Aslında Türkiye’nin hiç rahat bir günü olmadı. Kurulduğu günden beri hep zor şartların içinden geçerek bugünlere geldi. Ancak geldiğimiz şu günlerde araba duvara tosladı. Kısaca deniz bitti.

Türkiye gerçekten de kuruluşundan günümüze kadar hep beka sorunu yaşamıştır. Dahili ve harici düşmanlarımız hiç durmadılar, hep var oldular. Ancak bizi yönetenler Türkiye’nin bekasını düşünecekleri yerde hep kendi bekalarını düşünmeyi tercih ettiler.

20 yıla yakın Ak Parti iktidarı, artık yolun sonuna gelmişe benziyor. Ancak yapay gündemlerle, payandalarla ayakta kalmaya gayret ediyor. Bakın ben hala güçlüyüm, hala ayaktayım demeye çalışıyorlar. Halbuki Türkiye bir BEKA sorunu ile karşı karşıyadır. Öyle Sayın Devlet Bahçeli’nin koltuğunun bekasına benzemiyor. Türkiye’nin beka sorununun çözebilmek için Sayın Bahçeli’nin yaptığı gibi ilçe mahkemelerinden karar çıkartarak bertaraf edilecek bir beka da değildir.

Türkiye, harici ve dahili düşmanlar tarafından kuşatılmış durumda. İktidar da bu kuşatılmışlığa çanak tutmaya devam ediyor. Başta Atatürk düşmanları son zamanlarda iktidardan da gördükleri hoşgörü ile pervasızlıklarını iyiden iyiye sergiliyorlar. Atatürk’ün manevi şahsiyetini, İlke ve İnkılaplarını koruyan kanunlar hiç yokmuş gibi davranılıyor. Atatürk’e saldıranlar veya manevi şahsiyetine hakaret edenler yakalanıyor ama karakolun bir kapısından giriyor öbür kapısından çıkıyorlar. Bu konuda ceza alan tek bir kişi hatırlamıyorum.

Geçelim. Türkiye bir deprem ülkesi. Depreme dayanıklı evler yapılsın diye belki birçok kez yasalar çıkartıldı. Deprem sigortası yasası çıkartıldı. Deprem fonu kuruldu ama hala her an beklenilen İstanbul depremi ile ilgili alınmış bir tedbir yok. Hatta depremde toplanma yeri olarak ayrılan alanlarda AVM’ler yükseldi. Depreme dayanıksız ev yapan müteahhitler de en az diğer Türkiye düşmanları kadar bu ülkeye zarar vermeye devam ediyorlar.

Son orman yangınları. Bu yangınları çıkaranlar veya failleri mutlaka bulunmalı ve en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Bu yangınlarda devletin, yani hükümetin de büyük ihmali söz konusu. Yangın uçağımız yok diyorlar ama yan komşumuz Yunanistan’a 3 adet yangın söndürme uçağı gönderebiliyorlar. Klasik deyimle bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!

Doğusu veya Batısı olmak üzere Karadeniz sel ve afetlerle yıllardır aynı şekilde yaşıyor. Doğru dürüst devlet politikası olsa bu Karadeniz’de yaşanan sel ve afetlerin önüne pek ala geçilebilirdi. Ama iktidarlar günü kurtarma yolunu tercih ettikleri için. Dere yatağına devlet afet evi veya resmi bina yapar mı? Ama yapıldı ve son sel afetinde de gördük ki bu devletin yaptırdığı afet evleri yerle bir oldu.

Ak Parti iktidarları 20 yıla yakın bu milleti Allah, kitap, peygamber diye diye kandırdılar.