Daha dün Soner Yalçın’ın “Türkçe ezan” konusundaki târih yanlışlarını düzelttim. Bugün de Odatv yazarlarından Kerem Çalışkan, öyle bir târih yanlışı yapmış ki düzeltmesem olmazdı. Açık söyleyeyim uyuyamazdım.

Çalışkan’ın köşe yazısının bir kısmı şöyle:

Bu kişi o dönem Damat Ferit kabinesinin Adalet Bakanı Ali Şükrü Efendi’dir…Verdiği demeç 12 Temmuz 1920’de, işgal İstanbul’unda besleme basında büyük puntolarla yayınlanır…

Şöyle der Adalet Bakanı Şükrü Efendi:

“General Paraskevopulos’un ordusu şimdi sürat ve şiddetle harekata devam eyleyecek olursa, birkaç haftada Ankara surları önünde bulunacaktır. Yunan ordusunun başarısı için dua ediniz! Bu ordu bizim ordumuzdur! Yunan ordusu Mustafa Kemal’e ceza verme işini yapıyor!”

Bu sözler o günün gazetelerinde yer almıştır…İspatlıdır, belgelidir. ‘Çılgın Türkler’in yazarı rahmetli Turgut Özakman da, bir ihanet örneği olarak bu sözlere yer vermiştir…

Bu hain demecin verildiği 12 Temmuz 1920 tarihi kritik bir dönemdir. Osmanlı’yı parça parça dilimleyip emperyalistlere dağıtan Sevr Anlaşması 24 Nisan 1920’de imzalanıp Osmanlı hükümetine verilmiştir. Bu demeçten 10 gün sonra onaylanacaktır…

Bu arada demeçten üç hafta önce Yunan Ordusu 23 Haziran 1920’de Trakya ve Anadolu’da  Kuvayı Milliyeye karşı Milne hattını geçip şiddetli bir saldırı başlatmıştır. Yunan ordusu kısa sürede Alaşehir, Balıkesir, Edremit ile 10 Temmuz 1920’de Osmanlı’nın tarihi başkenti Bursa’yı işgal etmişlerdir. Ankara’da Bursa işgali nedeniyle TBMM kürsüsü üzerine matem işareti olarak siyah bir örtü konmuştur…

Vahdettin’in Adalet bakanı Ali Şükrü’ye göre ise Bursa da Yunan ordusu eliyle ‘kurtarılmış illere dahil olmuştur. Ali Şükrü, Yunan ordusuna, ‘Bursa yetmez’ diyerek gaz vermektedir: ‘Birkaç hafta daha bastırın, Ankara’ya varıp hepsini tepeleyin’’

Kerem Çalışkan’ın kaynak gösterdiği Turgut Özakman, 12 Aralık 2005 târihinde Hürriyet gazetesinde şöyle yazmış:

“Peyam-ı Sabah gazetesi muhabiri, Damat Ferit hükümetinin Adliye Nazırı (Adalet Bakanı) Ali Rüştü Efendi’ye sorar:

‘Hükümet Yunan ordusu tarafından yapılan bu hareketi protesto etmek niyetinde midir?’

Müsteşarlığına İngiliz casusu Sait Molla’yı getirmiş olan bu Nazır Efendi diyor ki (özet):

‘Hükümetimiz M. Kemal taraftarlarını resmen mahkûm etmiş, hilafete ve vatana hain olduklarını ilan eylemiştir. Vazifesi bu asilere (yani Kuvayı Milliyecilere) layık oldukları cezayı vermektir. O halde kendi programımız dahilinde bulunan bu hareketi (Yunan ilerleyişini) niye protesto etmeli?’”

Kısaca demek istediğim Yunan ordusu Anadolu’da ilerlerken İstanbul’da Ali Şükrü Efendi diye bir adâlet bakanı yok. Daha doğrusu Ali Şükrü diye bir adâlet bakanı hiç olmadı.

Peki, Turgut Özakman, Ali Rüşdü Efendi dediği hâlde Kerem Çalışkan, niye Ali Şükrü Efendi diyor?

Amaç ne?

Kalem sürçmesi mi yoksa TBMM’de içki yasağını savunan, Lozan müzâkerelerindeki hatâları eleştiren ve 27 Mart 1923’de bir suikasta kurban giden Trabzon vekili Ali Şükrü Bey’in adını karalamak mı?

“Algı yönetimi yapıyorlar” diye boşuna demiyorum.