Mevcut hükümet ve onun kurmayları, devlet yönetmeyi çok basit bir şey mi sandılar yoksa kendilerine fazla mı güvendiler?

Her ne ise Türkiye bugün içte ve dışta oldukça sıkışmış vaziyette. Oysa “Açılım süreci” başlatarak PKK’yı bitirmeyi, içte terörü sonlandırmayı hesaplamıştı. Ne yazık ki iyi yapılmayan plan ve proje geri tepti. Terörsüz günümüz yok. Şehit namazı kılmaktan bıktık usandık.

FETÖ ile işbirliği yaparak, devlette bazı dönüşümler planlanmış olmalıydı ki; başta TSK olmak üzere, hukuk, eğitim, sağlık ve emniyette köklü değişikliklere gidildi. FETÖCÜLER kilit noktalara getirildi. O planda tutmadı ve bizi 15 Temmuz sürecine getirdi. Allah devletimizi korudu da başaramadılar.

Sıfır sorunsuz dış politika” diye işe başladılar. Sorunlu olmadığımız kim kaldı?

Barzani biraz sadık gibiydi. O da kirişi kırdı ve 25 Eylülde referanduma gitmeyi hesaplamakta. ABD ile Batı ile ilişkiler kopma noktasında. Ne stratejik ortaklığımız ne de müttefikliğimiz kaldı. Karşılıklı restleşmeler, ilişkileri iyiden iyiye sarpa sardırdı. Hem ABD hem BATI, “Hadi ne yapabileceksen yap?” dercesine bizim her türlü şikâyet ve sıkıntımızı görmezden gelmekteler.

ABD resmen, saklamadan ve saklamaya ihtiyaç dahi duymadan PKK’nın uzantısı PYD ve YPG’ye her türlü silah ve lojistik desteği vermekte. Şu ana kadar bin tır dolusu malzeme yardımı yapmış durumda. Mc. Durk’un ifadesine göre yapmaya da devam edecekler.

Yunanistan Ege’de bize ait olan 18 adayı işgal etti ve kısmen silahlandırmakta da. Sn. Bakan bu işgaller için, “Bazı ufak adacık ve kayalıklar” dedi. Eğer öyleyse neden bizde bu adacık ve kayalıklardan birkaç tane alamıyoruz?

Hükümet işi hala “Efelenmeyle” götürmeye çalışmakta. Oysa Türkiye, dört bir yandan şer çemberi ile kuşatılmakta. Nedeni belli olmayan bir ESAT takıntımız, bize nelere mal olacak farkında değiller!

Son çare işi Rusya ve İran’ın desteğiyle çözmeye çalışmaktalar. Keşke çözülse, keşke başarılsa! Ama şu bir gerçek ki, İran’ın Türkiye’ye yanaşması mevcut durumdan kaynaklanmaktadır. Şartlar İran’ı buna mecbur kılmakta.

Rusya’ya ne kadar güveneceğiz? Şunu unutmayalım ki, başımızın belası PYD ve YPG’nin Moskova’da şubeleri yok mu? Moskova bu iki terör örgütüne temsilcilik açma izni vermedi mi? Masada PYD’de olsun demiyor mu?

Sonuç: Türkiye hızla dış ve iç politikasını gözden geçirmeli. Mevcut şartların getirdiği konjöktürel misyonu üstlenmeli, yeni stratejiler ile yeni politikalar oluşturmalıdır.

Dışta durum bu iken, en çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu şu anda, muhalefetle sürtüşmek bize ne kazandıracak hiç düşündük mü? Allah korusun yarın istenmeyen bir durum yaşasak TBMM’nde kiminle iş birliği yapacağız? Yoksa muhalefetin vatan sevgisine mi güvenmekteyiz. Neden tutacağımız ele kara sürmekteyiz, neden bakacağımız yüze utanacağımız lafı etmekteyiz?

Biz ne zaman diplomasi dilini ve üslubunu öğreneceğiz? Ne zaman tekeden süt çıkarmayı başaracağız?

Ne yazık ki Türkiye; içte ve dışta çok daraldı ve çok sıkıştı. Bunun çaresi, milli birliği kuvvetlendirmek, elbirliğiyle ortak akılda buluşmaktır.  Unutmayalım, hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşırlar, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

Ekonomik ve askeri gücü olanlar, kendilerine güvenirler. Konuşmazlar ve gerekeni yaparlar

Esen kalınız.