Biliyorum, daha yazının başlığını görür görmez beni, yandaşlarla aynı kefeye koyanlar olacak.

Halt ederler!

Andımız hakkındaki gerçekleri ve fikirlerimi, defâlarca yazdım. Bu vesileyle tekrar olsun.

Türk düşmanı Reşid Gâlib’in müsâmere şiirinin millî bir marş gibi bu millete dayatılmasına, dâima karşı çıktım.

Fakat Andımız kaldırıldığında karalar bağlayan, şimdi ise Danıştay kararıyla sevinç çığlıkları atan ülkücüler/milliyetçiler, Reşid Gâlib’in bu şiiri yazmadan 40 gün evvel Nihal Atsız’ı, sırf büyük Türk târihçisi Zeki Velîdî Togan’ı savunduğu için fakülteden attırdığını biliyorlar mı?

Türkmüş doğruymuş! Daha neler!

Nihal Atsız ve arkadaşlarının 1932’de Kemalizm'e, 1944’de Milli Şeflik’e isyân bayrağı açışları dikkate alınırsa, Türk düşmanı Reşid Gâlib’in bu cesur asistanı yok etmek istemesi, gâyet normal değil mi?

Normal olmayan, Türkçülükten, ülkücülükten bahsedenlerin, Andımız garâbetine tapınmasıdır. AK Parti Andımızı kaldırdı diye bu müsâmere şiirine sâhiplenmesidir.

Kemalist solcularla işim yok! Onlar her şeyi, hepimizden daha iyi biliyorlar ama işlerine böyle geliyor. Onlar için Kemalizm, koruyucu kalkan. Motorları mâviliklere sürecekler.

Fakat Kemalist Türkçüler, niçin 1944’den öncesine bakmıyorlar? Atsız’ın isyânını, niçin bir günah gibi gizliyorlar?

Atsız’ın 1932’deki Çanakkale isyânını, rejime kafa tutuşunu, Dalkavuklar Gecesi romanını, niçin konuşmuyorlar? Niçin 3 Mayıs 1944’de takılıp kalıyorlar?

Çünkü buraya dokunurlarsa Andımız romantizmi, târihe karışır ve İslâmcılar kazanır. Bu mu yâni bütün mesele?

Türkseniz, doğruysanız, önce bunları konuşalım!

Türk milletinin bir tâne andı vardır; o da İstiklâl Marşı’dır!

Velev ki bir andı daha olsa hiç kimse kusura bakmasın, yarısını, bu ülkeyi Türkçülere dar eden Reşid Gâlib’in; diğer yarısını ise 12 Martçıların yazdığı müsâmere şiiri olamaz!

Geride tuhaf alışverişler var. Yandaşların, pelikancıkların i’tirazlarına inanmayın. Bu yola, adım adım taş döşediler. Üç beş gün sonra “iyi oldu” derlerse şaşırmayın. Çünkü dümeni, çoktan Kemalizm’e kırdılar. Yat kalk, Truva, Hitit muhabbeti başlamadı mı?

Güyâ üzülen bir peli-kancık, yakında başörtü yasağının gelebileceğinden endişeli. Gelmez gelmez! Suudilerde başörtü yasağı mı var? Efendilerine, ne güzel itaat ediyorlar.

Sizi bilmem ama ben, Danıştay kararına hiç şaşırmadım. Bekliyordum.

Elin oğlu ya darbelerle dövüyor ya dolarla!

Eh, altın çok kirlenmişse oturduğun yerden de kalkamıyorsun. O hâlde itaat et, rahat et! Bir marş okumakla ölmezsin ya!

......

Dileyen, bu yazıya çemkirme desin!

Dileyen, yandaşlık desin!

Umûrumda değil!

Hem Türküm hem doğruyum!

Bu yüzden Andımız’dan rahatsızım!