~~
İsmailağa Cemaati'ne bağlı Marifet Derneği'nin yayınladığı Marifet Dergisi'nin Eylül sayısı kapak yazısında iktidarın "Yeni Türkiye" parolasını eleştiren bir yazı yayınlandı. 
 

"Yeni Türkiye Kimin Türkiye'si" kapağıyla çıkan derginin başyazısını yazan Marifet Dernekler Federasyonu Başkanı Muhammed Keskin sert bir şekilde iktidarı eleştirdi.

 

Marifet Dernekler Federasyonu Başkanı Muhammed Keskin kaleme aldığı başyazıda; Şiilik ve Vehhabilik tehlikesine dikkat çekti. Bunun yanı sıra kavmiyetçiliğin (ırkçılığın) İslam’da asla yeri olmadığını fakat bunun ecdadımızı sevmeyeceğimiz, onların İslam’a olan hizmetleriyle övünmeyeceğimiz anlamına gelmediğine değindi.

 

Yazıda bu dönemde "Türklük" kavramının kötülenmesi eleştirilirken, Türk milletinin "İslam'a girdikleri günden beri İslam'ın sancağını elinde bulunduran" bir millet olduğundan bahsedildi.

 

ŞİİLİK VE VEHHABİLİĞE DESTEK VERİLDİ

 

Yazıda dikkat çeken bir bölüm ise iktidara yönelik Şiilik ve Vehhabiliğe destek verdiği iddiasıydı.

 

Yazıda, "Elinde devlet imkanlarını bulunduran bazı makam sahiplerinin Ehl-i Sünnet itikadının tarihi düşmanı olan Şii ve Vehhabi uzantılarına büyük imkan tanımaları, Anadolu'nun asli unsurları olan Ehl-i Sünnet Müslümanlarına ise üvey evlat muamelesi yapmalarıdır." ifadeleri kullanıldı.

 

KATI LAİKLERDEN KURTULALIM DERKEN...

 

Yazı şöyle devam etti: "Müslümana hayat hakkı tanımayan katı laiklerden kutulalım derken, ithal sapık fikirlerin istilasına maruz kalma tehlikesi bizleri derin endişelere sevketmektedir"

 

İSLAM ALİMİ SÜSÜ VERİLMİŞ ZEVAT: "HAYREDDİN KARAMAN"

 

Yazıda Mustafa İslamoğlu ve Hayreddin Karaman için ise isimleri verilerek "İslam alimi süsü verilmiş bazı zevat" tabiri kullanıldı.

 

EGEMEN BAĞIŞ VE EFKAN ALA'YA SERT ELEŞTİRİ

 

Eleştirilerden AB Eski Bakanı Egemen Bağış ve İçişleri Bakanı Efkan Ala da nasibini aldı. Egemen Bağış için, "Kur'an surelerinin isimlerini alaya alan" denilirken, Ala için ise, "en rezil bir ifadeyle Kainatın Efendisine gurur-kibir isnad eden idareci" nitelemesi kullanıldı.

 

ECNEBİLERE HAK VAR, MÜSLÜMANA YOK

 

Yazıda ecnebi vakıfların mülkleri iade edilirken, İsmailağa cemaatine bağlı cami ve medreselerinin iade edilmemesi de eleştirildi.

 

Yazıda iktidarın sıklıkla kullandığı, "Türkiye sadece Türklerin değildir" söylemi de eleştiri yağmuruna tutuldu. "İngiltere İngilizlerin, Almanya Almanların, Fransa Fransızların, İtalya İtalyanların da Türkiye kimin? Bayraklar indikten sonra sıra ülkemizin isminin değişmesine mi gelecek?" denilen yazıda, "Yeni Türkiye'nin kimin Türkiyesi olacağı hususunda ciddi endişeler taşımaktayız" ifadeleri kullanıldı.

 

İSMAİLAĞA CEMAATİ İKTİDARA BAYRAK AÇTI

 

Yazı İsmailağa cemaatinin iktidara bayrak açması olarak yorumlandı. 
 

İşte Marifet Dergisi Eylül sayısında yayınlanan o yazının tamamı:


Biz ecdadımızı Türk oldukları için değil İslam’a ve Müslümanlara hizmet ettikleri için sevmekteyiz. Bu yüzden kimse bizi ırkçılıkla itham edemez, etmeye hakkı da yoktur.


 Fakat günümüzde esef ve endişe ile müşahede etmekteyiz ki; bazı kimseler ihtiyaç duyduklarında Selçuklu ve Osmanlı isimlerini kullanmakta, onların torunları olduklarını iddia etmekte bununla birlikte ecdadın tarih boyunca İslam’ın sahih inancını korumak adına mücadele ettikleri sapık fırkalarla hemdem olmakta bir beis görmemektedirler.


Daha da kötüsü; elinde devlet imkanlarını bulunduran bazı makam sahiplerinin Ehl-i Sünnet itikadının tarihi düşmanı olan Şii ve Vehhabî uzantılarına büyük imkan tanımaları, Anadolu’nun aslî unsurları olan Ehl-i Sünnet Müslümanlarına ise üvey evlat muamelesi yapmalarıdır.


Müslümana hayat hakkı tanımayan katı laiklerden kurtulalım derken ithal sapık fikirlerin istilasına maruz kalma tehlikesi bizleri derin endişelere sevketmektedir.


 Devasa projelere ecdadın isimlerinin verilip onlara her türlü hakareti maharet sayan akımların vatanımızda cirit atmalarına göz yumulmasını tezat olarak kabul etmekteyiz.


 Her sene İran devrimini kutlamaya gidenlerin bakan yapılması, selefi-vehhabi olanların belediye başkanı yapılması, şiiliği Ehl-i Beyt Mezhebi yalanıyla memleketimize sokmaya çalışanların uzantılarının kutlu sahabi Ebû Eyyûb el-Ensarî’nin (Radıyallahu Anh)  başına belediye başkanı vasfıyla dikilmesi bu vatanın evlatları olarak ağırımıza gitmektedir.


 Mustafa İslamoğlu ve Hayreddin Karaman gibi İslam alimi süsü verilmiş bazı zevat Ehl-i Sünnet itikadının altını oyarken onlarla aynı ağzı kullanan ve Sakal-ı Şerife (hâşâ) kıllar diyen, Kur’an surelerinin isimlerini alaya alan ve en rezil bir ifadeyle kainatın Efendisine (Sallallahu Aleyhi veSellem)  gurur-kibir isnad eden idarecilerin ortaya çıkması ve daha yüksek makam sahipleri tarafından himaye edilmeleri de samimi Müslümanları kahretmektedir.


Özellikle geçen yüzyılın ilk yarısında vaki olan ağır baskı ve zulüm devresinde İslam’ın taşıyıcı ayakları olan ve bugün halkın şuurunu nakış nakış işleyen tarikat ve cemaatlerin çeşitli bahanelerle dışlanması, baskıya ve ötekileştirmeye maruz bırakılıp emeklerinin yok sayılması ya da o buhranlı zamanlar atlatıldıktan sonra sadece işin siyasi tarafında boy gösterenlerce sahiplenilmesi vahim bir kadirbilmezlik olarak karşımıza çıkmaktadır.


Adalet ve demokrasi denilerek ecnebi vakıflarının mülkleri iade edilirken (ki Müslüman olsun ecnebi olsun elbette hak, sahibine verilmelidir) Müslümanların bahusus Efendi Hazretlerinin ihvanının küpelerini, bileziklerini ve cüzdanlarını infak etmek suretiyle cami ve medrese olsun diye inşa ettikleri külliyelerinin hiçbir mazeret olmaksızın (ama kasıtlı ama ihmal yoluyla) hala iade edilmemesi mülkün temeli olan adalet hususunda soru işaretleri akla getirmektedir.


Ayrıca çeşitli münasebetlerle; “Türkiye, sadece Türklerin değildir.” söyleminin dillendiriliyor olması, tarihinde hiç ırkçılık yapmadan Allah yolunda, i’la-i kelimetillah için (Allah’ın dinini yüceltmek için) at sırtından inmeden cihad eden, Sultan Alparslan ile başlayarak Anadolu’yu, Osmanoğulları ile Kostantiniyye ve Avrupa’yı fetheden, “Seyfullah’il-Meslûl”  Allah’ın kafirler üzerine sıyrılmış kılıcı olan, Kainatın Efendisinin “Ne güzel kumandan” ve “Ne güzel asker” buyurarak medh-u sena ettiği mübareklerin nesli olan bu necib millete en hafif tabiriyle saygısızlık ve vefasızlıktır.


Hal böyle olunca; bir kimse şöyle bir soru sorsa ne cevap verilebilir? İngiltere İngilizlerin, Almanya Almanların, Fransa Fransızların, İtalya İtalyanların da Türkiye kimin? Bayraklar indikten sonra sıra ülkemizin isminin değişmesine mi gelecek?


 Acaba bütün Müslümanlar tarafından İslam ümmetini yeniden toparlayabilecek tek millet olarak görülen bu milletin Türklüğünün de sulandırılarak Müslümanların bir daha asla toparlanamaz hale gelmesi mi kastedilmektedir?


 Hülasa; dinî ve millî hassasiyetlerin zayıfladığı ve zayıflatılmaya çalışıldığı şu ortamda Yeni Türkiye’nin kimin Türkiye’si olacağı hususunda ciddi endişeler taşımaktayız.

 Sultanımız Efendi Hazretlerinin hatm-i şeriflerde yaptığı şu dua ile bitirelim:


 Ya Rabbi! Ümmet-i Muhammed’in kalplerini Kur’an’a çevir. Ümmet-i Muhammedi Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnet-i seniyye merkezinde cem eyle...Âmîn...


  Muhammed KESKİN

 

 

 

 

Editör: TE Bilişim