Ukdeleriyle cedelleşen insanoğlu, hayal etme yetisini kaybetmeye başlıyor.

Geçmişte düşünüp, hayal ettiği ve/fakat yapamadığı herşey, ruh dünyasında kilitlenip kalan "keşke"ler olurken; yaptığı hatalardan duyduğu nedametler de aynı döngüye götürüyor.

Yeniden aynı yaş, aynı imkân, aynı fırsat ve/veya aynı her hal için özlemler...

...ve yeniden yaşamak yaşayamadıklarını!

Yeniden yapabilmek yapamadıklarını!

Yeniden yapmamak yaptıklarını!

Ama hep ukdelerde, keşkelerde kalıyoruz.

Oysa geleceğe dair en uygulanabilir hayallerimiz de olmalı.

Geçmişimizi tecrübenin el kitabı yapmayı akıl edebilsek; gelecek için hataları asgariye düşürebilmek, başarıyı âzamîye yükseltmek mümkün olabilir.

Ferdin bakışı bu mecra'a gelebilse, ailenin ve hatta toplumun da anlaşabilmesi zor değil.

Kışın hazırlığına ağustosta başlamayı akıl eden ev hanımlarının planlamacılığına her zaman gıpta etmişimdir.

Ama kasım ayında yol yapım çalışmalarına başlayıp orayı burayı deşeleyerek kazdıktan sonra; yağmura, kara, buza teslim olan ve vatandaşa kış boyunca seksek oynatan belediyelerin planlamacılığındaki mantığa aklım bir türlü yetmemiştir.

Üstelik her yıl mevsimlerin üç aşağı beş yukarı aynı şekilde gelip gittiğini bile bile veya biline biline...

Küçük esnafın her sezon için, o sezonun icabınca farklı ürünleri vitrinine koymayı planlaması, taşı gediğine oturtma çabasıdır.

Ama hayatında yüz gramlık kuruyemiş ya da çekirdek fişeği yapmamış, hiçbir zaman hiçbir tezgâhın arkasında hiçbir müşteriye hoşgeldin dememiş bir makam budalasını mağaza müdür eden holdingleri anlayamamışımdır.

Yine üstelik alt kadrolardaki ehil seslere kulak vermeyeceği biline biline...
Ortak akıl, dirlik için birliğe önem verilmesi gerektiğini va'z eder... Ama birlik adına oluşturulan örgütler, BİRLİKTELİĞİ sağlamamakta direnir de direnir!

Siyasi oluşumlardan her ayrılan birleştirici olacağının yaygarasını yapar ama kontrolu elinde tutabilmek için de kurumlarını küçük bırakmayı elzem bilirler!

Eski siyasetçilerin, bürokratların, iş adamlarının, aile reislerinin, hatta bireyin kendi adına bizatihi kendisinin; "bugün olsa şöyle yapardım" cümlelerini sıklıkla duyarız. Ama "öyleyse bugün böyle yapmalıyız" cümlesini temennide bırakmayı adet edinmişizdir.

Velhasıl aynı sosyal çarkın ürünleri olan biz, tek başına kaldığımızda aklımızın ve vicdanımızın sesini dinlerken; muhasebe ve muhakemelerimizde kendimizi alabildiğine sertçe eleştiririz.

Ama iş icraata geldiğinde kibir-ego-benputperestliğimizi aşamayız, aşılmıyor vesselam!