Yeni bir partinin başarısı ,-toplumsal beklentilere- ne ölçüde cevap verdiğine bağlıdır. Bunun için halkın nabzının çok iyi tutulması, verilecek mesajların beklentileri karşılaması gerekir.

1 Kasım seçimlerinden sonra -yeni bir parti için- bir çok isim telafuz edildi. Hiç şüphesiz çoğu değerli insanlardı. Ama içlerinde en büyük ilgiyi sn Meral Akşener gördü. Niçin Akşener sorusunun cevabı aynı zamanda nasıl bir Parti sorusunun da cevabidir.

Akşener'in bir hikayesi var; 28 Şubat'ta darbeciler karşısında eğilmedi, dik durdu. Türk toplumunda yiğitlik,mertlik her zaman en çok saygı gören meziyetlerden biridir.Siyasetçilerin kalitesi buhran dönemlerinde gösterdikleri dirayetle belli olur. Türk toplumu 28 şubat'ın mağduruydu,kendine sahip çıkanları da hiç bir zaman unutmadı.

Bir başka özellik Akşener'in toplum tarafından nasıl kimliklendirildiğidir. Günümüz dünyasında İmajlar gerçeklerden daha etkili hale gelmiştir. Toplum Akşener'i milliyetçi,muhafazakar, demokrat olarak görmekte, zımnen bu özelliklere sahip bir siyaset aradığını ihsas ettirmektedir.

Mevcut iktidarın demokrasiyi nasıl hırpaladığı, çoğulcu bir yaklaşım yerine nasıl çoğunlukçu bir anlayışı benimsediğini ortadadır. Partizanlığın devlet felsefesi haline geldiği bir yerde -demokrasi arayışlarının- artacağı bir gerçektir. Türkiye uzun müddettir kaybettiği demokrasiyi arıyor ve onu geri getirebilecek bir siyaseti/siyasetçiyi özlüyor.

Türk milleti büyük ekseriyeti ile muhafazakardır. Yapılan anket çalışmalarında bunu görmek mümkün. Siyasetin de inançlarına saygılı olmasını, 28 şubat benzeri din karşıtı darbelerin bir daha yaşanmamasını istiyor. Akşener, -hem 28 şubattaki duruşu ile- hem de kişisel yaşantısı ile millet vicdanında muhafazakar siyasetçi mevkiine oturuyor ve toplum onunla inançlarına bir zarar gelmeyeceğine, aksine din istismarının zirve yaptığı bu dönemde dininin istismarcıların elinden alınıp kurtarılacağına inanıyor. Din, güzel ahlaktır. Bugün kullanılan siyaset diline bakıldığında o ahlak yüceliğinin zerresini bulabilmek mümkün değil.

Son yıllarda Türkiye'nin bir çok alanda mevzi ve itibar kaybettiği bir gerçek. Suriye politikası BOP'un bir uzantısıydı. Son aylara kadar izlenen politikanın milli menfaatlerimizle alakası olduğu söylenemez. Barzani'nin küstahlığı karşısında zevahiri kurtarmak maksadıyla söylenen-doğru bulmuyorum- sözünün ötesine geçmeyen tepkisizlk de, BOP'un Türk-İslam coğrafyasını parçalama hedefi karşısında pasif bir duruştan başka bir şey değildir. Dış politikada milli merkezli siyasetin yerini BOP merkezli bir siyasetin alması toplumda büyük endişelere neden olmuştur. 12 Eylül'de Erbakan ile Türkeş'in sürgün kaldığı uzun ada bugün Yunan'ın elindedir. Milli endişeler milliyetçi bir politikacı olarak da Akşener'i öne çıkarmış, bu merkezi belli olmayan politikalar karşısında alternatif hale getirmiştir.

Özet olarak Akşener'e gösterilen ilgi toplumsal beklentiler ve o beklentilere uygun Akşener okumaları ile ilgilidir. Bu okumaları boşa çıkaracak, bu imaja halel getirecek bir siyaset, partisini arayan seçmenleri başka yöne itebilir. AKP bugüne kadar alternatifsizlik iddiasıyla iktidarını sürdürebildi. Yeni parti herkesin alternatif partisi olmalı ama daha çok AKP'nin alternatifi olmalıdır. AKP'nin mutsuz tabanından oy alabilecek politik bir duruşla ortaya çıkılmadığı takdirde bugün yeşeren umutların kısa zamanda pörsümesi mümkündür. Partiler mesajlarını semboller,imgeler, sloganlar üzerinden verirler. Seçilen semboller hedeflenen kitlenin -hassasiyetlerine- uygun olmalıdır.

Toplumda büyük bir umut var. Bu umudu büyüterek gerçeğe çevirmek doğru yerlere doğru mesajlar vermekle mümkündür.Bu umudu daha doğmadan boğmak isteyenlerin eline malzeme vermemek için çok dikkatli bir dil ve strateji izlemek şarttır. Türkiye Akşener'i nasıl anladıysa o yoldan yürünmelidir. Milliyetçi,muhafazakar,demokrat...