Buna rağmen yine de “Kamıştan borularla Kızılcık Şerbeti içsem de yazacağım”diyerek ikilem içinde kalır insan…

İşte bu kararsızlık içerisinde metafizik gerilime geçer ve mensubiyyet şuurunun sizi ait olduğunuz mecranın yatağına doğru sürüklediğini görürsünüz…Artık kaçış yoktur sizin için.

Ya, Aymatov‘un “Gün olur Asra Bedel” romanında ki, “Nayman Ana Sendromu” yaşar “Ben annenim oğul..!beni tanımadı mı..!?” diyerek çaresizliğinize ağlarsınız…Ya da, Mankurtlaşıp, önünüze atılan bir dilim ekmek için geçmişe kalkıp söğersiniz.

Böyle bir durumla karşı karşıyayız..!

Öyle zalim ve şedit bir dünyada yaşıyoruz ki ; Balaları,çocukları,gencecik fidanları “Kasabın merhametine” terk ettiğimiz bir dünya…

Bir kaç yıl önce insanlığımızdan utandıracak Suriyeli Aylan bebeğin bir balık misali deniz kenarına vuran cesedi ile karşılaştık…Şimdi de daha acı bir ölüm, üveykler gibi uçup gitti aramızdan…

Nehirde donarak ölen iki yaşındaki Uygur çocuğun görüntüleri yayınlandı sosyal medyada…Doğu Türkistan‘ın Hotan ili Karakaş ilçesine bağlı Zava köyünde yaşayan ve 24 Aralık günü nehirde donarak ölen Rahmetullah Şirbaki‘nin anne babasının bir seneyi aşkın bir süredir Çin‘in toplama kamplarında esir tutulması nedeniyle kendisi 72 yaşındaki dedesi ve ninesinin  himayesine verilmiş.Bu süre zarfı içerisinde dedesi ve nenesi bebeğin besin ve diğer ihtiyaçları için için anne ve babasının tutulduğu Bostangül Toplama Kampına yirmi defadan fazla gitmesine rağmen bebeğin anne ve babasıyla görüştürülmedi.Bir müddet sonra da evden kaybolan bebeğin üç gün sonra donmuş cesedi nehirde bulundu.

İşte bunun için diyoruz ki “Niye Ağlamasın Ana Türkistan..!”

Öyle demiyor muydu Türkistan Milli Mücadelesinin gür sesi Ozan Dedehan Hasa“Kıyam Kıvılcımları” n da…

“Sense tarlanda bulamazsın yiyecek,
Evladına verecek bir parça ekmek,
Niye ağlamazsın ana Türkistan.
Gecen de pamuk, gündüzünde pamuk,
Avlun da pamuk, damında pamuk,
Akar zehir olup kanında pamuk,
Niye ağlamazsın ana Türkistan”

****        ****

“Feryat edip feryadım da ağladım balam,
Buldum seni fakat bu dünyaya sığmadın balam.
Ben seni ölüm için doğurmadım balam.
Eyvah bir ömür ben kan yutmaktayım.
Tabutuna başımı vurmaktayım.”

Dedehan Hasan,şarkılarını öyle içten ve hüzünlü söyler ki o şarkı söylediğinde analar,kızlar ağlar,büyükler başlarını eğer, gençler yumruklarını sıkarmış.

Artık yumruğumuzu sıkma vakti gelmedi mi..?

İlk Müslüman Türk Devleti’nin kurulduğu yerdir Doğu Türkistan… Ata yurdumuz…

Haritayı önünüze koyun ve Türkistan coğrafyasına bir sınır çizmeye başlayın.Bunu asla başaramazsınız.Mutlaka dışarıda kalan bölgeler olacaktır.Bir medeniyeti , hele hele Türk İslam coğrafyasını siyasi sınırları ile mücehhez halde düşünemezsiniz.

Onun içindir ki Muaviye zulmünden kurtulmak isteyen Ehli Beyt , Muaviye’ye biat etmeyi reddetmiş ve “Hiç olmazsa bizi Türkistan’a gönderin” diyerek bin bir zulüm ve zorluklarla Türkistan’ı mesken tutmuşlardır.

Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacib, Abdülkerim Saltuk Buğra Han gibi bilim adamlarının yetiştiği kültür ve medeniyet merkezidir. Kısaca Orası bir İslam coğrafyasıdır. Bizim için Irak, Filitsin, Afganistan, Pakistan, Çeçenistan ve Bosna Hersek teki insanların derdi ve dramı ne ise; Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin derdi ve dramı da odur.

Ama malesef bizler iktidarı ile muhalefeti ile asrın en büyük zulümlerine maruz kalan iki yaşındaki balaları nehirlerde donan coğrafyamıza sahip çıkamadık,çıkamıyoruz.

Filistinli çocuğun parmağı kırılsa dünya kamuoyunu karşısına alan Türkiye‘nin Çin Emperyalizmi karşısında yeterli diplomasiyi gösterdiğini söyleyemeyiz. Mısırlı Esma’ya, Filistinli Yahya’ya, Suriyeli Aylan Bebeğe ağlayıp yas tutanlardan ne bir ses ne bir nefes duyamıyoruz…

Bizi asıl yaralayan Türk Aydınının(!) zor şartlara rağmen, bunca bilgi, belge ve şahitlerin ortada olmasına rağmen, Çin’e karşı gülücükler dağıtan hainlerin olmasıdır..Ne acıdır ki savunmalarını da “Çin Uygur politikasında Atatürk’ü örnek alıyor” diyerek Kültür devriminden bahsetmektedirler…

Şimdilik Rahmetullah Şirbaki’nin şehadetini hatırlatarak bitirelim…

İkinci bölümde bu hainlere belgeleri ile tokat gibi cevaplar vereceğiz…

İlhan Nezor

Editör: TE Bilişim