Sanayi dalgıçlığının cesur ve başarılı emekçilerinin Birkan Erdem, aynı zamanda çektiği popüler videolarla izleyicilerini sualtının büyüleyici dünyasına götürüyor. Çocukluk hayaliyle başladığı dalgıçlık mesleğini endüstriyel hizmetlere dönüştüren Birkan Erdem; Sudan Adam rumuzuyla çektiği videolarla sosyal mesajlar verirken dünyanın da gerçekten bir su küre olduğunun altını çiziyor. Mesleğini sürdürürken üyesi olduğu Derinlere Saygı Dalış Topluluğu ile dalışlar yaparak kamusal sorumluluğunu unutmayan Sudan Adam, suyun altındaki zenginlikler kadar modern şehir hayatının vazgeçilmezi olan sanayi dalgıçlığını da başarıyla anlatıyor. Türkiye’nin hemen her denizinde dalan Sudan Adam, Türkmenistan’da Hazar Denizi’nde, Arap Yarımadası’nda Kızıldeniz’de ve Doğu Akdeniz’de çeşitli inşaat projelerinde çalışarak tecrübesini arttırmıştı. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri genç gazeteciler Emre Sertdemir ve Onur Hamzaoğlu’nun Sudan Adam ile yaptığı sohbet, okuyanları maviliklere götürecek.

Denizkartalı’nın röportajının tamamı şöyle;

Birkan Erdem kimdir? Siz, su altının görünmeyen işçileri olarak tanımlanıyorsunuz. Sizi tanıyabilir miyiz?

Birkan Erdem 1981 İstanbul doğumlu çocukluğundan beri hayali dalgıçlık olan bir adam. Ben bu mesleğe alaydan başladım. Alaydan eğitim alarak başladım sonradan belgelendirmek için özel bir kursa gittim bu kurslarla beraber tecrübem zaman içerisinde arttı. Dediğim gibi bu işe kurumsal meslekten geçiş yaptım. Çok zorlandım başta ama tecrübem zamanla arttığı için daha sonraları rahatladım. Başlarda çok zorlanıyordum.

Su altı mesleğini nasıl seçtiniz? Neden seçtiniz? Zorlukları nelerdir? Yaşadıklarınızda size zor gelen anlar nelerdir?

Dediğim gibi bu benim çocukluk hayalimdi. Ben çocukken Cousteau belgeselleri ile büyüdüm. Hatta herkes normal televizyon seyreder ben Cousteau belgeseli seyrederdim yani öyle bir çocukluk vardı. Hatta ilkokulda bize gelirlerdi artık ne mesleği olduğunu bilmiyorum, bir meslek belirlemek için bizim fikirlerimizi alırlardı. Ne olacaksın diye herkese sorarlar ya, herkes öğretmen, doktor, mühendis gibi meslekler derken ben ilkokuldayken daha dalgıç olacağım dediğimi biliyorum. Cousteau belgesellerinden etkileniyordum. Onlar gibi yapmak istiyordum. Zorluğuna gelecek olursak, bu meslek zaten başlı başına zor. Bir kere fiziksel olarak çok zor. Şöyle söyleyeyim. Hazırlık aşaması bile bu dalış işinin yüzde 90’ıdır. Dalış işi sadece yüzde 10’luk kısmıdır yani. Çünkü bir yere gidip dalmaya başlamak için öncelikle bir çanta toplamak gerekiyor. Sportif dalıştan bahsediyorum. Çantayı toplaman gerekiyor, dalış yapacağın yere gitmen ve yanında çantayı götürmen gerekiyor.

Gittiğin yerde yine çanta taşıyıp tekneye binmen gerekiyor. Orada giyinmen gerekiyor. Suya giriyorsun ıslanıyorsun çıkıyorsun eşyaların daha da ağırlaşıyor onları tekrar çantaya yüklüyorsun ıslak ıslak, eve getiriyorsun onları durulaman gerekiyor. Bu sadece sportif dalış. Bir de bu işin sanayi kısmında zaten başlı başına bütün ekipmanlar ağırlaşıyor. Yani kaynak kesim işleri işte inşaat malzemeleri, bunların hepsi ağır malzemeleri. Hatta hepsi konteynerlerle taşınan malzemeler oluyor, bizim de taşıdığımız malzemeler oluyor. Balyozu olsun çekici olsun dalış tüpleri olsun dalış ekipmanlarının çoğu olsun bunları da bizim taşımamız gerekiyor. Suyun altında bunları zaten taşıyoruz. Balyoz sallamak normalde zorken suyun altında daha zor. Çünkü suyun direnci var. Yani her şeyi zor esasında bu mesleğin. Dışarıda yapılan zor inşaat işlerinin tamamını su altında yapıyorsun daha zor oluyor. Ortam olarak bir kere zor bir de onları yapmak zor. Bu bağlamda ilk başlarda çok zorlandım. Dediğim gibi aslında el alışkanlığı var ama su altında yapması çok zor.

Şimdilerde hazırladığınız su altı videoları ile tanınıyorsunuz, youtuberlık işine uzanan yolculuğunuzu anlatır mısınız?

Tabii. Esasında tanıyor musunuz bilmiyorum Uras Benlioğlu diye bir youtuber var. O benim eniştem olur, kardeşimin kocası. Esasında o seneler öncesinde başladığında bana daha 2010’lar da iken onun yeni başladığı dönemlerdi, bana bu işe sende başla sende bir şeyler çek demişti bana. Ben çalışırken çekemem öyle bir imkan yok diyordum. İşte hem çalıştığımız yerlerde görüş olmaması sıkıntısından kaynaklı. Ben hiçbir zaman görüş olan yerde çalışmadım, çok nadirdir. Arabistan da Kızıldeniz de çalışırken ya da Kıbrıs’ta boru hattında çalışırken çok temiz görüntüler oluyor. Onu haricinde çok nadir temiz görüşle çalıştım. Onun için ben o işi yapamam demiştim. 2017 yılında Türkmenistan’dan döndüm. Döndükten sonra benim bir yeğenim olmuştu 3 yaşındaydı o zaman. Uras, kanal açmamızı ve dayı-yeğen kanalı olmasını istemişti.

O zamanlar çocuk kanalları çok revaçtaydı. Çok hızlı yükseliyorlardı. Biz de çok hızlı yükseldik. Bir sene olmadan 170 bin aboneye ulaştık. Ama kanal çöp oldu. ABD’de getirilen çocuk yasasından dolayı youtube’da da bir şeyler oldu. Reklamlar çekildi çocuk kanallarından. Yorumlar kapatıldı, görüntülemeler düştü, öyle çöp oldu. Sonra bu işler değişince başka bir şeyler yapmalıyım isteği geldi. Ben bu mesleği bırakmak üzereydim. Hatta bırakmıştım işte Türkmenistan’dan döndükten sonra yeğenimle o işe girdiğimde, dalgıçlık işini bıraktım olarak görüyordum. Herkese de öyle haber salmıştım. Bu kanal çöküntüye girince bende dedim başka bir şey yapayım. Dalış kanalı yapayım büyükler için bir kanal olsun. Bu şekilde girdim esasında.

Çektiğiniz videolar ile hangi mesajı vermek istiyorsunuz? Bu mesajı verirken başarılı olduğunu düşünüyor musunuz?

Başarılı olduğumu düşünmüyorum. Vermek istediğim mesaj da şu: Bu mesleğe başladığım zamanlar bu iş, bu meslek işte müthiş iş imkanları, süper kazançlar, harika fırsatlar, ülke, ülke geziyorsun falanlar söyleniyordu. Bu bahsettiğim 15 sene önce falan. Şimdi bundan 3-5 sene önceye kadar böyle bir ortam kalmadı. Ben bunu yeni bu okula yazılacak yeni bu okula girmek isteyenlere anlatmaya çalışıyorum. Bana sürekli takipçilerim yazıyor, abi işte bu mesleğe girsek başarılı olabilir miyiz, para kazanabilir miyiz ya da geçinebilir miyiz gibi cümleler yazıyor. Artık bu mesleği yapan geçinemez. Birçok arkadaşım var eski dalgıç hepsi, benden eskiler 20 yıllık dalgıçlar. 9 aydır 10 aydır neredeyse 1 senedir işsiz olanlar var. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum. Bakın bu meslek uzaktan çok havalı gözüküyor işte kullandığın ekipmanlar, işte dalıyorsun çıkıyorsun. Herkes sadece dalıyorsun çıkıyorsun zannediyor. Bu iş zaten bir kere böyle değil.

Onu anlatmaya çalışıyorum. Benim videolarımda zaten o kısmı görüyorlar. Bu sadece görünen kadar değil. Dışarıda amelilik yapıyorsun. Demin söylediğim hazırlık kısmında zaten o suya girdiğinde yapacak olduğun işi hazırlıyorsun dışarıda. Ben üstümde dalış elbisesi varken bildiğiniz inşaat işçisi gibi çimentoyu taşıyorsunuz el arabasında çuvalla, gideceğin yere bırakıyorsun, yarıyorsun çuvalı açıyorsun işte içine suyunu koyuyorsun sonra kürekle çimento yapıyorsun böyle çalışıyorsun. Başka işlerde oluyor, balyoz salladığım, matkap kullandığım işler de oluyor. Bu zorlukları anlatmaya çalışıyorum. Seyretmesi kolaydır. Her şeyin seyretmesi kolaydır, millet de her seyrettiğini kolay yaparım zannediyor. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum.

Türkiye denizlerinin zenginliğine inanıyor musunuz? Türkiye’nin denizlerini korumak için neler yapılmalı? Denizlerimizi nasıl korumalıyız?

Tabii ki, o kadar güzel bir iklim yerindeyiz ki yani çok güzel bir iklimimiz var. Avrupa’nın neredeyse hiç olamayan bir iklimine sahibiz. Denizlerimiz de aynı şekilde. 3 tarafı da denizlerle çevrili bir yerdeyiz. Deniz konusunda bir bakanlığın bile olmaması utanç verici. Denizcilik bakanlığının olmaması kötü bir durum. Bir kere başta bununla başlanabilir denizciliğin gelişmesi için. Daha sonra zaten bu avcılık, denizi kirleten tesis ve balıkçılık yapanların bir kere çok iyi denetlenmesi gerekiyor. Tabi bir bakanlık olmayınca bunlarda denetlenmiyor. Denetleniyorsa bile tek tük, çok nadir işler yapılıyor. O yüzden bunların başlıca değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Karşılaştığınız zor anlar, sizde silinmesi zor bir anı, olumlu olumsuz anlar yaşadınız mı?

Şöyle bir olay var. Şile’ye bir iş için gitmiştik. İş için hazırlanırken bize haber geldi. Daha doğrusu oranın yerlileri birinin kaybolduğunu söylediler bize. Bizim oraya gidişimizden önce olan bir olaymış. Bizim de orada daldığımızı görünce haber verdiler. Bir bakar mısınız şuralarda buralarda derken. Biz onların söylediği yere gittik daldık adamı tam emin değilim 5-7 metre civarlarında bulduk. Tabii bir hafta suda kaldığı için ceset şişmiş kocaman olmuş. Daha yaklaşırken suyun altında kokusu geliyor burnuma. Çok kötü bir. Adamı tutmak istiyorsun çıkarmak için kolundan bacağından, eti sıyrılıyor kemiğinden. Hayatımda görüp görebileceğim en kötü sahne. Neredeyse bir ay doğru düzgün ne yemek yiyebildim ne de uyuyabildim. Kokusu burnundan gitmiyor çünkü öyle kötü bir koku.

Serbest duygu ve düşünceleriniz ve vermek istediğiniz mesajlar nelerdir? Dalmak özgürlük müdür? Hangi duyguyu kabartıyor?

Scuba dalış esasında benim bu işe başlama sebebim. Tüplü satıhtan bağımsız bende hissettirdiği duygu böyle akıntısız bir yer, güzel görüşün olduğu canlı görebileceğim bir yerde sessizlik ve dinginlik. Mesela ben denize sinirli girsem bile suyun altına her şeyi unutmuş halde geri çıkıyorum. Gerçekten unutuyorum. Ama çalışmadan bahsetmiyorum. Scuba dalış olarak, suya gireceğim etrafta çiçek böcek göreceğim, canlı göreceğim, gezip dolanıp hiçbir şeye dokunmadan çıkacağım. Bunu herkese tavsiye ediyorum tabii ki. Genelde bilmeyenler bu duyguyu tatmayanlar hep korkuyor, korkarak yaklaşıyor. Bende çevremdeki herkese zaten bunları önce anlatıyorum. Abi işte balıklar saldırmıyor mu, sana bir şey yapmıyor mu gibi sorular geliyor. Ben şimdiye kadar hiç saldırgan bir canlı görmedim. Hatta ben onların yanına yaklaştığım zaman önce benden kaçarlar, saldıracaksa eğer çok rahatsız olursa saldırıyor. Ben herkese bunu anlatıyorum. Bilmedikleri için çok kötü bir ortam sanıyorlar. Gençlerin sualtını öğrenmeleri için derinlerle daha fazla iç içe olmalarını tavsiye ediyorum.

Kaynak: Denizkartalı

Editör: TE Bilişim