“Birlikten kuvvet mi doğar” mı?

Eee!.. Atalarımız dediğine göre doğar ama yine o atalarımız; “Nerede çokluk…” ile başlayan sözleri, “…üzerinden geçinmek”  deyimlerini de bizlere miras bırakmışlar…

Ne diyoruz hep; “El ele verirsek bu vatanı cennet yaparız”…

Peki ya "-mış gibi yapanlar"?

Şimdilerde “-mış gibi yapmak” deyimleri dilimize dolanmış durumda…

Neden?

Nedeni belli; “Dürüst olmayan samimiyetler”…

Memlekette, toplumsal ikiyüzlülük ve içi boş kahramanlıklar havada uçuşuyor…

Kendilerince toplumda güçlü olma, yaşama tutunma çabaları bireyleri “-mış gibi yapmak” veya “-maya çalışmak” durumlarına itiyor…

Hayatı idare ederek yaşamaya çalışmak isteyenlerin özeti sanki!

Özetle çağın yeni bir “cahillik ürünü”…

Ne diyor şair;

“mış gibi yaptım ben hep, güçlüymüş gibi, 
canı hiç yanmazmış gibi, yaşıyormuş gibi.”

***

Bu, –mış gibi yapanları ve bunun mantığını çözmek için 1883’te Fransız bir Ziraat Mühendisi olan Max Ringelmann ilginç bir deney yapar;

İp çekme deneyi!..

İpi çekenler ne kadar çoğalırsa, her bir çekenin sarf ettiği kuvvet de azalıyor ve 8 kişide %50’ye düşüyor!

Eee! Ne de olsa “İnsanoğlu tembel!”…

Özellikle de grup olarak yapılan işlerde fark edilmediğini hissettiği daha da tembel!..

Kişi neredeyse kalabalığa, kitleye kendisini bırakıp kayboluyor…

Ve maalesef bunu bilerek yapıyor…

Ringelmann’ın deneyi, 20 öğrenciye tek başlarına ve gruplar halinde 5 metre uzunlukta bir ipi çekmelerini istiyor.

İpin ucuna ise sabitlenmiş ve kuvvet ölçmeye yarayan kuvvetölçer yerleştiriyor…

Bu alet, deneklerin harcadıkları kuvveti gösteriyor.

İpin ucundan 2 öğrenci çektiğinde harcadıkları ortalama kuvvet, tek başlarına harcadıklarının %93’üne eşitti.

Yani 2 öğrenci olarak aynı ipi çektiklerinde her bir denek, %7 daha az güç harcıyor…

3 öğrencide bu oran %85’e,

4 öğrencide %77’ye düşüyor…

Ve tembellik halkası bu şekilde, 8 kişilik öğrenci grubunda herkes kendi kapasitesinin sadece yarısı kadar kuvvet harcayana dek devam ediyor.

Psikologlar bu etkiyi “Ringelmann etkisi” olarak adlandırıyorlar

"bir gruptaki birey sayısı arttıkça gruptaki her bireyin verimliliğinin düşeceği" teorisi olarak da tarihe geçiyor…

***

Bu teoriye benzer diğer bir örnek ise ekonomideki “Azalan verim kanunu” dur.

Bu yapı, bir işin veya kaynağın daha fazla kişi tarafından paylaşılması ile sisteme katkının azalması üzerine kuruludur.

***

Nicelik yerine niteliğin önemli olduğu gerçeği tüm bu teorem, kanun ve atasözlerinden ortaya çıkıyor…

Hal böyle olunca olayı günümüze indirgeyerek yeni deyimlerde uydurabiliriz!

Mesela;  “Nicelik icat oldu, nitelik bozuldu.” veya “Nerede kalabalık orada kuru gürültü.”

Fena da değil hani!..

***

Konuyu toparlayalım;

Dünya var olduğu günden beri “–mış gibi yapanlar” olduğu gibi bundan sonra da olacak…

Özellikle bireyler, yetersizliklerini kitleye dahil olarak saklama, kitleye dahil olarak kendisini özel ve önemli zannet(tir)me eğilimindedir.

Bunun en iyi örneğini yakın dönem siyasi yapılarının, cemiyet ve cemaatlerin içerisinde görebiliriz.

Burada en büyük tehlike; “–mış gibi yapanlar”ın kitleyi yönlendiren yapılara koşulsuz şartsız teslimiyetidir ki bu durum kaçınılmaz bir sondur.

Toplum “–mış gibi yapanlar” ile “yapanlar”ı birbirinden ayırt edebildiği gün geleceğe daha güvenle bakabilecektir.

-mış gibi yapanların ve çalışanın, üretenin emeğinden beslenenlerin az olduğu bir dünya dileğiyle…

Kalın sağlıcakla…