Terör ve bölücülük hala en büyük sorunumuz. Muhtemelen önümüzdeki yıllarda da en büyük sorunumuz olmaya devam edecek. Çünkü,terör örgütünün arkasına saklanan, Türk milleti ile husumeti olan sayısız uluslararası güç var. Türkiye bir örgütle değil, kin ve gayzını onun üzerinden tatmin etmeye çalışan onlarca güç ile mücadele ediyor.

Bugüne kadar bölücülükle planlı bir mücadele yapılmadı. Sanıldı ki, terör bitince her şey bitecek. Oysa terörü besleyen de,onu yaşatan da ayrı bir devlet kurma fikridir. Terör bunu gerçekleştirmek için vardır.Türkiye, amaca yöneleceğine hep araca yöneldi. Aracı bir çok defa devre dışı bırakmasına rağmen her defasında küllerinden yeniden dirildi. Çünkü ona benzin sağlayan fikirle yeterince mücadele edilmedi.

Etnik ayrılıkçılıkla mücadele kolay değildir. Kısa orta ve uzun vadeli planlar gerektirir.Kısa vadede terör,orta vadede bölücülük, uzun vadede uluslaşma hedeflenir. Bunun için de her zaman aklın duyguların önünde olması,hedefin küçültülmesi lazımdır.

Böyle bir plan var mıdır,hiç sanmıyorum. Olsaydı,İçişleri bakanı Süleyman Soylu o sözleri söyleyemez,şehit cenazelerine CHP'yi almayın diyemezdi. Özellikle, CHP ile ilgili sözler, son derece tehlikeli,ülkeyi bütünleştirme amacına hizmet etmeyen sözlerdir. HDP'nin baraj aşmasından CHP'yi sorumlu tutmadan önce iktidarın önce kendi sorumluluğu üzerinde düşünmesi gerekir. HDP uzun yıllar yüzde 5-6 bandında bir oy aldı. Marksist sol gruplar ve bazı sivil toplum örgütleriyle(İHD gibi) ittifak yapmasına rağmen bu oranın hiç bir zaman üzerine çıkamadı. Çözüm sürecinde yapılan yanlışlar, sahanın örgüte teslim edilmesi gibi hatalar örgütün kar hanesine yazıldı. Bölgede örgüte mesafeli duran kitlelerin bir kısmını -devlet anlaşmışsa bizim de anlaşmamızda mahsur yok- düşüncesiyle örgütün yanına itti. HDP ilk defa çözüm sürecinde yüzde 10 barajını aştı. Bugün HDP baraj altına çekilemiyorsa asıl sorumlusu o gün İmralı-Kandil arasında mekik dokuyanlardır.

Bölge, terör örgütünün baskısı ve tek taraflı propagandası yüzünden aşırı politize olmuş durumda. Kışkırtıcı,halkın üzerine alınmasına müsait her söz kitleleri biraz daha toplumun genelinden uzaklaştırıyor.Bu üslup problem çözmekten çok onu derinleştirmeye hizmet eden bir üslup. Terörle mücadelede kararlılık şarttır,lakin önüne geleni terör örgütü ile özdeşleştirerek karşı tarafa itmek doğru bir politika değil. O FETÖ'cü, bu PKK'lı diyerek önünüze geleni yaftalarsanız bu yangın daha da büyür.

Öte taraftan HDP'yi de mütecanis bir topluluk olarak düşünmemek lazım.İçinde kültürel özerklikçilerden ayrılıkçılara kadar farklı tonlarda gruplar var.PKK teröründen usanmış,yorulmuş, bu işin bir an önce bitirilmesini isteyen insanlar var.Tepkisel sebeplerle oyunu verenler var. Bunların hepsini aynı sepete koymak en çok PKK'nın işine gelir.Kullanılan dil,PKK'nın arkasındaki toplumsal desteği azaltmaya müsait olmalıdır. Teröre karşı anladığı dilden,iğfal edilmiş kitlelere ise ikna edici, yatıştırıcı bir dille gitmek şarttır. CHP gibi milyonlarca taraftarı olan bir partiyi HDP ile aynı kefeye koymak için ciddi bir akıl tutulmasına düçar olmak gerekir. Hedef CHP değil, etnik milliyetçilik olmalıdır. Oysa tam tersi yapılıyor,Türk milliyetçiliği bastırılarak Kürt milliyetçiliğinin baskılanacağı sanılıyor. Türklük kavramı devre dışı bırakılarak Kürtlüğün de geri çekileceği düşünülüyor. Lakin,Türk milliyetçiliğini bastırdıkça, Kürt milliyetçiliğinin önünün açıldığı görülemiyor.