Rakam konusunda taraflar arasında devasa farklar olsa da ülkemiz barındırdığı sığınmacı sayısı itibariyle dünyada birinci. Devletimizin açıkladığı 5 milyon civarındaki rakam, resmi istatistiklerden alındığından gerçeği yansıtmıyor. Zira ülkemizde yaşayan milyonlarca kaçak göçmen, istatistiklere yansımıyor. Son 17 yılda, 2,5 milyondan fazla kaçak göçmenin yakalandığı dikkate alınırsa toplam sığınmacı sayısının 10 milyonun üstünde olduğu var sayılabilir. Bu rakamın yarısına yakınını oluşturan, doğum oranları yüksek olduğundan nüfusları hızlı artan Suriyelilerin tamamına yakını, ülkemize kesin olarak yerleşmiş durumda. Yani Avrupa’ya gitmeyi planlayan Suriyeli yok denecek kadar az. Memleketine dönmeyi düşünen sayısı Avrupa’ya gitmek isteyenden de az.

Devletimizin kontrolünde olan Suriye topraklarında inşa edilecek briket evlere Suriyelileri yerleştirme projesi, ülkemizin milli güvenliği açısından önemli olmakla birlikte, sığınmacı sorununu hafifletmekten uzak.  Suriye tamamen güvende olmadan ve ekonomi hareketlenmeden Suriyeliler memleketlerine dönmez. Esad yönetiminin ilan ettiği aflar geri dönüş sağlamaz. Zira Suriye’de askerlik yedi yıl. İhtiyaç halinde devletin bu süreyi uzatma imkanı var. Suriye’de güvenlik tam manasıyla sağlanmadan askerlik makul bir süreye inmeyeceğinden Suriyeliler memleketlerine dönmezler. Yani ülkemizdeki sığınmacı sayısını azaltmak istiyorsak radikal önlemler almalıyız.

Önceki makalelerimizde önerdiğimiz düzenlemeler yapıldığında, kaçak gelişlerle birlikte, ülkemizde yaşayan Suriyeliler dışındaki kaçak göçmenlerin sayısı da hızla azalacaktır. Ama Suriyeliler geçici koruma kapsamında olduklarından, bu düzenlemelerden etkilenmezler. Bu nedenle Suriyeli sığınmacılarla ilgili aşama aşama sertleşen önlemler setini devreye almalıyız. İlk yapmamız gereken, Almanya’nın yaptığıdır. Yani ülkemize yerleştikten sonra; bayram, tatil, iş ya da ziyaret, herhangi bir nedenle Suriye’ye giden sığınmacılar, aileleriyle birlikte sınır dışı edilmelidir.  Hiç kimse hayati tehlike taşıdığı bir yere gitmez.

İkinci olarak Suriyelilere devlet, kamu kuruluşları ve belediyeler tarafından yardım yapılması yasaklanmalıdır. Avrupa ülkeleri, işgücüne ihtiyaçları olmasına rağmen, uzun süredir ülkemizden geri dönüş anlaşması dışında göçmen almıyorlar. Avrupa ülkelerini ekstra sığınmacı almaya zorlamalıyız. İlk iki tedbirle birlikte bu hamleyi de yaparsak anavatanları yanında Avrupa’ya gidenler de olacaktır. Avrupa’ya gidemeyenler, vatanlarına dönmek istemeyenler, başta Rusya olmak üzere 3. ülkelere yönelebilir. (Rusya, sığınmacılara Avrupa’ya geçiş kolaylığı sağladığından tercih edilecektir.)

Umman, taksi şoförlüğü gibi işleri vatandaşı olmayanların yapmasını yasakladı. Suudi Arabistan’da, Arap bile olsa, vatandaş olmayan kişiler dükkan açamaz. Belli sermayenin altında kurulan şirketlerin hisselerinin en az %51’i Suudi vatandaşlarına ait olmalı. Körfez ülkelerinde bunlara benzer çok sayıda uygulama var. Avrupa ülkelerinin çoğunda sığınmacıların kampları terk etmesi yasak ya da çok uzun ve ağır bir prosedüre tabii. Bizde benzer bir yaklaşım geliştirerek vatandaşlarımızın yapabileceği işleri vatandaşımız olmayanların yapmasını engellemeliyiz. Ülkemizdeki Suriyelilerin 200.000 kadarı esnaflık yaparken, 1.000.000’a yakını başkasının yanında çalışıyor.

Bunların %99’unun yaptığı işleri vatandaşlarımızda rahatlıkla yapabilir. Göçmen ihtiyacı olmayan hiçbir ülke, vatandaşlarının yapabileceği basit işleri yabancıların yapmasına izin vermez, vermiyor. Suriyelilere her türlü işi yapabilme imkanı tanıyarak kendi insanımıza zarar veriyoruz. Etap etap vatandaşımız olmayanların yapabileceği işleri ve faaliyet gösterebilecekleri sektörleri sınırlamalıyız. Her sınırlama, vatanına dönen ve başka bir memlekete yönelen Suriyeli sayısını arttıracaktır. Bu konuda alınacak her aksiyon sadece sığınmacılar sorununu hafifletmeyecek aynı zamanda ekonominin iyileşmesine ve vatandaşlarımızın istihdam oranının yükselmesine yani gelirin tabana daha adaletli dağılmasına neden olacak.

Bütün bu aksiyonlara rağmen Suriyelilerin bir kısmı ülkemizde kalacaktır. Yukarıda önerdiğimiz aksiyonların yanında, kalıcı olacak olan sığınmacıların entegrasyonunu sağlayacak önlemler alınmalıdır. Entegrasyonun sağlanmasında iki husus önemlidir. Çocuklar Türkçe eğitim görmelidir. Sığınmacıların herhangi bir bölgede yoğunlaşmasına yani gettolaşmasına asla müsaade edilmelidir.

Sığınmacıların önemli bir yüzdesi köy kökenli. Onlar için Türkiye’de olmak aynı zamanda şehirde yaşamak, köyün zorluklarından kurtulmak demek. Nasıl ki köyden şehre gelen Türkler bir daha köylerine dönmüyorlarsa, Suriyelilerde dönmek istemiyorlar. Onlar açısından geri dönüş sadece Türkiye’den Suriye’ye gitmek değil. Aynı zamanda şehirden köy hayatına dönmek. Bunu istemiyorlar.

Fakat yukarıdaki tedbirler alındığında, sığınmacıların ekseriyeti şehirleri yani Türkiye’yi terk etmek zorunda kalacak. Bu aşamada tarım ve hayvancılığı bilen sığınmacılara, terör nedeniyle boşaltılan köylere yerleşmeleri önerilebilir. Sığınmacıların bir kısmına Suriye’ye dönmektense Türkiye’deki köylere yerleşmek cazip gelebilir. Söz konusu köyler terör nedeniyle boşaltıldılar. Artık terör açısından riskli değiller. Fakat köyler boşaltılalı otuz yıl oldu. Hiç kimse kurduğu düzeni bozup köyüne dönmek istemiyor. Bu köylere sığınmacılar yerleştirilirse ülkemizin tarımsal hasılası sıçrar. Hayvancılık eski parlak günlerine geri döner.