KOYNUMUZDAKİ YILANLAR

Ermenilerin içinden çıkan ama Ermeni olmayan bir cemaat.
Zaman içerisinde,  Ermenilikten “islamlığa” bürünme.
İçimizdeki “müsliman  görünen Sabataistler” gibi.
“Üç kimlikli bir gizli cemaat. Birinci gizli kimlikleri Yahudilik, ikinci gizli kimlikleri Ermenilik, üçüncü açık kimlikleri Müslümanlık. “

...


Tarih sahnesine ilk çıkışları milattan sonra 30 yıllarına  tesadüf eder. Yenanos isimli İspir kralının ardından tahta geçen Bagarat’tan dolayı “Pakraduni” olarak biline geldiler. Sekizinci yüzyılda (885) Ashot I tarafından hanedanlığın tesisiyle ilk başkenti Ermenistan’daki Divin kasabası olan ama 961 yılından itibaren Ani’yi (Kars) başkent yaparak Pakraduni Krallığı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da hüküm sürdüler.

Pakraduni Krallığı; güneyde Abbasi Mervani emirliği,  kuzeyde Gürcü Pakraduni Krallığı, batısında ise Bizans bulunmakta idi.
Ermeni araştırmacı-yazar Levon Panos Dabağyan; Pakradunilerin  “Yahudi asıllı” olduğunu iddia ederek M.S. 1045 yılına kadar Ermenileri acımasızca yönettiğini söylemektedir. Yahudi tarihçilerinden Prof. Dr. Abraham Galante'yi iddialarına delil olarak gösteren Dabağyan; Galante’nin " Les Pacradounis ou Une Secte Armeno-Juive,1933 (Pakraduniler veya Bir Ermeni-Yahudi Tarikatı)" adlı kitabında, "Pakraduniler, varlıklarını Juda İmparatorluğu'nun sonlarından (M.Ö. 7. yüzyıl), 20'nci yüzyıla dek sürdürmüş olan Ermeni-Yahudi karışımı bir kavimdir." şeklinde yazdığını belirtiyor.
Galante’nin söz konusu eserinden;
"Pakraduniler varlıklarını Juda İmparatorluğu'nun sonlarından (M.Ö. 7. yüzyıl), 20'inci yüzyıla kadar sürdürmüş olan Ermeni-Yahudi karışımı bir kavimdir. Eğin'de, 'Erzurum-Sivas arasında', Marmara Denizi'nin Avrupa yakasında ve İstanbul Hasköy'de yaşamış oldukları bilinen Pakraduniler, 26 yüzyıldır Yahudi yönlerini sürdürmekte gösterdikleri kararlılık nedeniyle Portekizli Marano'lar, Selanikli Dönmeler ve İranlı Meşhediler gibi Yahudi kökenli topluluklar arasında sayılabilirler."

Levon Panos Dabağyan; Bizanslı tarihçi Pavstos'un, miladi 3. asırda bölgede iskan edilmiş ve kısmen Hıristiyan olmuş Yahudilerin miktarını 400 bin olarak verdiğini söylüyor.

Sabataycılık,  Ladino ve Kripto Yahudilik konusunun uzmanlarından biri olan araştırmacı-yazar Dr. Gad Nassi, Pakradunilerin 20. yüzyılın ilk yarısına kadar hususi ananeleriyle  Sivas/Divriği ile Erzincan/Eğin (Yeni adı Kemaliye) arasındaki bölgede varlıklarını sürdürdüklerini, yayılma alanlarının Arapkir, Kapadokya ve Çukurova'ya kadar uzandığını söylüyor.
Pakraduni soyundan gelenlerin fiziki görünüşlerinin Ermenilerden farklı olduğunu, kafa yapısı olarak Yahudiler gibi Dolikosefal olduklarını kaydeden Dr. Gad Nassi; Pakradunilerin asla domuz eti yemediklerini, cumartesi günü çalışma yasağına uyduklarını, genelde cemaat içinden evlendiklerini ve soyadlarının da Yahudi kökenlerini anlatacak şekilde olduğunu ifade ediyor. Bu hususlar yüzünden Pakrudilerin Ermeniler arasında "Yahudiliğin bir uzantısı" olarak değerlendirildiğini söylüyor. Nassi, Pakradunilerin, ticaret ve finans alanında çok becerikli olduklarını kaydederken, benzeri bir grubun da geleneklerini koruyarak 19'uncu yüzyıla kadar Gürcistan'da Gürcüler içinde varlıklarını devam ettirdiğini beliritiyor.

Türkiye Ermenileriyle ilgili 1814 tarihli bir rapor hazırlayan Fransız Mareşali Horace Sebastiani, Ermenileri normal Ermeniler ve "Rafiziyyun/Rafiziler" olarak ikiye ayırır. Bu raporu "Osmanlı İmparatorluğunda Şer Akımlar" kitabında  tahlil eden Levon Panos Dabağyan , Fransızların Türkiye'deki etnik yapıya daha 1800'lü yılların başında bile ne kadar hâkim olduklarının anlaşıldığını ifade ederek şunları söylüyor:
"Selçuklular devrinde, Alparslan'ın saflarına geçerek, Bizans'a karşı savaşan ve sonradan İslam dinini kabul eden Ermenilerin büyük bir kısmı, bilâhere 'Alevi Mezhebi'ne geçmiş ve öyle kalmışlardır. (...) Demek ki, Mareşal Horace Sebastiani, Fransa'nın Türkiye üzerinde taşıdığı gizli emellerin tahakkuk sahasına aktarılacağı zaman, Osmanlı topraklarında yaşayan bilumum unsurlardan istifade edebilmek için Anadolu topraklarında yaşayanları da iyiden iyiye tetkik etmiş veya ettirmiş!"
Ermeni asıllı Türk vatandaşı olan yazar Torkom İstepanyan da Pakradunilerle ilgili şu değerlendirmede bulunuyor:
“1064'te Pakraduni Ermeni Krallığına Bizanslılar tarafından son verilince, Bizans zulmüne dayanamayan Ermeniler Türklerin himayesine sığındılar. Bu devre onlar için huzur oldu. Vatanlarına sımsıkı bağlandılar. Türkler tarafından bunlardan' bazılarına 'Amiral'lik unvanı verildi. Böylece ilk Türk-Ermeni dostluğunun temeli atılmış oldu. Bu kardeşliğin en güzel kanıtı da bugün dünyanın dört bucağına serpilmiş olan Ermeni toplumunun günümüze dek varlığını sürdüren Türkçe kökenli soyadlarıdır. Örneğin, Romanya doğumlu olduğu halde dünya Ermenilerinin Ruhani Reisi Gatogigos Vazgen I'in soyadı 'Balcıyan'dır. (Sorun olan Ermeniler / Suat Akgül, Ali Güler, Türkar Yay. İst. 2003. s: 402)”

Levon Panos Dabağyan, Ermeni meselesinin temelini atan "1. Zeytun İsyanı'nın" arkasında Fransa ve Vatikan'ın bulunduğunu, isyanın düzenleyicilerinin Pakraduniler olduğunu;
"Ani Beldesi'nin Bizanslılara geçmesinden ve Bizanslıların Ermeni katliamından sonra, Anadolu'nun muhtelif bölgelerine dağılan 'Pakraduni Hanedanı' mensupları Haçin ve Zeytun havalisine yerleşmişlerdi. Dolayısıyla (Fransa'nın gönderdiği Katolik Ermeni) maceracı Leon, Ermenileri isyana teşvik için gerçekten en münasip bölgeleri seçmiş demekti. Zira, Pakraduni Hanedanı, zaten birtakım entrikalara müsait ve gayri Ermeni bir unsur idi."
sözleriyle ortaya koyuyor.
 

...


Vakti zamanında “ABD Yahudi Cemaati Temsilcisi Musa Saffet Bayramaşık adlı Dönmenin, Anayasa Mahkemesince kapatılan Millî Nizam Partisi yerine Millî Selamet Partisi’nin kurulması karşılığında şartlı olarak kilit noktalara yerleştirildikleri”nin kimler olduğunu araştırın. ( http://www.el-aziz.com/milli_gorus_lideri_olamazsin_haber4984.html )
 

Siyonizmin arz-ı mev’ûd haritasını gözünüzün önüne getirin.

Kripto yahudi oldukları belgelenen Kürtçü Barzani ailesini ve Kürtçülük hareketinin yayılma alanını düşünün.

Dağdaki eşkıyadan, meclisteki uzantılarına kadar, AKP iktidarının “çözüm süreci” politikası ile varlık ve güçlerini her geçen gün arttıran “Ermeni kimlikliler”i hatırlayın.

Geçmişte senelerce siyasal islamcı bir partinin üst düzey yönetim kadrosunda bulunmuş bir takım isimlerden ilk ismi “Durmuş DURDUYAN” olup mahkeme kararı ile ismini “Oğuz” ile kamufle edeni araştırın.

Bölücü terör ile, siyasal islam ile Siyonist İsrail’in bağlantısını düşünün...

 

Hala mı “TIK” yok?

Uyumaya devam.

Editör: TE Bilişim