Yıllar önce ülkemiz bacasız fabrika veya altın yumurtlayan tavuk gibi enteresan benzetmelerle turizm yolculuğuna başladı.1980 li yıllarda 1-2 milyon turist 1 milyar USD’yi bulmayan döviz getirisi ile bu alanda âdete yerimiz yoktu. Ta ki rahmetli Özal’ın büyük bir yatırım hamlesine kadar. Devlet teşvikleri bedelsiz arazi tahsisleri, yap işlet devret modeli işletmeler derken bu alanda aslında çok geç kalsakta önemli bir yol aldık.

Günümüzde bu sezonun pandemiye kurban gitmesini saymazsak 50 milyona yakın turist ve 35 milyar USD gelirle hatırı sayılır bit turizm ülkesi olmaya başladık. Yeterlimi derseniz tabiî ki hayır çok yetersiz. Bütün dünyanın kabul ettiği gibi doğa tarih kültür harikası bir ülkeyiz. Turizm camisanın da onayladığı gibi en güzel tesisler de bizde. Peki, neden geri kalıyoruz. Aslında cevap bir cümle maalesef Turizmi bilmiyoruz.

Turizmi kaliteli olmakta aramazsak diğer ülkeleri yakalamamız çok zor. Daha öncede yazdım Antalya’da 400 ün üzerinde 5 yıldızlı otel var bu sayı İspanyanın tamamında 400 ü bulmuyor. Ancak İspanya yılda 110 milyar USD turizm geliri elde ediyor. Bizim ilke gelirimiz bile 3 de 1 i kadar.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Buda bizim turizmi iyi bilmediğimizi göstermez mi?

Yıllardır çok sayıda işletmeci turizm sektörüne yatırım yapar ancak otel açılışına kadar bir profesyonelden destek alma gereği duymaz. Büyük yatırımlarla otel açılır bu defada asgari ücretle İŞKUR teşvikleri ile eleman alınır bu yatırıma kalite katması beklenir. Bu tarz işletmelerde işletme sahipleri özellikle GM’in kapısını açıp kaç müşterimiz var otel dolumu MD diye soruyorsa kaliteyi hepten unutun. Ta ki MD Bey kişi başı gelirimiz nereye yükseldi, kalite değerlendirme puanımız ne durumda diye sorana kadar kaliteyi yakalamamız mümkün değil.

Satış pazarlamamızda farklı değil yıllardır otel dolsun da nasıl dolarsa dolsun, satalım da nasıl satılırsa satılsın mantığı bizi Avrupa’da ucuzcu ülke yaptı. İnşallah bir gün sahip olduğumuz değerleri fark edip satış pazarlamamızı da sahip olduğumuz kaliteye göre yaparız.

Tabi turizmi iyi uygulaya bilmek için çok önemsediğimiz iç pazar misafirlerimizin yani kendi vatandaşlarımızın da iyi bilmesi gerekiyor. Bütün dünyada saat en geç 12.00’da odadan ayrılmak gerekir. Bütün dünyada en erken girişler 14.00’da başlar. 12 saat yoldan gelmeniz 2 ay önce rezervasyon yapmanız bunları değiştirmez. Hele ki sizin gireceğiniz oda da o gün çıkışlı müşteri için “Benim odamı başkasına mı sattınız?” demek hiç akıllıca değil dikkat edin. Birde lütfen kendi kafanızda yarattığınız ve uygulamada asla olmayan kurallar için ben dünyanın hiçbir yerinde(ne ara dünya turu yaptınız bilmiyoruz ama) böyle uygulama görmedim demekte çok gerçekçi olmuyor.

Ülke olarak işletmeci, yönetici, çalışan ve de tatilcilerimiz olarak artık turizmi öğrenmeliyiz. Turizmin kalite ve nezaketten geçtiğini ancak bu yolla fazla kazanç sağlaya bileceğimizi bilmeliyiz. Çok turist çok müşteri, çok kazanç demek değildir.