Hani bir söz var Anadolu da: “Rüyamda görsem inanmam.”

Bugünlerde özellik e politik arenada öyle hadiseler zuhur ediyor ki inanın rüyada bile görsek inanasımız gelmiyor.

Şimdilerde moda haline geldi.

Artık herkes ülkücü!!!

MHP, BBP ve kısmen İyi Partiyi ülkücülerin kurduğu kurumlar olarak anlamak mümkün. Ama bugün Ak Parti ve CHP’de neredeyse diğerlerinin elinden ülkücülüğü alacak gibi faaliyet içindeler.
Halbuki bugün modaya uyarak ülkücüyüm diyenler, ülkücülükten geçinmeye çalışanlar için ülkücüler hep “cüzzamlıydılar, katildiler, faşisttiler!!!”

Bu sıralar bozkurt işareti de meşhur oldu.

“Onlar Fatiha bile bilmez”, “Biz eşref-i mahlûkat olan insanlarla geziyoruz, bozkurtlarla değil.” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan söylediklerini unutmuş gibi Ülkü ocaklarını ziyaret ediyor ve meydanlarda ülkücülere öyle övgüler diziyor ve bozkurt işareti yapıyor ki insanın inanası gelmiyor.
Erdoğan geçenlerde, “Ülkücüler ülkenin teminatıdır.” bile dedi. Şahsen, “En büyük ülkücü benim, gençliğimde ben de ülkü ocaklarında yetiştim.” dese bile artık asla şaşırmayacağım!!!

Ak Parti MHP ile yani bir anlamda Ülkücülerle Cumhur ittifakını kurarak belediye seçimlerine giriyor. Birçok yerde ortak aday çıkardılar.

Ak Partinin Ankara adayı da Ülkücü kökenliymiş!

Erdoğan ve Bahçeli’nin seçim meydanlarında birbirlerine söyledikleri ağır küfür ve ithamların videoları Youtube de durmaktadır.

Nasıl oldu da düşman kardeşler birden dost oluverdi?

“Büyük aşklar büyük nefretlerden doğarmış” diyenler haklı mı yoksa?

Şimdi birileri, “Bahçeli ve Erdoğan ülkenin bekası için bir araya geldiler” diyeceksiniz ama bu beka sorunu son birkaç yıl içinde mi ortaya çıktı. Benim bildiğim ülkemizde beka sorunu kurulduğundan beri var. PKK ve FETÖ gibi örgütler 40 senedir ülkenin bekasını tehlikeye atmak için uğraşıyorlar.

İnsan ister istemez soruyor: Ülkücüler mi değişti, Erdoğan mı?

Ne değişti sahi?

Gelelim CHP’ye. Malum CHP öteden beri ülkücü fikrin yani milli ve maneviyatın düşmanı olmuştur. 

12 Eylül öncesinde şehit edilen ülkücülerin kanları halen CHP’nin elindedir.

O dönemler CHP Genel başkanı Bülent Ecevit’in ülkücü düşmanlığı meşhurdur.

Ecevit’in mağdur ettiği binlerce ülkücünün mağduriyetleri halen devam etmektedir.

Rahşan Ecevit, “Bütün ülkücüler katildir.” diye haykırmıştır.

İstanbul’da ülkücü iki işçinin göğsüne jilet ile CHP yazılmasını asla unutmadık.

Düşünebiliyor musunuz; üç bin ülkücünün katili CHP artık ülkücü aday gösterebiliyor.

CHP’nin içine ne kaçtı ki Ankara ve İstanbul gibi yerlerde kendisini ülkücü diye tanıtan (ülkücü olup olmadıkları tartışılır, o ayrı konu) adayları belediye başkan adayı gösteriyor?

Şimdi ne oldu da “Katil ülkücüler!” CHP indinde kıymet kazandı?

Ülkücüler mi değişti; CHP mi?

Ne değişti sahi?

İyi parti de de durum değişmiyor. Meral Akşener geçmişte her yerde “ben ülkücüyüm” derken bu sıralar özellikle mikrofonların olduğu yerde ülkücülüğü ağzına almıyor.

Parti içinde ülkücülerin sözünün geçmediğini bizzat parti mensupları söylüyor. Meral Hanım, partisinin kuruluş dönemlerinde, “Ülkücülerin bütün paradigmalarını değiştireceğim.” Demişti; acaba onun için mi böyle davranıyor?

İnsanın aklına ister istemez şu geliyor:

CHP ve Ak parti düne kadar cüzzamlı gördüğü, katil ilan ettiği, insan bile saymadığı ülkücülere sarılarak iktidar yolunun ancak ayakta kalacağı veya açılacağı gerçeğini gördüler. Onun için ülkücülere sarılıyorlar. Yani tam anlamıyla pragmatist, oportünist bir yol izliyorlar. Ya da farklı bir değimle Makyavel gibi “Hedefe gitmede her türlü yolu” kullanmakta bir mahzur görmüyorlar.

Peki, yarın menfaatleri bittiğinde ne olacak?
Mesela CHP ülkücülere kucak açmaya devam edecek mi?

CHP’deki cibilli olarak milli ve maneviyat düşmanlığı fazla maske kaldırmaz. CHP geçtiğimiz yıllarda da seçim zamanı çarşaf açılımı yapmış fakat kısa zaman sonra çarşaf yırtma eylemi ne girişmiştir.

Ak parti için de aynı şeyleri düşünmemek için saf olmak gerekir. Düne kadar ülkücülere her türlü hakareti yapan Ak parti yarın menfaati bitince yeniden o hakaretlerine dönmez mi?

Maalesef ülkemizdeki politik anlayış menfaatin, dalkavukluğun, dönekliğin ve fırsatçılığın ön planda olduğu bir arena olmaktan kurtulamadı. Fırsatını bulan en mukaddes değerleri bile istismar etmekten çekinmiyor. Bu anlamda en çok istismar edilen değerlerin başında din gelmektedir. Maalesef Ülkücülük de istismar aracı olarak geçmişte olduğu gibi günümüzde de hep kullanılmıştır. 

Bu hamur çok su götürür gibi görünüyor. Gelecek günlerde veya aylarda bu konu üzerine yine birçok yazı yazacağa benziyoruz. Bakalım gelecek günler ne gösterecek ve bu aşk ne zamana kadar sürecek?