Ezanın Türkçe okunması meselesi 1950 yılında DP ve CHP’nin müşterek oyları ile kapandı. 1932’den 1950’ye kadar süren çirkinlik böylece tarihe karıştı.

Ama belli ki bazıları için bu defter hala kapanmamış. CHP milletvekili Öztürk Yılmaz geçen hafta verdiği  bir demeçte ezanın Türkçe okunması gerektiğini söyledi. Benzer görüşleri farklı cenahlarda dile getiren başkaları da var. Sözgelimi eski bakanlardan Namık Kemal Zeybek 3 Kasım’da tweterde yaptığı bir paylaşımda “Ezan Türkçe okunursa Türkler ne denildiğini anlar bunun nesi kötü” şeklinde bir paylaşımda bulundu. Zeybek, herhangi bir kurumsal yapıyı temsil etmediği için paylaşımı çok dikkat çekmedi. Ama Öztürk Yılmaz’ın CHP’li kimliği iktidar için iyi bir malzeme oldu.

Ezan Türkçe mi Arapça mı okunmalı tartışmaları aslında bugün için anlamını yitirmiş durumda. Çünkü ezanı Türkçeleştiren CHP bile bunun yanlışlığını anlayarak 1950’de DP’nin verdiği kanun teklifini desteklemiştir. Bu tartışmayı başlatmak bugünkü CHP’yi dünü ile mahkum etmek isteyenlerin işine yarar. Nitekim, siyasi iktidar her gündem değiştirmek istediğinde CHP’nin geçmişini gündeme getirerek toplumu -tek parti döneminin- uygulamalarına dönüleceği  korkusuyla konsolide ediyor. AKP’nin ısrarla seçimleri CHP ile AKP arasında  bir yarış haline getirmesi de bu amaçla ilgili.

Aslında, bugünkü CHP ile dünün CHP’si arasında dağlar kadar fark var. Hiç kimse yerinde durmuyor. İnsanlar değişiyor, toplumlar değişiyor, siyasi partiler değişiyor. Hiç kimse veya hiçbir kurum dünde kalmıyor. Yeni eğilimler yeni siyasetleri elzem kılıyor. Nitekim,Öztürk Yılmaz’a en büyük tepki de partisinden geldi. Yılmaz ihraç talebiyle disipline sevk edildi.

Kılıçdaroğlu, uzun zamandır partisini geçmişin yükünden kurtarmaya çalışıyor.Kamplaştırıcı bir siyaset yerine uzlaştırıcı bir siyaset takip ediyor. CHP’yi muhafazakar halk kitlelerinden uzaklaştıran politikalarla arasına mesafe koyuyor. Bunda büyük oranda başarılı da oldu. Düne kadar zinhar CHP’ye oy vermem diyenlerin bir çoğu  bugün CHP’ye  oy verebileceğini söylüyor. Ama arada bir eski hastalıkların kalıntısını taşıyan siyasetçilerin çıkışı Kılıçdaroğlu’nun emeğini sil baştan yapıyor.

CB Erdoğan, uzun zamandır  CHP’yi tek parti döneminin politikaları ile vuruyordu. Bugünün CHP’sini dünün CHP’si ile özdeşleştirmeye çalışıyor, sık sık geçmişin uygulamalarından örnekler vererek toplumsal hafızayı tazelemeye çalışıyordu. Bu,aslında bugünün CHP’sine söyleyecek çok fazla şey bulamamanın zaruri bir sonucuydu. Öztürk Yılmaz’ın ezan çıkışı Erdoğan’a tam da aradığı fırsatı verdi, bugünkü CHP’nin dünkü CHP’den farklı olmadığını gösterme imkanı buldu. CHP’li Yılmaz, böylece bilerek veya bilmeyerek Erdoğan’ın politikalarına cephane taşımış oldu.

Arapça Allah’ın dili değil,Kuran’ın dilidir. Allah’ın bir dile ihtiyacı yoktur. Peygamberler indikleri toplumun dili ile konuşmuş, ilahi hakikatleri tebliğ etmişlerdir. Hiçbir tercüme,hiçbir meal Kuran’ın indiği dildeki incelik, musiki  ve mana nüanslarını veremez. Onu dilimize çevirerek elbette anlamalıyız. Ama namazın da ezanın da dili Arapçadır, öyle de kalmalıdır. Ezan artık uluslararasılaşmış, dünyanın her yerindeki Müslümanlar tarafından aynı şekilde anlaşılan bir metindir. En cahilinden en alimine her Müslüman ezanın namaz çağrısı olduğunu bilir. Bu yönüyle ezan bütün dilleri aşmış, her dilden insanın anladığı bir sembole dönüşmüştür.Tıpkı farklı dillerde farklı renklere bürünemeyecek olan bir bayrak gibidir. Bazılarının iddia ettiğinin tam tersine ezan her milletin diliyle okunduğunda anlaşılmaz hale gelecektir. Bir Müslüman hangi milletten olursa olsun o sedayı duyduğunda bunun namaz çağrısı olduğunu bilir. Farklı dillerle ezan, ezanı evrensellikten uzaklaştırır sadece okunan dile aşina olanlar tarafından anlaşılır hale getirir. Ezanı tartışanlar onu tartışmaktan önce, onun mesajına icabet ederlerse kendileri için de millet için de daha iyi olur. Bundan sonra ne ezan Türkçe olur ne de kimse Türkçe olacak diye ondan ekmek yiyebilir…