“Ülkücülük Müslüman Türkler ’in Türkiye davasına dönüştü.

Turancılık Dünya Türklüğünü kucaklamaya başladı.”

Türkçülük hareketi 1944’te Hüseyin Nihal Atsız ile ilk aksiyonu Nihal Atsız’ın devrin İçişleri Bakanı Saraçoğlu’na yazdığı bir mektupla başladı.

Turancılık davasında sanık olarak, iki profesör, iki doktor, üç avukat, 4 subay, 5 öğretmen, 5 öğrenci, iki serbest meslek sahibi olarak toplam 23 kişi katılmıştır.

Türk Milliyetçilerinin teorisyenlerinden Ziya Gökalp’in Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak ve Ömer Seyfettin’in Türklük Ülküsü ilk kıvılcımları ateşlemişti.

1960 İhtilalinden sonra Türkeş siyasete atılmıştır, dava arkadaşları ile yolları ayrılmıştır.

Türkeş, Türkiye Kalkınma ve Huzur Derneği’ni kurmak için tüzüğünü yurt dışındayken hazırlamıştır. Yurda döndükten sonra üzerinde çalışılmış ve Cemal Madanoğlu, Orhan Kabibay ile ikisinin liderlik yarışında Kabibay tarafı zayıf olduğundan Derneğin kuruluş görevini Türkeş, Muzaffer Özdağ’a vermiştir. Dernek açılmamış fakat on dörtlerin toplantısında Türkeş, Gençliğin yetiştirilmesi konusundaki projeleri bırakıp, arkadaşlarıyla yollarını ayırarak CKMP’sine gitmiştir. (Bk. Üç İhtilalin Hikâyesi, Mahpushane Mektupları)

Siyasi Partiye (CKMP) gittikten sonra Türkeş, Atsız ve İhtilal arkadaşlarıyla yollarını ayırmıştır.

CKMP’sinin ismi MHP olarak değiştirilmiş ve Türkeş’in ideoloji kitabı Dokuz Işık ana fikri oluştururken Kurt Karaca’nın Milliyetçi Türkiye kitabı ile ideoloji oluşturulmuştur. Daha sonra Ayhan Tuğcugil (Prof. Dr. İskender Öksüz) Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi isimli kitabı ile fikir gelişmeye başlamıştır.(Bk. Milliyetçi Türkiye, Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi, 9 Işık.)

1970’li yıllarda Turancı Türkçü kesim ile Türkeş yollarını ayırdıktan sonra Ülkü Ocaklarının kurulmasında fikir olarak Türk-İslam Sentezi fikri ortaya atılır. Zamanla sentez çok eleştirilince Türk-İslam Ülküsü olarak Müslüman Türklerin Ülküsü doğrultusunda devam etmiştir. (Bk. Ülkü Yolu)

Ülkücü hareketin başucu kitapları ve ideolojik olarak bilinçlenmesi için: Dündar Taşer’in Büyük Türkiye’si, Necdet Sevinç’in Yazarını Kurşunlatan Yazılar, İlhan Darendelioğlu’nun Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, Prof. Dr. Erol Güngör’ün kitapları vb. ellerden düşmüyordu.

Nihal Atsız, Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan gibi Türkçülerin kitapları ısrarla tavsiye edilmese de Ülkücüler tarafından okunuyordu.

Türkçüler Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Altan Deliorman gibi fikir adamlarını takip etmekteydiler.

1970’li yılların sonuna doğru Necip Fazıl Kısakürek, Osman Yüksel Serdengeçti ve eski İslamcı sağcıların MHP’ye katılmalarıyla S. Ahmet Arvasi’nin Türk İslam Ülküsü ile devam edip, N. Kemal Zeybek’in Ülkü Yolu ile Türkçü hareket İslam’a yönelmiştir.

Bu arada Ülkücü hareketin fikir adamlarının da eserleri başucu kitabı olarak Ülkücüler tarafından okunuyordu.

Ankara’da Sadi Somuncuoğlu, İskender Öksüz, Emine Işınsu Öksüz, Mustafa – Sevgi Kafalı, Galip Erdem ve arkadaşları fikir kulübü olarak yayıncılık ve istişare ekibi olarak birlikteliği devam ettiriyorlardı.

12 Eylül 1980 Cunta ihtilalinden sonra Ülkücü harekette fikir üretimi, kültür faaliyetleri, siyasi faaliyetler dondurulmuştu.

On dörtlerin yurda döndükten sonra yapmış oldukları istişare toplantısında gençlik eğitilsin denildiğinde Türkeş: “Ben liderim Siyasi partilerden teklif var politikaya gireceğim” diyerek İhtilal arkadaşlarıyla yollarını ayırmıştı.

Tarih tekerrür etti ve MHP GİK yöneticileriyle Ankara’da yapılan istişare toplantısında Türkeş: “Ben MÇP’de yola devam edeceğim.” Dediğinde arkadaşları: “Biz ne olacağız?” diye sorunca cevaben Türkeş: “Size haber yollarım.” Deyip toplantıdan ayrılmıştı.

Fazla zaman geçmedi kırk kişilik MHP GİK yöneticilerine haber geldi: “Biz Türkeş Bey ile yola devam edeceğiz, size ihtiyacımız yok.” Denildi. Türkeş tek başına MÇP’ye katıldı ve 38 arkadaşı ile yolları ayrıldı.

MÇP sonra MHP olarak siyasete devam etti.

Cezaevlerinde çile çeken, aileleri dağılan, idam edilenler ve yakınları hiç hatırlanmadı, MHP ve Ocaklara gittiklerinde: “Sabıkalısınız, size ihtiyacımız yok. Sizi istemiyorlar.” Gibisinden sözler sarf ederek kibarca kovuldular.

Kovulan, dışlanan MHP ve Ülkücü şahsiyetlerin bir kısmı başka partilere gittiler ve oldukça başarılı etkili görevlere getirildiler. Ülkücülere ellerinden geldiğince yardımcı oldular.

Türkeş öldükten sonra partinin başına Devlet Bahçeli getirildi ve dondurulan fikir üretim tamamen çözüldü ve durduruldu. Bitirilmeye çalışıldı. Sanat, Kültür, Edebiyat, ilmi-fikri çalışmalar tamamen bitirildi.

MHP yönetimi ve Ülkücü teşkilatlardan uzaklaştırılan, kovulan ve hatta acımasızca “HAİN” ilan edilenler kendi imkânlarıyla, gönüldaşlarının yardımıyla çeşitli alanlarda başarılar sağladılar.

Dün Ülkücülere: “Irkçı, Faşist ve hatta Dinsiz, Fatiha bilmez, Kâfir” diyenler bile Ülkücülere yaklaştılar ve baş tacı yaptılar.

Bahçeli ve ekibi: “Ülkücülük MHP’de olur.” Diye dışlanan Ülkücülere tavır koyunca: “Biz Türk Milliyetçisiyiz.” Cevabıyla inandıkları davalarına hizmet etmeye devam etmektedirler.

“Ülkücülük MHP’de olur.” Gibisinden Ülkücü sıfatlara sahip kişilere Bahçeli ve ekibi düşmanca sözler sarf ederek, genç Ülkücülere hedef gösterdiler ve saldırttılar.

Ülkücülük teşkilatçılık açısından Bahçeli’nin MHP’si tarafından miadı dolduruldu.

NEDEN BU YAZIYI KALEME ALDIM?

Bu güne kadar dillerden düşmeyen “ÜLKÜCÜLÜK” AKP’nin yani Tayyip Erdoğan saltanatının “BEKASI” için düşman ellerde hovardaca kullanılmıştır.

Kendini samimi olarak “ÜLKÜCÜ” görenler bu duruma ne kadar isyan etseler de, Ülkücülük artık hareket olarak miadını doldurmuştur, özünden kopmuştur, düşman olduğu mücadele verdiği bir zihniyete teslim edilmiştir.

Ülkücülük Alparslan Türkeş ile başlamış, Devlet Bahçeli ile miadını doldurmuştur.

Türk Milliyetçiliği ebediyen var olacak ve milli mücadelede en üst seviyede yerini alacaktır.

Kütüphanemdeki Ülkücü siyasete ait bütün kitapları önceden okumuştum, şimdi tekrardan okuyunca kafamdaki sorulara cevap arıyordum. Gece yarısı saat 03.00 te bir komşumu havaalanına götürüp şafak sökerken eve dönerken beynimi kurcalayan sorulara cevabı bulmuştum. O cevabı zamanı gelince bütün detaylarıyla yazacağım. Şimdilik bu yazım bir başlangıç oldu.

Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının partiden ayrılma/kovulma durumuna girmedim. Merak edenler Yitik Bozkurtlar isimli kitabımdan teferruatlı olarak bu olayı ve Ülkücü hareketin serencamını okuyabilirler.

Karıştırılan Kitaplar:

*Ahmet Aytaç, Yitik Bozkurtlar, Fener Yayınları, 2015, İstanbul, 3. Baskı.

*Ahmet Aytaç, Mahpushane Mektupları, Fener Yayınları, 2015, İstanbul, 2. Baskı.

*Alparslan Türkeş, 9 Işık, 1979, İstanbul, Genişletilmiş 1. Baskı.

*Alparslan Türkeş, 1944 Milliyetçilik Olayı, Kutluğ Yayınları, 1975, İstanbul, 7. Baskı.

*Alparslan Türkeş, 12 Eylül Adaleti (Savunma), Hamle Yayınevi, 1994, İstanbul.

*Erdoğan Örtülü, 3 İhtilalin Hikâyesi, Milli Ülkü Yayınevi, 1966, Konya, 5. Baskı

*İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, Toker Yayınları, 1977, İstanbul. 3. Baskı.

*Kurt Karaca, Milliyetçi Türkiye, Çınar Yayınevi, 1970, Ankara.

*Ömer Seyfettin, Türklük Ülküsü, Türk Kültür Yayını, 1975, İstanbul.

*S. Ahmet Arvasi, Türk İslam Ülküsü, Milli Kültür Yayını, 1979, İstanbul,

*Ziya Gökalp, Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak, Ötüken Neşriyat, 2014, İstanbul,

*Zeybek (Namık Kemal), Ülkü Yolu, Başak Yayınları, 1980, Ankara, 3. Baskı.

*Ziya Nur, Dündar Taşer’in Büyük Türkiye’si, İrfan Yayınevi, 1991, İstanbul.