namaza davettir demişti.

Yine Ak parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin bir hafta önce protokol olmayacak demişti. Ancak son iki gündür protokol yapıldığı ortaya çıkınca yine aynı isim tarafından efendim açılışa kaç kişi katılacak, kimler davet edilecek diye bir talep gelmişti bizde o yönde 500’den fazla isme davetiye çıkardık diye itirafta bulundu. Allah’la kul arasında bir rabıta olayı olan namaz için protokol veya davet olur mu? Olmaz ama biz 18 yılda nice olmaz denilecek olaya şahit olduğumuz için bu olayda onlardan bir örnek olarak ortada.

Olur olur bal gibi olur. Ama sonuçlarına katlanmak üzere

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE