Bpakman.wordpress.com’un derlediği metne göre Atatürk’ün 1922′de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 130. toplantısının birinci oturumunda yaptığı konuşma şöyleydi:

Efendiler! Bu dünyayı beşeriyette asgari yüz milyonu mütecaviz nüfustan mürekkep bir Türk Milleti azîmesi vardır. Ve bu milletin sahai arz­ daki vüsati nispetinde sahai tarihte de bir de­rinliği vardır. Türk Milletinin ceddi âlâsı olan Türk namındaki insan, ikinci eblülbeşer Nuh Aleyhüsselâmın Oğlu Yafes’in oğlu olan zattır.”  1. Dönem, 3. Yasama Yılı, 130. birleşim, 1 Kasım 1922 (1.11.1338)

TÜRKLERİN KÖKENİ!

Asya kökenli dinî mitolojide de, insanlar tufan sonrasında Hazreti Nuh’un üç oğlundan türemişlerdir. Adları Yafes, Ham ve Sam’dir.

Bazı tarih kitaplarında Yafes’in tufandan sonra Hazar denizinin kuzeyine yerleştiği, Türk soyunun atası olduğu kaydedilmektedir.

Yafes’in oğullarına gelince, bu konuda birbirine çok yakın kaynaklar görmekteyiz.

Yafes’in Türk oğlundan bahseden Oğuz Kağan Destanı da literatüre geçem bir diğer örnektir.

YAFES'İN OĞLU GOMER

Bazı kaynaklara göre ise Türkler Yafes’in oğlu Gomer’den  (Gomar-Kemari-Kimmer) gelmektedir.

The Imperial Dictionary’de, Türkmenlar (Turkomans) Gomer’in soyundan gelen Türkler olarak zikredilmiştir.

YAFES'İN TORUNU

Nuh’un oğlu Yafes soyu Tevrat’ta şu şekilde geçer: “Yafes’in oğlu Gomer’den üç çocuk olur: Askenaz, Rifat ve Togarma” (10. bölüm).

GOMMER SOYU KİMMERLER

Prof. Yusuf Ziya Yürükoğlu’na göre Gomerler, Ön Türk kavmi olan Kimmerlerdir. (Prof. Yusuf Ziya [Yürükoğlu], Dil Tetkiklerinden Samiler-Turaniler, C.2, Birinci Kısım, Marifet Matbaası, İstanbul 1934).

İskitler gibi Türk oldukları iddia edilen Kimmerler MÖ. 714’te Sakaların saldırılarından kaçarak Urartu sınırını aşmış ve Orta Anadolu’ya girmişlerdir. Daha sonra Karadeniz’in güney kıyısı boyunca ilerleyerek Sinop’ta üslenirler, Orta Karadeniz’de uzun bir dönem egemen olurlar. Ünye’de bulunan bir gümüş kap Ekrem Akurgal (Akurgal 1969: 224vd. P1.67) tarafından M.Ö. 6. yüzyılın sonuna tarihlendirilmekte ve Kimmer sanatının son yapıtlarından biri olarak nitelendirilmektedir.

Prof. Dr. Taner Tarhan bir makalesinde şöyle yazar: “Kimmerler ve İskitler Eskiçağ’daki ‘Türk Kültür Tarihi’nin, daha genel bir deyişle de ‘Millî Tarihimiz’in ilk temsilcileridir. Büyük tarihçi Prokopius, Kimmerleri doğrudan Bulgarlar’ın atası olarak gösterir. İran-Hazar rivayetleri de Bulgarların atası olarak ‘Kimarî’den (Kimmer) bahseder. ‘Mücmel el-tavarih’te Yafes’in yedinci oğlu ‘Kemari’nin (Kimmer) Bulgarların babası olduğu yazılıdır.”

Macar mitolojisinde, “Vaktiyle Kimmer kralının Kutirgur ve Utirgur adlı iki oğlu varmış” şeklinde Kimmerlerin Kutirgur ve Utirgurların (Bulgarların) ataları olduğu ifade edilmektedir. Bulgarlar Hazar Türklerinin yakın akrabaları sayılmaktadırlar.

Bunlardan çıkarılabilecek ortak sonuç Türklerin soyunun Nuh’un oğlu Yafes’in oğlu Türk’ten geldiği, Kimmerler, İskitler, Bulgarlar, Sabirler, Avarlar, Hazarlar, Uygurlar, Hunların Türk soylu oldukları şeklindedir. Bazı soy kaynaklara bakılırsa Türk, Turak, Gomer ve Kemari (Kimeri) aynı şahıstır.

KUR’AN NUH’UN GEMİSİ HAKKINDA NE DER?

“Ve su çekildi. İş bitirilmişti. Gemi, Cudi üzerine oturdu ve haykırıldı: ‘O zalimler topluluğu geri gelmez olsun!‘” HÛD 44.

Cudi, Güneydoğu Anadolu’da, Şırnak ve Silopi ilçe merkezleri arasında yer alan 2.114 m’lik yüksekliğe sahip dağ. Şırnak ismi, “Şehr-i Nuh” anlamında çok eski bir isimdir. Arapça yazılmış Al-Muncitte lügat ve ansiklopedide de Cudi, Cizre şehrinin (bugünkü Cizre ilçesi) Kuzey Doğusunda Cizre’ye 45 km mesafede bir dağ olarak belirtilir.

Cudi Dağı’nın eteğinde ismi “seksenler” anlamına gelen Heştan Köyü bulunmaktadır. Heştan köyünün Nuh tarafından kurulduğuna inanılır, ve köyün ismi Nuh’un Gemisi’nde bulunduğuna inanılan seksen kişiye atfen böyle anılmaktadır. Tarih boyunca bölge halkı Şırnak merkez, Silopi ve Cizre ilçesi ve köyleri birlikte her yıl yaz aylarında Cudi dağına ziyaretler düzenler ve çeşitli etkinlikler yaparlar. Kimilerine göre Heştan değil Cizre, Hz. Nuh ve oğulları tarafından kurulmuştur.

Tevrat’ta Nuh’un gemisinin oturduğu yer eski yazıyla ” r  r  t ”  olarak yazılıdır. Baş, son ve aralardaki ünlü (sesli) harfler yazım dilindeki kelimelerde yer almaz, okunurken ve günümüz dillerine çevrilirken konulur. Bu çeviriler de Ararat olarak  yapılmıştır. Halbuki kelime Urartu  olarak da okunabilir. Urartu Cudi dağını da içine alan günümüz Doğu Anadolu bölgesi. Böylece Tevrat’ta Kur’an’da ve eski eserlerde aynı bölgeye işaret edilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Editör: Gökçe Sevim