ÜLKÜCÜLERİ ARTIK DİLEDİKLERİ GİBİ KAFALARINA GÖRE YÖNETMEK DEVRİ BİTTİ

Etrafınıza bakın iyi bir ülkücüyseniz benim söylediklerimden daha fazlasını göreceksiniz. Değilseniz sizi ilgilendiren bir yazı değil bu, okumanıza gerek yok işinize gücünüze bakın. 

Samimiyet bitti, samimi olanlar gitti! Fedakârlık bitti, fedakârlar gitti! Yiğitlik bitti, yiğitler gitti! Adamlık bitti, adamlar gitti! İdealistlik bitti, idealistler gitti! Düşünce bitti, düşünenler gitti! Liyakat bitti, liyakat sahipleri gitti. Birbiri ardına çekip gitti bütün erdemler. Bütün hayat damarlarımız kesildi acımasızca. Sonucu malum küçük hesapların elinde maalesef un ufak oldu koskocaman bir hareket. Sistem ve zihniyet nedeniyle cehalet ve gaflet öylesine çöktü ki üstümüze Türk ve Türklük düşmanlarına bile hiç bir şey kalmadı neredeyse. 

Burası benim için çok mühim, yıllardır üniversitelerde örgütlenmiş aydın bir hareket olarak öylece baka kaldık her şeye. 

Bu kadar okumuş yazmış, bu kadar görmüş geçirmiş düşünmüş insanlar da çaresiz kalır mıymış? Kalırmış meğer. Bu kadar aydın ve seçkin bir harekette gaflet ve cehalete kurban gider miymiş? Gidermiş meğer. Maalesef hâlâ İki kere ikinin dört ettiğini, hâlâ görünen köyün kılavuz istemeyeceğini, hala milliyetçi hareketin bu olmadığını anlatmakla meşgulüz. 

Hasılı fikir üretmek yerine fikri tüketerek, problem çözmek yerine problem üreterek, çağlar üstünden atlayıp yeni ufuklara yönelme yerine yerimizde sayarak, liyakat yarışı yerine sadakat yarışıyla ruhu ölüye, ülküyü tilkiye teslim ettik yıllarca. Ya şeytana pabucunu ters giydirip Bizans ı geçtik, ya da lanet olsun deyip kendi köşemize çekilip gittik. 

Oysaki her biri kendi başına bir değer hem de iyi değer yeterince okumuş yazmışa sahiptik. ERK tik davayı buraya kadar getirenler bundan sonrasına da pek ala götürebilirdi. Ama maalesef gizli bir güç çıktı ortaya bir dakika dedi. Bir dakika ey ülkücüler! Buraya kadar siz, bundan sonra biz… Şaşırıp kaldık. Hiç düşünmemiştik. En azından benim hiç aklımın ucundan geçmemişti bunun böyle olacağı. Koskocaman bir hareket, düşünen yazan okuyan bir hareket, milliyetçi hareket adeta donmuş büyülenmiş gibiydi. 0lur mu? Buraya kadar biz getirdik, bundan sonra da biz götürürüz. Siz ne karışıyorsunuz diyemedik. Ne çelişkilere gık diye bildik, ne kendi kendini inkârı durdurabildik. Toplum hareketiyken kişiye, akıl hareketiyken tebaa lığa boyun eğdik. 

Fikir partisiyken tırnak içinde kitle partisi, millet partisiyken ekip partisi olup çıktık. Geçmişte gönüllülerin gönlünden kopanlarla devasa işler yaparken zenginlerin istilasında bir arpa boyu yol alamadık. Yozlaşma neremiz yumuşaksa oradan soktu bıçağı. Parası olan genel merkezin yolunu tuttu. Olmayan kanıksadı çekildi bir kenara. Ülkücülerin ne verdiği yıllar, ne de verdiği canlar beş para etmiyordu artık. Bozkurt gibi yürekli, derya gibi bilgili de olsak marabaydık artık. Parasız hiçbir ülkücünün maalesef yeri kalmamıştı yeni sistemde. Ülkücülerin payına düşen. Nerede paralı bir aday çıktıysa onun peşine düşmek oldu. Şerefliler utandı ar edip çekildi, şerefsizler acaba bize de bir şeyler düşer mi diye racon kesti yıllarca. Ülkücü olmayan ülkücü, adam olmayan adam yapıldı sunice. Erdem ve liyakat sahibi ülkücü mumla arandı diyar diyar. 

Düşünenler sustu, emek verenler seyretti, bedel ödeyenler ar etti; ama birileri ki onları biliyorsunuz yedi başlı ejderha gibi hiç durmadı saldırdıkça saldırdılar. Kendi evimize kendi yuvamıza giremez, kendi davamızda adam hesabına alınmaz olduk. Mahkum muşuz gibi mahkum ettiler bizi yani. İsimlere gerek yok… Saymakla biter mi bitmez. Kimler gelip geçmedi ki bu hareketin sırtından. Hâsılı dostlar bu davanın destanını siz yazsanız da, noktasını hep biz koyarız dediler ve koydular. Bize de bir farkla yine birimizi yemek kavgası düştü maalesef. 

Dikkat ederseniz kendi içimizdekileri saymıyorum onlar bizim insanlarımız onları da aynı güç rezil rüsvağ etti maalesef. Liyakatları oranında doğru yerde doğru zamanda doğru şekilde değerlendirilseler katkı sunacakken ne yazık ki iflah olmaz bir kambura döndüler senelerce Koskocaman ülkü ocakları genel başkanı bile bu gün büyük bir günah keçisine dönmüşse eğer, Tepeden aşağıya bütün bir sistem neden sebep sonuç ilişkisiyle oturup uzun uzun incelenmeye değer. Gördük ki eleştirdiğimiz ne varsa akla ziyan çıktı karşımıza. Aydın bir harekette cahillik, milliyetçi bir harekette gafillik çökebildiğince çöktü üstümüze. İktidarı da muhalefeti de gördük. İktidarda kahrolduk muhalefette mahvolduk. Ağırdık yeğni olduk. Güçlüydük güçsüz kaldık. Etkiliydik etkisizleştik. Tutkunduk selamı sabahı kestik. Ülküdaştık düşman olduk. Burası çok mühim destandık hikaye olduk. 

Oysa problem kabak gibi ortada. Aklın yolu bir, yeniden çıkacağız yola. Yanlışa yanlış, doğruya doğru diyeceğiz. Bensem ben, sensen sen ülküdaş, liderse lider, teşkilatsa teşkilat herkes gelecek hizaya. Öze, Türk milliyetçiliğine yeniden döneceğiz. Ve ona can, ve ona ruh, ve ona heyecan veren ülkücülüğe yeniden döneceğiz. Başka bir yolu yok bunun. 

Liderliğe gelince: Fikir düşünenin, liderlikse hak edenin işidir. Liderlikte ilk ve en önemli şey kitleleri peşinden sürüklemektir. Nasıl lider başarılıyken başarısız demek abesse ve mantıksızsa, başarısız iken başarılı demekte o oranda abes ve mantıksızdır. Bu kadar basit bir şeyin tartışılması bile gülünçtür. ; çünkü tartışılsa da tartışılmasa da sonuç değişmez aynı yere varır. Bizim için de bu kural değişmez. Lider sensin! lidersen kitleleri peşinden sürükleyeceksin. Peşimden gelmeyenler hain diyemezsin. Ülkücüler senin düşmanın değil, talip oldun hakkını vereceksin. Tarih bu güne kadar kendi fikri, kendi düşüncesi, kendi partisindeki insanları peşine takamayan bir lider daha görmedi. Lidersen il il, ilçe ilçe, gerekirse köy köy gezecek, ikna edip liderliğini kabul ettireceksin. İhraç etmek, hain ilan etmek, kendi kolunu bacağını kesmekten başka bir işe yaramaz çünkü. 

Her hain suçlaması, 18 yıldır bir keramet varmış gibi oturuşun, altına imzamızı attığımız Salı konuşmalarına rağmen tavırsızlığın, Türk ve duygusal dünyamıza olan duyarsızlığın, hareketin ehil ellere verilmemesi, mecliste partide ocakta yol arkadaşlığının liyakata tercih edilmesi ve yalnız başına aldığın kararların, seni her gün liderlikten ve ülkücülerden biraz daha uzaklaştırıyor. Her gün bir çeriyi, her gün bir ülkücüyü kaybettin kaybetmeye de devam ediyorsun. 

Her yüz ülkücüden doksanı hayır diyorsa eğer, oturup düşünmesi gereken ülkücüler değil sizsiniz. Kongreden duyulan kaygı topyekün bütün ülkücülerin hain ve körlüklerinin değil, bilakis sizin ülkücülerden ne kadar uzaklaştığınızın kanıtıdır. Ülkücülerin iktidar ve zafere hasret kaldığı şu günlerde ülkücülere kendinizi sevdirseydiniz hangi güç, ülkücüleri sizden koparabilirdi ki? 

Zaman geçti mi? geçmedi mi? Kongrede göreceğiz. Bu yazılanlar sadece size değil elbette. Ülkücüleri ali cengiz oyunlarıyla yönetmek devri artık bitti. Yola çıkanlar bu hareketin eleştiri ve fikir üretmeye açık, aydın bir hareket olduğunu ancak ve ancak Türk milliyetçiliği adına ortak akıl ve görüşle yönetile bileceğini, parası olsun olmasın, ünvanı olsun olmasın bu harekete gönül ve emek veren her ülkücünün saygı sevgiye layık kıymetli bir birey olduğunu ve bu davanın onların omuzlarında yükseldiğini artık herkes anlamak zorunda. 

Bu deneme, bu sistem ve zihniyet yanlışlığından sonra, belki de tek kazancımız bu. Çıta çok yükseldi. Kural gayet basit, yapamayan çeker gider. Makam ve mevkii ne olursa olsun hiçbir kimse Türk milliyetçiliğinden daha büyük, hiçbir ülkücü topyekün bütün ülkücülerden daha akıllı değildir. Kendine güvenenler buyursunlar çıksınlar meydana; ama yaşadıklarımızdan sonra bilsinler ki ülkücüleri artık diledikleri gibi kafalarına göre yönetmek devri bitti.