Ben yirmi küsür yaşındayım..

Daha 15 yaşlarımda, öğretmenim politik tercihim noktasındaki bir sorusuna aynen şöyle bir cevap verdim; Ben İttihatçıyım.

Günümüz konjektöründe İttihatçılara kısmen en yakın Ülkücüleri gördüğüm için onları tercih ettim..

Gerçi Ülkücülerin yanında fikren, zikren, giyim-kuşam ve tarz olarak hep sırıttım, eleştirildim, hatta maalesef bazen bel altı bile vuruldum..

Eteğimin boyuyla, uzun tırnaklarımla, saçlarımın şekliyle itham edildim.

Sonra sen aynı sosyalistlere benziyorsun diyenlere; Ben toplumcuyum elbette ki her milliyetçi biraz sosyalisttir cevabını verdim..

Gittiğim ortamlarda, eğitim hayatımda, iş hayatımda yani ender de olsa söz konusu ülkücü olmanın nimetlerinden faydalanmak olunca hiçbir zaman bu kimliği kullanmadım, tamah etmedim ben bir bireyim dedim..

Ne zaman ülkücülerin üzerine gittiler, ne zaman ülkücülere zulmettiler, ne zaman bir eylem, ne zaman bir miting ne zaman bir kavga oldu o vakit ben ülkücüyüm dedim..

Altı ısrarla çiziyorum.

Ben daha yirmi küsür yaşındayım..

Cahiliye devrimde bile, "ben genel başkanımız Devlet Bahçeli'nim suretinden var oldum" demedim.

El öpmek dinimizde de, kültürümüzde de ayıp değil lakin el öpmenin, etek öpmeyle karıştırıldığı bir zamanda asla el öpmek için sıraya girmedim.

Ben ülkücü kimliğime sırtımı dayayıp kimseye bilenmedim, yumruk sıkmadım..

Dik durmak ülkücü ahlakın gereğidir, 40 imza toplayıp ülkücü duruş sergileyeceğime inandırıp sonrada irademi ağız dolusu "Genel Başkanım" deyip Devlet Bahçeli'ye payanda etmedim.

Ben ülkücülüğe uhrevi anlamlar yükleyip yanılma payını göz önünde bulundurup hiç bir zaman Allah davasıdır demedim..

Zaferleri değil ama yenilgileri hep sahiplendim..

Siyasetin doğasına aykırı, kaybedeceğini bile bile naçizane ben hep kendim gibi garibanların, rakibine göre hem ekonomik hem fiziki daha zayıf olanların safında durdum..

Çünkü ben siyasetçi değilim, vicdan ehli olmaktır gayretim..

Sözüm ona bunları anlatma sebebim, bugün Ülkücülükten istifa edenlerin metnini görünce gülümsedim..

Sahi bayım, siz Çanakkale Cephesinde vardınız lakin Sarıkamış Hezimetinden haberiniz yoktu..

Büyük Taarruzda Başkumandandınız, Hicaz Cephesinde, Filistin'de yoktunuz. Buralarda yenilgiler vardı. Çünkü siz zaferlere gark olacak bir adamsınız haşa sizin ne işiniz var hizmetlerle...

Dedim ya baştan ben daha yirmi küsür yaşındayım. Gençliğimle övünmek için söylemedim, kıyas yapmaktır niyetim.. Ülkücü camiada dolayısıyla MHP' de on üç yıldır varım..

Şimdiye kadar seçme hakkımı hep MHP de kullandım. Lakin malûm gelinen süreçte MHP, rejime, kurucu iradeye göz dikenlerle iş birliği yapıp Ulu Önder Mustafa Kemal'in kurduğu Cumhuriyeti çökertme yolunda ilerliyor. Tabiî ki haklı olarak MHP 'den istifa ettim lakin bir çoğuna göre daha kısa olan geçmişime ve var olduğum dönem de bile eğreti durmama rağmen ben Ülkücülükten istifa ettim diyemedim.

Neden biliyor musunuz?

Vebalim var vebalim..

Böyle ucuz kaçmak nereye..

Bedel ödeyeceğim bedel..

Hiç bir şey olmazsa kahrımdan tükeneceğim.

Çünkü neredeyse Türkiye Cumhuriyetini yıkılma sürecine sokmak isteyen AKP ve bunlarla iş birliği eden MHP ye defalarca oy verdim..

Haşa sizleri tenzih ediyorum ama ben kendi kendime sesli düşünüyor. Daha dur kızım Neşe senin yüzüne tükürecekler nereye?

Yüzüme yüzüme vuracaklar çok utanacağım..

Nerde böyle ucuz kahramanlık, 13 yılda olsa, yaşın gençte olsa yanılmış olmanın bir bedeli olacak daha dur hele daha nereye?