Montrö!

Dünya, Lozan Antlaşması'yla birlikte imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin tartışmazken içte bunu tartışmak, böylesi bir dönemde maksatlıdır.

İmzalandığı 1. ve 2. Dünya Savaşı arasındaki ince bir denge üzerine kurulmuş, devamındaki süreçteki gelişmelerde Türkiye’yi yanına çekmeye çalışanların Türkiye lehine esnettiği bir sözleşme.

Bugünkü şartlarda böylesi bir anlaşma zemini yakalamak pek mümkün değil maalesef.

Lozan Antlaşması’nı Türkiye Cumhuriyeti ve cumhuriyetin kurucu değerleri ile hesaplaşma zemini olarak kullanmak isteyenlerin devamı süreçte Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne saldırması da şaşılacak bir durum değil elbette.

İstanbul Sözleşmesinin iptali üzerinden anlamsızca yapılan "Montrö'yü tanımıyorum, feshettim" örneklemesi ve benzetmesi ile buna verilen yuvarlak cevaplar ABD'nin seveceği, siyasallaşmış NATO'nun özlediği, Karadeniz’i bir ateş denizine çevirmek isteyenlerin seveceği bir söylemdir.

Bu dönemde ABD ve NATO'nu en büyük isteğinin Karadeniz'de askeri gemileri ve üsleri konuşlandırmak, bunun önündeki en büyük engel ise Montrö’dür.

***

FETÖ sinsi ve derinden zamana yayarak iş yapar, algı yönetir, taşeron kullanır, kumpas kurar, hücre tipi yapılanırdı!

Şimdilerde FETÖ'nün boşluğunu dolduran yapılar aleni ve açıktan devlet içinde yapılanıyor.

Devlet izler!

Şıhı, şeyhi, dervişi olanın devlet içinde amiri, kolluk kuvvetleri içinde ise emir komutası olmaz. Başı, kıçı yurtdışında olan şirketleşmiş, “devletleşmiş” yapıların adı “paralel” sonu ihanet ve “terör” dür.

Taşeron bu yapılara aklını ihale edenlerin sonunu 15 Temmuz sonrası görmedik mi?

15 Temmuz sonrası devlet içinden temizlenen FETÖ misali devlet içinde sistematik yapılanan her yapının sonu devlet nezdinde bellidir.

Sonra kimse ah vah etmesin, bilmiyorduk demesin.

***

Harp Okulları ile Astsubay Yüksekokulları’na giriş şartları arasında bulunan “irticai ve bölücü görüşleri benimsememiş veya bu faaliyetlere karışmamış olmak” hükmü kaldırıldı.

Bunun yerine harp okullarına giriş için “terör örgütlerine veya milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen gruplara üyelik, iltisak ya da irtibatı bulunmamak” şartı getirildi.

15 Temmuz gibi sonu darbeye kadar gidebilen devlet içinde paralel olmuş devamında terörize olmuş yapıların doğurduğu endişe “böylesi bir dönemde bu düzenlemeye ne gerek vardı?” sorusunu akla getiriyor.

Ordu içinde cemaat yapılanmaları sadece “Cübbeli Amiral” olarak basına yansıyan olaydan ibaret olmadığı, “referans sistemi” içinde sistematik olarak bazı yapı ve cemaatlerin ordu içine alındığı, diğer kurumlar içerisinde akıl karıştırıcı bir şekilde görevlendirmelerin yapıldığı hususu yakından incelenmeli ve gereği yapılmalıdır.

Diğer bazı işe almalar öncesi verilen belgeli kurlar ile ilgili olarak kayıt öncesi yazılan özel notlarda ……. derneği veya ……. vakfından referans getirin” söylem ve mesajları ise endişe verici bir durumdur.

***

Askerden siyasetçi olmaz” tezinin gerçek olduğunu “104 Amiral” olayında bir kez daha gördük!

Emekli olmuş,

Kendisini halkın iradesinden üstün gören,

Yüce Türk Milletinin ferasetine hakaret edercesine üslup olarak muhtıra benzerin bir bildiri yayınlayan,

Kendilerinden başkasını “Vatansever” görmeyen 104 emekli amiral!

Bu millet “bu ülkede artık darbe olmaz” denilen bir dönemde 15 Temmuz gibi hain darbe girişiminin yaşandığı ve travması henüz atlatılamamışken, ülkede gecenin bir vakti darbe, muhtıra metinlerini andırır bir şekilde “Yüce Türk Milletine” diye başlayan, “Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir” gibi net olmayan, okuyanın anlamlandırmakta zorlandığı bir metni yayınlamak belki ABD’de normal sayılabilir ama tarihinde darbeler, muhtıralar, kalkışmalar olan bir ülkede demokrasiye, millet iradesine ve siyaset kurumuna bir hançerdir.

***

Neye EVET, neye HAYIR!

Ülke adına endişe duymak; EVET,

Doruları söylemek; EVET,

Ülke için fikir üretmek; EVET,

Eleştirmek; EVET,

Siyaset üretmek ve yapmak; EVET

Endişeleri dile getirmek; EVET,

Ama

Ülkeyi tek seven bizleriz” anlayışı; HAYIR,

Muhtıra gibi bildiri yayınlamak; HAYIR,

Gece yarısı muhtıra gibi bildiri yayınlama; HAYIR,

Bu millete 15 Temmuz gecesi benzeri travma yaşatmak; HAYIR,

Siyaset kurumlarının dengesini bozmaya çalışmak; HAYIR,

Ülke ekonomik ve sağlık sorunlarıyla boğuşurken anlamsız ve maksatlı ve ne amaca hizmet ettiği henüz anlaşılamamış bu çıkışa; HAYIR!

Ve son olarak

Yüce Türk Milleti’nin ferasetine güvenmemek; HAYIR!

İşte bu HAYIR’lar nedeniyle ülke siyasetinin bu hale gelmesinde katkılarınız olmuş, milletin ferasetini, önceliklerini, dokusunu, hassasiyetlerini anlayamamıştınız!

Maalesef eski huylarınız yine depreşti!

İşte bu nedenlerle emekli askerden ne siyasetçi ne de toplum adamı olmaz!

Türk siyasi tarihinde de örnekleri olduğu gibi.