Şu Türkçülük konusunda bir-iki sözüm var söylenesi..
Muhteşem Türk Atatürk'ün Türkçülüğünü bilir ve takdirle hatırlarım.
Hüseyin Nihal ATSIZ'ın bu alanda markalaşmasını da takdirle izlerim ama bunlara rağmen bir Türk'ün türkçülük yapmasını anlayamamakta aklım ısrarcı nedense.
Aptallığımdan, kalın kafalılığımdan olabilir, itiraz etmem ama kabul etmediğim bir görüşün mensubuymuşum gibi görüntü vermeyi de Türk vicdanım kabul etmez.
"Göklerin ve yerin yaratılmasıyla dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O'nun ayetlerindendir." (Rûm-22) Âyetinden aldığım ilhamla; "Elhamdülillah Türk'üm." derim. Yani Türk yaratılışıma ve Türkçe lisanımla donatılışıma şükrederim, hamd ederim. Ama son bir-kaç yıldır; "Türkçüyüm" demem! 

Türk'ün her şeyini sevdiğimi ısrarla söylerken; "Türkçüyüm" diyenleri elbette daha gönül rahatlığıyla severim.
7 Ağustos 1982 yılında Esenboğa Havalimanına yapılan kahpe saldırıyı protesto etmek amacıyla 10 Ağustos'ta, Taksim meydanında, üzerine benzin dökerek kendini yakan ve kaldırıldığı hastanede 5 gün sonra hayatını kaybeden Ermeni asıllı Türk vatandaşı Artin Penik diye biri var.
Bu Artin Penik'in yaptığını Türkçülük olarak algılıyorum. 

Adam Türk değil ama Türkçü!
Bizim ABD'li veya İngiliz olmamasına rağmen ABD'cilik yapan en-tellek-tüellerimizi de Artinle kıyaslayarak anlamaya çalışırım. 
Anlamakta zorlanırım hatta anlamam mümkün değil ama denerim.
Mesela yıllarca Milletvekilliği yapan, müktesebatı ve devlete sadakatine rağmen Türk olmadığı için dış işleri bakanlığının verilmediği rivayetleri dolaşan Kâmran İnan'ın, Devlete ve Türk Milletine sadakatini, müthiş bir saygıyla yad ederim.
Osmanlı'da Türkçülüğün ve pan-türkizmin bir mantığı var algılayabiliyorum ama bir Türk devleti olan, adı Türk olan bir devlette Türkçülüğün neye yarayacağını, ciddi manada merak ederim.
Son zamanlarda Türkçülüğü irdeleyen sosyal medya paylaşımlarıma itiraz edenler arasında varlıklarına çok önem verdiğim bir-kaç kadim dostumun da olması beni bu konuda bir açıklama yapmaya mecbur bıraktı.
O dostlarımın hiç biri ile fikri ayrılığımızdan dolayı münakaşaya cesaret edemem.
Netice olarak tekrar başa dönerek; biz Türkçe yaşasak, Türk'ün her şeyini sevmeye devam etsek, bazı kandaşlarımız da Türkçülük yapsalar ve biz de onları daha kolay ve endişesiz sevsek; kime ne zararı olur?
Veya ne katkısı olur? diye de sorgulasak...
Biliyoruz ki her milletin iyisine iyi denir, kötüsüne kötü..

Oğuz kağan adına atfedilen; "Ulu Tanrım! Bir tek namussuz Türk yaratacağına dünyayı yık daha iyi." dileğine bütün samimiyetimle inanarak katılanlardanım.
Kadim bir dostumun; ".Yılların Türkçüsü Mustafa Aslan böyle bir paylaşımda bulunuyorsa mutlaka söylemek istediği bir şey vardır.Yılların Türkçüsü Mustafa Aslan böyle bir paylaşımda bulunuyorsa mutlaka söylemek istediği bir şey vardır. Genişçe anlatsa da ..." şeklindeki yorumu üzerine bu yazıyı yazmaya mecbur kaldım.
Kastım ve amacım hiç kimseyi hele bir Türk'ü kırmak asla değildir.
Kendi izansızlığımdan kaynaklı olabilir diyerek, mantığımın sorguladığı bir olguyu sesli olarak sorgulamak niyetindeyim sadece.
Bu arada altını kalın çizgilerle çizerek; Türk'ün sadece kötüsünü sevmem, sevemem diye de vurgulamalıyım.
Bizim bizden başka kimsemizin olmadığı bilirim.
 

TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ iddiasındayım.
"NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE" Vesselâm...

Selâm, sevgi, duâ...