Her seçim döneminde, terör sorunu Kürt sorunu adı ile yeniden canlandırılır. Amaçlarına ulaşma umudunu kaybetmiş olanların umutları tazelenir. Üç- beş oy uğruna etnik vaatçilik yapılarak kitleler beklentiye sokulur.

Ondan sonra ne yaparsanız yapın kitleler tatmin olmaz.Herkes kafasındaki sorunun çözümünü ister.

Öncelikle şu gerçeği bilmekte fayda var; tek bir Kürt sorunu yok, onlarca birbirinden farklı Kürt sorunu var.

Bazılarına göre sorun aslında terör ve bölücülük sorunudur.

Bazılarına göre demokrasi, diğer bazılarına göre insan hakları sorunudur. Kürt sorunu adı altında herkes aynı şeyi kastetmediği için herkesi tatmin eden bir çözümü de yoktur. Bazıları ana dilde eğitimi yeterli bulurken, diğer bazıları özerkliği bile yeterli bulmaz, bağımsızlık ister.

Fakat kabaca soruna Kürtlük şemsiyesi altında bakanları iki gruba ayırmak mümkün: Birinciler sorunun dışında olup meseleye demokrasi ve insan hakları zaviyesinden bakanlardır. Çözümleri daha çok kültüreldir. Bunlar PKK/HDP çizgisi dışında kalan daha çok sol ile Siyasal İslamcılardan oluşan gruptur.Bazı demokratik iyileşmelerle meselenin çözüleceğini düşünürler, ama yanılırlar.

Çünkü bir soruna verilen isim aslında çözümün de hangi bağlamda aranması gerektiğine işaret eder. Kürt sorunu dediğiniz zaman çözümün de Kürtlükle ilişkili olduğunu kabul etmiş olursunuz. Bu kabulün altına o kadar çok şey sığar ki,gerçekte hiç biri demokrasi ile ilişkili değildir. Sorun demokrasi de ise o sorunun adı Kürt sorunu değil, demokrasi sorunu olur.Kürtlük başlığı ise çareyi etnik çözümlerde aramayı gerektirir.

İkinci grup, PKK/HDP çizgisidir. İçinde farklı renk ve tonlar olmakla birlikte Kürt sorununda neyi kastettiklerini bilirler.Amaçları etnik ütopyalarını gerçekleştirmektir. Demokrasi, onlar için en rahat mücadele imkanı sunduğu için önemlidir. İnsan Hakları, etnik talepleri meşrulaştırmanın ambalajı, bir nevi yol açma vasıtasıdır.Varmak istedikleri hedef tek kelime ile devlettir. PKK ne istiyorsa bilelim ki, devlet olmak için istiyor.

Onun için bu meselede konuşurken, yazarken son derece dikkatli olmak gerekir. Geçen gün bir siyasetçimiz, Suriye Halkı Federasyona karar verirse saygı duyarız, dedi. Federasyonlarda devlet iki farklı yönetim alanından oluşur.Birinci yönetim alanı, ulusal ölçekte faaliyet gösteren merkezi veya federal yönetimdir.Yetki alanı bütün ülke ve bütün vatandaşlardır.İkinci yönetim alanı, ulusaltı ölçekte örgütlenmiş olup, yetkisi belirli bölgelerle sınırlı olan federe yönetimdir. Suriye'de federasyonun olması demek, Suriye topraklarının etnik ve mezhep temelinde parçalanması, üniter devletin terk edilerek yerini bir federal şemsiye altında devletimsi yapıların alması demektir. En yakın örneği Kuzey Irak Kürt Yönetimi'dir. Kağıt üzerinde Irak'ın parçası olan bölge, gerçekte, Irak'tan çok ıraklaşmış, kendi kendini yöneten bir bölgedir.

Federasyonu kim istiyor?

PKK ve etnikçi çevreler istiyor. Suriye halkı karar verirse saygı duyarız demenin aslında hiç bir kıymeti harbiyesi yok. Çünkü örgütün hegemonya kurduğu bir bölgede halkın özgür iradesi diye bir şey olamaz. Bu saygı, Suriye yönetimine de gösterilseydi bugün ABD, Rusya ve PKK güney komşumuz olmayacaktı.

Bir de bu demeci tersine çevirerek düşünün. Bir Suriyeli veya Rus politikacının Türkiye Kürtleri federasyona karar verirse saygı duyarız derse ne diyeceğiz? Suriye için meşru gördüğümüz yönetim biçimi aslında farkında olmadan kendi içimiz için de meşru gördüğümüz bir idare şeklidir. Orada meşru olan burada da meşru olur. Orada saygı duyduğunuza burada da saygı duymanız beklenir.

Benzer bir hatayı Hulusi Akar da yaptı. Akar, ABD YPG ile taktik nedenlerle bir ittifak kurmak zorundaydık derse, bunu olumlu karşılamasak bile anlayabiliriz, dedi. Düne kadar ne diyorlardı bugün ne diyorlar? Türkiye'nin Suriye politikası, Suriye'nin toprak bütünlüğü üzerine kurulmamış mıydı. Şimdi Federasyona saygı duymak, ABD'yi anlayışla karşılamak da nedir?

Irak'tan sonra Suriye'nin federal bir yapıya evrilmesi Türkiye'yi aynı yönde düzenlemeler yapmak için iç ve dış baskılar altında bırakır. Kitleleri, orda oldu burada da olmalı düşüncesiyle federasyonlaşmaya özendirir. Bizi de etkileyerek içimizde çatlaklar oluşturabilecek böyle bir dönüşüme saygı duyulmaz, tam tersine önü alınmaya, bu olmadığı takdirde etkileri azaltılmaya çalışılır.Türkiye için doğru olan Suriye'nin üniter yapısını ve toprak bütünlüğünü korumasıdır.